Bypass yaşı 30'a indi!
Ülkemizde gerçekleştirilen kalp ameliyatlarının yaklaşık yüzde 70-80'lik bölümü koroner bypass ameliyatlarından oluşuyor. Üstelik son yıllarda bypass ameliyatlarının uygulandığı hastaların yaşı da giderek düşüyor
Kalbin beslenmesini sağlayan koroner damarların tıkanıklığında uygulanan bypass, yetişkinlerde kalp cerrahisinin en fazla yapılan ameliyatları arasında ilk sırayı alıyor.
Bypass yaşı çok değil, bundan 20 yıl öncesine dek genellikle 60-50’li yaşlardaki hastalarda gerekli olan bir ameliyat olarak biliniyordu.
Acıbadem Kadıköy Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Yard. Doç. Dr. Cem Arıtürk, günümüzde ise 40’lı, hatta 30’lu yaşlarda koroner bypass ameliyatı geçiren hasta sayısında da gözle görülür bir artış olduğuna dikkat çekerek "Bunun en önemli nedeni ise modern yaşam nedeniyle değişen alışkanlıklar. Son yıllarda ülkemizde sigara içme oranlarındaki artış ile sigaraya başlama yaşının düşmesi, modern yaşamın getirisi olan hatalı beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı gibi nedenlerden dolayı koroner damar hastalığı görülme yaşı belirgin biçimde düştü. Buna paralel olarak da günümüzde bypass ameliyatları artık sadece ileri yaştaki hastalara değil, genç erişkinlere de yapılıyor" diyor.
KALP KRİZİ VE ANİ ÖLÜMÜ ÖNLÜYOR
Bypass cerrahisi; kalp damarlarında tıkanıklık olan damara vücuttan (bacak veya göğüs) alınan yeni damarlar aracılığıyla yapılan köprüleme işlemini oluşturuyor. Bir başka deyişle, tıkalı damarlara vücudun kendi damarları kullanılarak yeni bir yol oluşturuluyor.
Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Yard.Doç. Dr. Cem Arıtürk, bypass cerrahisinin koroner damarlardaki tıkanıklıklar nedeniyle beslenmesi bozulan kalp kaslarına yeterli miktarda kanın ulaştırılmasını sağladığını belirterek "Bu sayede kalp kapaklarında yetersizlikler, kalp kasında balonlaşma, kalp krizi ve ani ölüm gibi komplikasyonların önüne geçilebiliyor" diyor.
KALP YENİLENİYOR
Klasik bypass, “iman tahtası” denen sternum kemiğinin kesilip kalbin ortaya konmasıyla gerçekleştiriliyor. Çoğunlukla kalp akciğer makinası kullanılarak yapılsa da atan kalpte de uygulamak mümkün oluyor.
Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Yard.Doç.Dr. Cem Arıtürk bypass cerrahisi için sıklıkla göğsün içinde sol tarafta bulunan atardamar ile bacağın iç kısmında yer alan toplardamarlar kullanıldığını belirterek ameliyatla ilgili şu bilgileri veriyor: "Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra “Kalp akciğer makinası” devreye sokularak kalp ile akciğer durduruluyor. Bacak veya göğüsten alınan damarların bir tarafı kalpten çıkan ana damara, diğer tarafı da tıkanıklığın ötesindeki bir bölgeye dikiliyor. İşlemler tamamlandıktan sonra “kalp akciğer makinesi” devre dışı bırakılarak kalp ve akciğerler çalıştırılıyor. Kemik ve diğer dokular tamir edilerek ameliyat sonlandırılıyor."
YENİ YÖNTEMLER BÜYÜK AVANTAJ SAĞLIYOR
Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Yard.Doç.Dr. Cem Arıtürk, son yıllarda koroner bypass ameliyatlarında uygun hastalarda, yeni ameliyat yöntemlerinin de uygulandığını belirterek bunları şöyle sıralıyor:
“Örneğin “Sternum”; yani göğüs kemiğinin kesilmediği, sadece göğsün sol bölgesinde kaburgalar arasından yapılan ameliyatlarla da tedavi mümkün olabiliyor. Bununla birlikte kısmen robot ile veya tam robotik yöntemle de koroner bypass ameliyatları yapılabiliyor. Bu yeni yöntemler sayesinde hastaların ameliyat sonrasında solunum makinasından ayrılma, yoğun bakımdan servise çıkma, taburcu olma ve günlük hayata dönme süreleri kısalıyor. Ayrıca yara yerinde iltihaplanma ve göğüs kemiği sorunlarına bağlı olarak yeniden ameliyat olma riskleri de azalıyor.”
DİZDE MİNİK BİR KESİ YETERLİ GELİYOR
Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı Yard. Doç. Dr. Cem Arıtürk, bypass cerrahisinde bacaktan çıkarılacak olan damarda son yıllarda kullanılmaya başlanmış olan endoskopik yöntemin de dikkat çektiğini belirterek şu bilgileri veriyor: “Tüm bacak boyunca yapılacak olan uzun kesiler yerine diz bölgesinden gerçekleştirilen 2-3 santimlik bir kesiyle damar hazırlanmasına olanak sağlayan EVH (Endoskopik Damar Hazırlama) yöntemi koroner bypass ameliyatları sonrasında iyileşme sürecini hızlandıran tekniklerden birini oluşturuyor. Bu teknik sayesinde ameliyat sonrasında oluşabilecek yara enfeksiyonu, kanama, morarma ve bacakta şişlik gibi komplikasyonların riski oldukça azalıyor. Hasta çok daha az ağrı çekiyor ve daha kısa sürede iyileşiyor. Günlük hayata çok daha kısa sürede dönüş yapabiliyor. Ameliyatın sağladığı bir başka önemli avantaj da, hastanın bacağında uzun bir kesi yerine dizde sadece 2-3 santimlik bir iz kalması.”