Cahide Sonku, Türkiye'nin ilk kadın sinema yıldızı ve ilk kadın yönetmeniydi Çok güzeldi, çok yetenekliydi. Filmleri izlenme rekorları kırdı, halk onu taparcasına sevdi. Türk sinemasının efsane yönetmeni Muhsin Ertuğrul, kariyerinin başlangıcından son günlerine kadar Cahide Sonku’ya kol kanat gerdi. Fakat eşi Neyyire Hanım Cahide Sonku’yu her zaman kıskandı. Oysa Cahide Sonku her zaman büyük bir hayranlık ve sevgi duyduğu Muhsin Ertuğrul’a karşı özel bir duygu beslemiyordu. Muhsin Ertuğrul eşinin ölümünden sonra Cahide Sonku’ya evlilik teklifinde bulundu ama kabul görmedi. Yüzbaşı Necati Bey’in kızı Cahide Sonku 1919’da Yemen’de dünyaya geldi. Bir süre sonra develere binip çöllerden geçtiler, bir İngiliz gemisine binerek İstanbul’a geldiler. Yemen’den İstanbul’a geldikten bir süre sonra, babasının çapkınlıklarına dayanamayan annesi boşandı. Paşa dedelerinin Fatih’teki konağına yerleştiler. Cahide Sonku Cumhuriyet Kız Ortaokulu’nda bir tiyatro oyununda ‘peri kızı’ rolüyle oyunculuğa çocuksu bir adım attı. Peri kızı rolü onu hayallere sürüklemişti. Fakat bir gün Çorapsız İbrahim Paşa’nın dev konağı yanıp kül oldu. Her şeyini kaybeden aile sokakta kaldı. Akrabaların yanlarında, ucuz kiralık evlerde yaşamaya başladılar. Birkaç ay sonra İbrahim Paşa’nın ani ölümünün ardından Cahide Sonku annesi ve ablası ile yalnız kaldı. Durumu öğrenen babası ablasıyla birlikte onu da yanına almak istediğinde ablası gitti ama Cahide Sonku annesini yalnız bırakmak istemedi. Annesi evde dikiş nakış işleri yaparak para kazanmaya çalışıyordu. Yıl 1932’ydi, o sıralar gazetelerde Şehir Tiyatroları’nın öğrenci aranıyor ilanları çıkıyordu. 13 yaşındaki Cahide Sonku öğrencilere hem eğitim hem de sahnede figüran olarak iş verileceğini duyunca hemen başvurdu ve sınavı kazandı. Aynı günlerde annesi verem oldu. Cahide Sonku ise Darülbedayi’de sahnelenen müzikli oyunlarda figüran balerin olarak sahneye ilk adımını atmıştı. Onu keşfeden Muhsin Ertuğrul’du. Figüranlık yaparken bütün oyuncuların rollerini ezberlemiş, diyeceğini unutanlara yardım eden Cahide Sonku’nun yeteneğini ve güzelliğini fark etmesi üzerine figüranlıktan oyunculuğa geçmesine yardımcı oldu. Cahide Sonku 1933’te Muhsin Ertuğrul’un rejisörlüğünü yaptığı ‘Söz Bir Allah Bir’ adlı filmle başrol oyuncusu olarak sinemaya geçtiğinde daha 14 yaşındaydı. “Muhsin Ertuğrul bu genç kıza aşık olduğu için başrole koydu” diyenler de vardı. ‘O Kadın’ oyunu o güne kadar görülmemiş bir şekilde rekor sayıda sahnelendi. Cahide Sonku tiyatroda, sinemada ne kadar mutluysa evde o kadar mutsuzdu. Annesi gittikçe kötüleşiyor, komşuların bakımıyla yaşıyordu. Bir akşam tiyatrodan dönüşte annesinin başında kuran okunduğunu duydu. Artık annesi yoktu, tek başınaydı. Cahide Sonku çapkınlığıyla ünlü sahne arkadaşı Talat Artemel ile 1936’da evlendi. Eşinin kendisini aldatması nedeniyle iki sene sonra boşandı. Yalnız yaşamaya başlamıştı. Erkeklerin önüne servetlerini dökmesi çok hoşuna gidiyordu. Cahide Sonku o sıralarda bir akşam Pera Palas’ta kahve içerken yanındaki kadın arkadaşına “Ancak aptal kadınlar parasız kalır.” demiş ve gülmüştü. Eski utangaç figüran kız gitmiş yerine özgüveni son derece sağlam, yeteneğini ve güzelliğini kullanmayı öğrenen bir kadın gelmişti. O günlerde Marcel adında genç bir iş adamı ile tanıştı ve âşık oldu. Marcel, Cahide Sonku’nun hayranlarından biriydi. O günlerde Müslüman bir kadının gayrimüslim birine aşık olması hoş karşılanmıyordu. Aşklarını gizlice yaşadılar. Cahide Sonku’da gözle görünür bir değişim vardı, özel dikim elbiseler, sayısını bilmediği mücevherler ve lüks arabalar dikkat çekmeyecek gibi değildi. Uzak ve yakın çevresindeki kıskançlık, hızla büyüyen bir sarmaşık gibi yayılıyordu. Daha sonra dedikodulara aldırmadan birlikte yaşamaya başladılar. Bu kararla birlikte baskılar da başladı. Tiyatrodan atılma kararına Muhsin Ertuğrul “O zaman beni de çıkartın.” diyerek engel oldu. Beyoğlu Emniyet Müdürü de Cahide Sonku’yu aralıklarla makamına çağırıp uyarıyordu. İkinci Dünya Savaşı başlamıştı, ülkede insan haklarına aykırı olan Varlık Vergisi Kanunu çıktı. Hükümet vergilerin yüzde 87’sini gayrimüslimlerden tahsil etmeye karar verdi. Böylece Marcel’in malına mülküne el konuldu ve Aşkale’deki çalışma kampına gönderildi. Marcel’in ailesi de Cahide Sonku’yu istemiyordu. Âşık olduğu adamın ailesi durmadan aracılar gönderiyordu. Hem çevresi hem de adli kurumlardaki etkili kişilerin baskısı sonucu Marcel’den ayrılmak zorunda kaldı. Eğer Marcel’den vazgeçerse kampta sevgilisine yapılan işkenceler de son bulacaktı. Cahide Sonku, Marcel’in hayatını kurtarmak için ondan vazgeçmek zorunda kaldı. İçi kan ağlayarak artık onu istemediğini söyleyen bir mektup yazdı. Marcel de onu kızlarıyla evlendirmek isteyen zengin bir aileye damat oldu. Hayatının bu noktasında Cahide Sonku’nun kişiliği değişti. Şöhretin, gençliğin ve güzelliğin sarhoş ettiği çapkın bir kadındı artık. Erkeklerin çevresinde pervane olması çok hoşuna gidiyordu. Kendisiyle ilgilenen en zengin erkek ‘Tütün Kralı’ denilen İhsan Doruk ile 1943’te evlenene kadar böyle tantanalı bir hayat sürdü. Cahide Sonku, siyasetçilerle arası iyi olan İhsan Doruk ile uzun süre evli kalmadı. Hem kocası hem kendisi çapkınlıkta yarışıyordu. Bir erkeğe gösterilen hoşgörü bir kadına gösterilmediğinden aralarında sorunlar çıktı. Cahide Sonku boşanmak istedi. İhsan Doruk direndiyse de inatçı olan taraf kazandı, boşandılar. Bir tesadüf sonucu evli bir erkekle tanıştı ve onunla buluşmaya başladı. Film çekimleri, tiyatro ve gizli aşk yuvasında buluşmalar nedeniyle zaman çok hızlı geçmeye başlamıştı. Bu arada Cahide Sonku bir film şirketi kurmaya karar verdi. Para kullanmasını bilmediğinden ölçüsüz harcamalar yapıyordu. Boşandıktan bir süre sonra da hamile olduğunu fark etti. Bunun üzerine İhsan Doruk ile barıştı ve yeniden evlendiler. Bebek daha dünyaya gelmeden odası hazırlanmıştı. Alman bir dadı ve bir oda hizmetçisi de vardı. İhsan Doruk, Cahide Sonku’yu şımartmayı seviyor, her akşam bir hediye paketi getiriyordu. Cebinden bir akşam zümrüt bir yüzük, başka bir akşam pırlanta bir gerdanlık çıkıyordu. Cahide Sonku 1953’te anne oldu. Çocuğuna en iyi şekilde bakılıyordu. Fakat özel hayatı umduğu gibi gitmiyordu. İhsan Doruk’un çapkın arkadaşları için her gece evde içki sofrası kuruluyordu. Tanınmış şarkıcılar, müzisyenler evde özel konserler veriyordu. Her gece gördüğü bu manzara Cahide Sonku’nun hoşuna gitmiyor, huzursuz oluyordu. Bir gece uyurken sarhoş bir müzisyen odasına girip keman çalınca ortalığı ayağa kaldırdı. Daha da kötüsü oldu, bir gece eve geldiğinde kendi yatağında dönemin ileri gelenlerinden birini bir kadınla sarmaş dolaş bulunca sinirleri bozuldu. Aslında günler o kadar da kötü geçmiyordu. Avrupa ülkeleri komşu kapısı olmuştu. Paris’te Londra’da en lüks otellerde kalıyor, çok eğleniyorlardı. Tarabya’da temeline uğur getirsin diye altınlar dökülen bir saray yavrusu inşa ediliyordu. İhsan Doruk’tan tekrar ayrıldıktan iki yıl sonra, Sonku Film, bütün orijinal filmleriyle birlikte yandı. Beklenen Şarkı’nın hemen bütün kopyaları da bu yangında kül oldu. O sırada Cahide Sonku, Ankara’daydı. Ankara’da film platosu kurmak ve orada Nuri Altınok’la birlikte flim çevirmek niyetindeydi. Deposunda sigortasız olan filmler yanınca İstanbul’a geldi. Kulağına gelen bir bilgi, yangının elektrik kontağından çıkmadığını, yeğeni Turan Sönmez tarafından çıkarıldığını söylüyordu. O günden sonra zirveden düşüşü başladı. Şirketin en arkasında yanmaktan kurtulmuş bir odaya kapanıp içmeye başladı. Kahrolmuş, yıkılmıştı. İçkiyle karnını doyuruyor, içkiyle huzur buluyor, içkiyle sevgili oluyordu. Üç ay durmadan içti. Kimseyi dinlemiyordu. Parasını pulunu enkazın kaldırılmasına, yangında zarar gören çevredekilere, şirketi yeniden toparlayacağını söyleyenlere ve çalışanlarına dağıttı. Hazıra dağ dayanmazdı. Bir süre sonra mücevherlerini satmaya başladı. Her şeyini tüketmesi ise uzun sürmedi.Çok gururluydu, yangında payı olduğunu düşündüğü İhsan Doruk’un kendisine yaptığı yardım tekliflerini de kabul etmedi. Muhsin Ertuğrul, yiyecek ekmeğe muhtaç hale gelen Cahide Sonku’ya Şehir Tiyatroları’nda maaşlı bir kadro verdi. Cahide Sonku ancak bir oyuna çıkabildi. İçki oyunculuğunu da yıkmıştı, yerine başkasını koyup oyuna devam ettiler. İhsan Doruk, İspanya’da iken kalp krizinden ölünce serveti karısı Şükran Doruk ile kızı Ender Doruk’a kalmıştı. Cahide Sonku servetten pay alıp bataktan kurtulmak istiyordu fakat içkiye bağımlılığı hukuki durumunu da bozmuştu. İhsan Doruk ölmeden önce Cahide Sonku’nun kızının velisi ve vasisi olamayacağına dair karar çıkartmıştı. Dava üstüne dava açılıyor ancak bir sonuç alınamıyordu. Zaten içmek için her şeye bahane arayan Cahide Sonku yine içiyordu, bir daha içiyordu. Gazetelerde meyhanecilerle kavga ettiği haberleri çıkıyor, herkesten borç para istiyordu. Bir ara Muammer Karaca ona tiyatrosunun yöneticiliğini teklif etti. Kabul edip Anadolu turnesine çıktılar. Kadroda ünlü oyuncular da vardı. O zamanlar Cahit Irgat ile birlikteydi. Dostlarının itirazlarını dinlemeyip onu da kadroya dahil etti. Cahit Irgat, Cahide Sonku’dan daha beter içkiye düşkündü. İçince kendini kaybediyordu. Ayağa kalkmak isteyen Cahide Sonku’ya son darbeyi Cahit Irgat vurmuş oldu. Turne tatsız bir şekilde bitti. Ondan güç bela ayrıldığında artık tamamen tükenmiş bir insandı. Bir ara vefalı insanlar kendisini unutmayıp ona ödül verince çok sevinip ağladı, sonra yine karanlığa gömüldü. Ölmeden önce gazetelerde arada sırada “Cahide Sonku Öldü” diye haberler çıkıyordu. Bir fotoğrafçı 1970’lerin sonunda Cahide Sonku’yu Beyoğlu’nda bir lokantada bulaşık yıkarken görmüş şaşırmıştı. Ona “Siz Cahide Sonku değil misiniz? diye sorunca aldığı cevap “Ben Cahide Sonku değilim.” olmuştu. 18 Mart 1981’de ona acıyıp yanına alan bir arkadaşının evinde 62 yaşında hayatını kaybetti. Türk sinemasının efsane oyuncusu, ilk kadın yıldızı Cahide Sonku’nun cenazesinde ise sadece 8 kişi vardı.Mehmet ÇELİKmehmet.celik@posta.com.tr