20 yıl idamını bekledi, koşa koşa gitti! Son sözleri şoke etti

Derleyen: Ömer Faruk Ekinci | ABD’nin Arizona eyaletinde yaşayan Robert Comer, 1987 yılında bir bahar günü kız arkadaşı Juneva Willis ile birlikte kamp yapmak için yakınlarda bulunan Apache Gölü’ne gitti. İkili, başka insanlarla tanışmak için sabırsızlanıyordu.

Comer, kampta komşusu olan Larry Pritchard’ı kendi kamplarına davet etti. Hep birlikte yemek yiyip içki içip eğleniyorlardı. Saat akşam 9 sularında Comer, eline aldığı silahla Pritchard’ın kafasına ateş etti ve sonra üzerine atılarak onu boğazından bıçaklamaya başladı. Comer, öldürdüğü Pritchard2ın cebinden kişisel bilgilerini içeren belgeleri aldıktan sonra onu yere attı.

KENDİ ÖLDÜRDÜ, KIZ ARKADAŞI GİZLEDİ

Kız arkadaşı Willis ise hemen onu etrafta bulduğu odunlarla kamufle etmek için harekete geçti. İkilinin bu vahşi hareketleri, kamptakilerin yaşayacağı dehşetin yalnızca başlangıcıydı.

Öldürdükleri Pritchard’ı iyice gizledikten sonra onun kampına doğru yola çıkan ikili, burada Pritchard’ın özel eşyalarını çaldılar. Bu çaldıkları şeyler arasında ölü adamın köpeği de bulunuyordu.

Comer ve Willis, daha sonra Jane Jones ve Richard Smith’in kamp alanına doğru ilerlemeye başladı. Kendilerini Arizona Uyuşturucuyla Mücadele ekibi gibi tanıtan çift, Jones ve Smith’e silah doğrultarak çadırlarından çıkmalarını söyledi.

Comer, Pritchard’ın üzerinden aldığı sağlık çalışanı rozetini göstererek onları tel ve bant ile bağladı. Sonrasında ikiliyi kamyonlarına götüren Comer ve Willis, çadırlarından değerli eşyaları almayı da ihmal etmedi.

ÇOCUKLARIN YANINDA DEFALARCA TECAVÜZ ETTİ

Comer, yanına Jones’u alarak kamyonla birlikte ormanlık alana doğru ilerlemeye başladı. Jones, kendisini serbest bırakmasını istedi. Comer bunu kabul etti ve genç kızı bıraktı ancak hemen ardından ormanlığın içine doğru onu takip etmeye başladı. Burada Jones’a vahşice tecavüz eden Comer, kamyona döndüğünde benzinin bittiği fark etti. Bunun üzerine ikili yürüyerek kamp alanına döndü.

Willis’in yanına döndükten yeniden yola koyulan cani çift, yanlarında Willis’in 2 çocuğu ve Jones’u da aldı. Yol sırasında Pritchard’ın kampından aldıkları köpeğin kafasına ateş ederek öldüren Comer, Jones’a da defalarca tecavüz etti.

Yola araç arızalanınca Comer, ilgilenmek için aşağı indi. Bu fırsattan istifade kendini dışarı atan Jones, sonunda cani ikilinin elinden kurtulmayı başarmıştı. Jones, yoldan geçen motorsikletliler tarafından bulundu ve şehir merkezine götürüldü.

KENDİ CEZASINI KENDİSİ İSTEDİ

Jones’un şikayeti üzerine polis ekipleri Comer’ın peşinde düştü. Bu sırada ormanın yakınlarında yaşayan bir kadını rehin alana Comer, yaşlı kadının aracıyla polislerden kaçmaya çalıştı. Kısa süren bir kovalamaca sonrasında polis ekipleri tarafından yakalanan Comer, hemen tutuklandı. Burada Larry Pritchard’ı öldürdüğünü itiraf eden Comer, idam cezasına çarptırıldı.

İdam cezası kesinleşen Comer'ın avukatları yıllarca süren temyiz süreci yürüterek idam cezasının ertelenmesini sağladılar. Temyizlerin sonunda, cezası onaylandı ve Comer'ın idamı için tarih belirlendi.

Comer'ın ailesi ve avukatları, idamın insanlık dışı olduğunu iddia ettiler ve infazı durdurmak için son bir çaba harcadılar. 20 yıl boyunca idam hücresinde kalan Comer, artık daha sakin bir haldeydi ve idam edilmeyi gönüllü olarak kabul etti.

Comer, ölmek istiyordu ve zihinsel olarak sağlıklı olduğunu kanıtlamak için uzun mahkeme süreçleri sonrasında, bir mahkeme temyiz hakkını reddetmeyi kabul edebilecek düzeyde olduğuna karar verdi.

SON SÖZLERİ ŞOKE ETTİ

2007 yılının 22 Mayıs günü idam edileceği güne uyanan Comer, erken saatlerde idam edileceği odaya götürüldü. Burada kızı ile son kez fotoğraf çektiren Comer’ın son sözleri ise “Hadi Raiders!” oldu. Damardan verilen ilaçla birlikte kısa süre içerisinde nefesi kesilen Comer, saat sabah 10.08’de hayatını kaybetti.

Comer'ın idamı, ölüm cezasının uygulanması tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdı. Bazıları, suçluların adaletin yerini bulması için ölüm cezasının uygulanması gerektiğine inanırken, diğerleri ise bu cezanın insan haklarına aykırı olduğunu ve kaldırılması gerektiğini düşünüyorlardı.

Ancak Comer'ın mağdurlarının ailesi, adaletin yerini bulduğuna inanıyordu. Onlar, yıllarca süren acıların sonunda, Comer'ın cezasının ölüm cezası olması gerektiğine karar vermişlerdi.