Dünyanın çözülememiş en gizemli elmas soygunu: Yaklaşık 600 milyon TL değerinde
Belçika'da yaşanan soygun, üzerinden yıllar geçmesine rağmen çözülemedi. 'Dünyanın en gizemli elmas soygunu' olarak adlandırılan olayda 26 milyon sterlin (yaklaşık 600 milyon TL) değerindeki mücevherlerin çalınması, tüm dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Olayla bazı soyguncular yakalanırken en önemli kişi ise asla bulunamadı. Peki bu soygun nasıl gerçekleşti ve neden hâlâ çözülemedi?
Derleyen: Mine Bozkurt | Soygunlar, aksiyon filmlerinin en temel konularından biri. Elbette bu filmlerin bazıları gerçek hayattan esinleniyor. Bir avuç suç dehası tarafından gerçekleşen soygunlarda kimi suçlular polis tarafından kıskıvrak yakalanırken kimileri de milyonlarca lira değerinde ganimetle sırra kadem basıyor.
Dünyadaki çözülememiş soygunlar, uzun yıllar boyu dedektiflerin ve internet kullanıcılarının ilgisini çekti. Yapılan incelemeler, hırsızların ne kadar ileri gidebileceklerine dair şaşkınlık verici gerçekleri ortaya koyuyor.
EN KÜÇÜK HATA YAKALANMALARINA NEDEN OLDU
Yaratıcılıklarını konuşturan hırsızlar, milyonlarca liralık banka soygunlarından imkansız gibi görünen elmas soygunlarına kadar bir dizi suça ortak oldular. Bu hırsızlıklarda çetedeki her bir üyenin kilit rolü vardı. Böylece soygun vakti geldiğinde planlar sorunsuz şekilde gerçekleşebilecekti. Zira soygun sırasındaki herhangi bir hata, geride bırakılan DNA ya da parmak izi, polislere önemli ipucu verebilir ve tüm çetenin yakalanmasına neden olabilir. Ancak bu faili meçhul soygunlarda bile mutlaka adalet önüne çıkan çete üyeleri oldu.
DÜNYANIN EN GÜVENLİ YERİNE GİRDİLER
Belçika'daki Antwerp şehrinde gerçekleşen elmas soygunu, tüm zamanların en ünlü faili meçhul soygunlarından biri olarak biliniyor. Bir grup çete üyesi 'dünyanın en güvenli yerine' girerek soygunu gerçekleştirdi.
Kendilerine "Torino Okulu" adını veren İtalyan suç çetesi, 2003 yılında Belçika Elmas Merkezi'ne gidip 90 milyon sterlin (yaklaşık 205 milyon lira) değerindeki elmas, altın ve gümüşü çaldı.
Suç çetesinin soygunu, "Sanatçı" lakaplı Leonardo Notarbartolo tarafından yönetildi. Planları biraz karmaşıktı. Bir elmas tüccarı kılığında merkeze ziyaretler gerçekleştirdiler ve kasanın düzenini ortaya çıkarabilmek için gizli kamera kullandılar.
Kasanın bulunduğu bölgenin "geçilemez" olduğuna inanılıyordu. Zira burası özel güvenlik ekibi tarafından korunan, metal turnikelerden geçilen ve her girenin kimliğini tespit eden güvenlik sistemiyle korunan 14 katlı bir kaleydi.
Ganimetin bulunduğu kasa; kızılötesi ısı dedektörleri, doppler radarı, sismik sensör ve 100 milyon olası kombinasyonu olan kilit sistemiyle korunuyordu.
Suç çetesinin merkeze gerçekleştirdiği ziyaretler sırasında her biri 11 bin kombinasyona sahip yüzlerce kiralık kasanın bulunduğu yere girmesine izin verildi. Böylece kapının yanına küçük bir kamera saklayabildiler.
Soyguncular, kasanın kopyasını yaptı. Notarbartolo'nun suç ortakları "Dahi" lakaplı bir alarm sistemi uzmanı ile kilit açmada usta "Canavar"dı. Notarbartolo'ya yardım eden diğer kişiler ise dünyanın en iyi anahtar kırıcısı olan Anahtar Kralı ve Speedy idi.
Soygundan yalnızca 2 gün önce merkeze milyonlarca lira değerinde elmas getirilmişti ki bu soyguncular için operasyon gerçekleştirecek en iyi zamandı.
Ve soygun günü geldi...
Hırsızlar elmas merkezine balkondan girdi. Kameraları ve alarm sistemini devre dışı bırakarak kasaya doğru ilerlediler. Anahtar Kralı, kasa mahzeninin anahtarını malzeme odasında asılı halde gördü. Neredeyse hiç enerji sarf etmelerine gerek kalmadan içeri girebildiler.
Soygunu gerçekleştirirken diğer alarm sistemlerinden kendilerini korumak için kalp atışlarını ve vücut sıcaklıklarını normal tutmaya çalışıyorlardı. Bu sırada Canavar, içerideki alarmları da devre dışı bırakmayı başardı.
Leonardo Notarbartolo
Anahtar Kralı, emanet kasalarını açmaya başladı. Bu sırada soyguncular, ellerinden geldiğince çok ganimet toplamaya çalıştı ve aldıklarını dışarıda bekleyen Notarbartolo'nun arabasına götürdüler.
HEYECANLANMASI SONLARI OLDU
Soygunun ardından Speedy ve Notarbartolo, tüm kanıtları ormanda yakmayı planlıyordu. Bu ise çetenin sıkışık kalmasına neden olacaktı. Speedy, arabayla olay yerinden kaçarken heyecanlanıp kanıtların etrafa saçılmasına neden oldu. Bölgedeki yerel bir çiftçi yola saçılan çantaları görünce polisi aradı. Kanıtları takip eden polisler, Notarbartolo'nun tutuklanmasını sağladı.
Araştırmaların ardından Canavar adlı kişinin Ferdinando Finotto, Dahi'nin Elio D'Onorio ve Speedy'nin Pietro Tavano olduğu ortaya çıktı. Suçlular mücevherlerle İtalya'ya kaçtıktan sonra yakalandı ve 5'er yıl hapis yattılar. Anahtar Kralı ise asla bulunamadı. Bu yüzden çetenin bu kadar güvenlik önleminden nasıl kaçtığı sır olarak kaldı.