Sperm sayısındaki düşüş insan neslini tehdit ediyor
Araştırmalara göre insan neslinin devamlılığında hayati olan sperm sayısı düşüşte. Bu düşüş, insanlığın neslini de tehdit etmeye başladı.
28 Şubat 2021 , Pazar 07:01
ABD’li epidemiyolog Shanna Swan, son yıllarda yapılan araştırmaları derledi. ‘Count Down’ (Gerisayım) adlı kitabında, insanlığı bekleyen tehlikeleri sıraladı. Üreme sağlığının karşı karşıya olduğu riskler 2050’ye gelindiğinde insanlığın doğal yollarla üremesini de engelleyecek. İşte kitaptan ürkütücü satırbaşları...
Haberin Devamı
- 1973-2011 arasında sperm sayısı yüzde 59 azaldı.
- Bu süreçte testis kanseri ve ereksiyon sorunu vakalarında artış yaşandı.
- Bu hızda giderse 2045’te sperm sayısının yüzde 0 olması kaçınılmaz.
DOĞURGANLIK %2.4
- 1964-2018 arasında kadınlarda doğurganlık oranı yüzde 5.06’dan yüzde 2.4’e geriledi.
- Bugün, dünyadaki ülkelerin yarısında doğurganlık oranı yüzde 2.1’in altında.
- 2050’de bu seviyedeki doğurganlık oranının ülkelerin üçte ikisine yükselmesi bekleniyor.
- 2050’de doğal yollarla üremek zorlaşacak. İnsanların yüzde 40’ından fazlası üremek için teknolojik yöntemlere başvuracak.
- İnsan neslinin devamlılığında en çok maruz kalınan kimyasallar tehdit unsuru oluşturuyor.
HORMONLAR BOZULDU
- Bunlar, en çok plastiklerde görülen ftalat ve BPA kimyasalları.
- Bu kimyasallar endokrin yani, vücudun iç salgı bezlerinin oluşturduğu sistemi bozuyor. Bu bezler tarafından salgılanan kimyasal maddeler, üreme organlarını doğrudan etkiliyor.
- Ambalaj, tarım ilaçları, kozmetik, oyuncak, çanta, ayakkabı, ilaç, medikal malzemelerde ftalat ve BPA’ya çok sık rastlanıyor.
- Kentleşme, bu kimyasallara maruz kalma ve obezite riskini yükseltiyor.
- Üreme hızının önündeki sosyal ve ekonomik etkenler ise şunlar:
3 KRİTER EŞİĞİ
- Doğum kontrol yöntemleri, kültürel dönüşüm (küçük aile kavramı), ileri yaş gebeliği, çocuk bakım masraflarının artması ve iklim kriziyle birlikte hava kirliliğinin artması.
- Bugünkü tabloya göre insanlık, nesli tehdit altında sayılması için gerekli 5 kriterden 3’üne uyuyor. Bunlar; çevresel tahribat (yaşam alanlarımızın azalması), yaşam alanlarının korunamaması/düzenleme mekanizmalarının yetersiz kalması, insan eliyle varlığı tehdit eden unsurlar.