İzmir Valiliği yasakladı! Çakmak gazı onlara satılmayacak
İzmir Valiliği, 18 yaş altındaki çocukları bağımlılıktan korumak için çakmak ve çakmak gazı satışını yasaklandı. Uyuşturucu madde denildiği zaman aklımıza çoğu kez narkotik maddeler geliyor. Ancak uçucu bir gaz olan çakmak gazının koklanması halinde bağımlılık yapabiliyor hatta ölümle sonuçlanan sağlık problemlerine neden olabiliyor.
İzmir Valiliği, 18 yaş altındaki çocuklara çakmak ve çakmak gaz satışını yasakladı. Alınan kararın gerekçesi olarak uçucu bir gaz olan çakmak gazının insan sağlığına zararlı olduğu ve koklanması halinde bağımlılık yapabildiği hatta ölümle sonuçlanan sağlık problemlerine neden olabildiği gösterildi. Alınan kararı, bağımlılık sürecinde ve öncesinde ebeyven faktörünü ve madde bağımlılığı konusunda Türkiye'de yapılan çalışmaları, NPAMATEM'den Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Özlem Kızılkurt anlattı. Uçucu gazların temin edilebilirliğinin kolay olduğunu ve bunun büyük bir sorun olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, hangi maddelerin bağımlılık riski taşıdığına da değindi. Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr
MADDE BAĞIMLISI OLANLARIN SAYISINDA DÜŞÜŞ VAR
İzmir Valiliği'nin aldığı karar çerçevesinde Türkiye'de madde bağımlılığı hakkında konuşan Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı tarafından yayınlanan Türkiye’de Uyuşturucu Raporu'na göre 2013'te 232 olan doğrudan uyuşturucu madde bağlantılı ölüm sayısının 2014'te yüzde 114 artışla 497'ye çıktığını söyledi.
Yıllar içinde artışın devam ettiğini ve 2015'te 590, 2016'da 920, 2017'de 941 kişinin uyuşturucu madde nedeniyle öldüğünü belirten Psikiyatri Uzmanı Doç.Dr. Özlem Kızılkurt, 2018'de ise madde bağlantılı ölümlerin düşüşe geçtiğini ve yüzde 30,2 azalarak 657'ye gerilediğini vurguladı. Kızılkurt, 2019 yılında ölümlerdeki düşüşün devam ettiğini ve 2018'e göre yüzde 47,9 azalışla sayının 342 kişi olduğunu ifade etti.
'UÇUCU MADDELERE ERİŞİM DAHA KOLAY'
Çakmak gazı gibi uçucu maddeler kolay ulaşılabilir, etki süresi kısa ve özellikle ergenler tarafından sıklıkla kötüye kullanılan maddelerin başında geliyor. Uçucu maddelerin ucuz oluşu ve temin edilmelerinin kolay olması dolayısıyla kullanımı ve bağımlılık yapma oranlarının fazla olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, uçucu madde bağımlılığının genellikle 5-21 yaş aralığındaki kişilerde görüldüğünü aktardı.
Çocuk ve ergenlerin vakit geçirdiği farklı alanların, madde kullanımına neden olacak birçok psikolojik, sosyal ve coğrafi risklere yol açtığını söyleyen Kızılkurt, sosyal çevrede yapılacak etkili müdahalelerin madde kullanımından uzak kalma ihtimalini artıracağına dikkat çekti.
Koruyucu sosyal ağlara sahip olan çocuk ve gençlerin, riskli aktivite alanlarından daha az etkilendiklerini söyleyen Kızılkurt, İzmir Valiliği'nin aldığı gibi bu tarz önlemlerin koruyucu ve önleyici hizmetler çerçevesinde uygun olduğunun da altını çizdi.
'ULAŞILABİLİRLİK RİSK OLUŞTURUR'
Savunmasız olan, akranlarından ve çevresinden etkilenme ihtimali yüksek olan çocuk-ergen yaş grubunun ekstra korunması, bağımlılık konusunda alınabilecek önlemlerin en önemlisi. Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, bunun yanında uyuşturucuya ulaşılabilirliğinin önlenmesinin de çok önemli bir basamak olduğunu söyledi. Kızılkurt'a göre maddeye ulaşımın kolay olması, bağımlılık için önemli bir risk faktörü ve aynı zamanda madde bağımlılığını tetikleyen bir unsur.
BAĞIMLILIĞA KARŞI KORUYUCU ÖNLEMLER ŞART
Bağımlılık tedavisinde ciddi zorluklarla karşılaşılabiliyor. Dolayısıyla hastalık oluşmadan koruyucu önlemlerin sonuna kadar alınması şart. Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, birçok risk faktörünün çevremizi kuşattığını ve aslında alınacak her önlemin az ya da çok işe yarayabileceği görüşünde.
Kızılkurt, yasal düzenlemelerin veya alınan kararın uygulanmasında güçlüklerin yaşanabileceğini ancak bu noktada uygulanabilirliğin denetlenmesinin önemli bir aşama olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, "Bu tarz uyuşturucu maddelere ulaşımı engelleyecek daha da kapsamlı yasal tedbirlerin alınmaya devam edilmesi ve uygulanan bölgelerde emsal teşkil ederek yaygınlaşması çok kıymetli" diye konuştu.
ÇAMAŞIR SUYU DA BAĞIMLILIK YAPIYOR!
Toplum genelinde uyuşturucu madde denildiği zaman ilk akla gelenler esrar, kokain ve eroin gibi narkotik maddeler. Ancak bunların yanında uçucu madde denilen grubun da aslında beyin gelişimi üzerinde çok ciddi olumsuz etkileri var. Ayrıca çocuk-ergen yaş grubunda en sık kullanılan uyuşturucu sınıfı.
Uçucu maddelerin arasında en sık bilinenlerin yapıştırıcılar, boya tinerleri ve benzin türevleri olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, bunların yanında çakmak gazı, çamaşır suyu, aseton, boya incelticiler ve çeşitli spreylerin de uçucu maddeler kapsamında değerlendirildiğini belirtti.
Kızılkurt, çocukların beyinsel gelişimi ve motor-becerilerini kazanması için önemli bir yere sahip olan oyun hamuru ve oyuncaklar hakkında da korkutucu bir detay paylaştı. Kızılkurt, son yıllarda içeriğinde uçucu madde bulunduran bazı oyun hamuru ve oyuncakların da aynı şekilde bağımlılığa yol açtığını belirterek, aslında günlük hayatımızda sıkça kullandığımız ürünlerin de bağımlılık yaratma riski taşıdığını açıkladı.
'UYUŞTURUCUYLA MÜCADELEDE KAPSAMLI BİR ÇALIŞMA VAR'
Dünyanın birçok ülkesi başta olmak üzere Türkiye'de de uyuşturucu sorunuyla mücadelede ciddi çalışmalar yapıldığını söyleyen Kızılkurt, "Ülkemizde 2014 yılında uyuşturucuyla mücadele çalışmaları kapsamında Uyuşturucu İle Mücadele Yüksek Kurulu (UMYK) oluşturuldu" dedi.
2018-2023 Uyuşturucu ile Mücadele Ulusal Eylem Planı ve Strateji Belgesi oluşturulduğunu ve bu çerçevede 6 yıllık bir yol haritası belirlendiğini söyleyen Kızılkurt, bu planın amacının uyuşturucu arzının önlenmesi, uyuşturucuya olan talebin önlenmesi, koruyucu ve önleyici hizmetlerin geliştirilmesi, danışmanlık, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin artırılması olduğunu söyledi.
TOPLUM, BAĞIMLILIK KONUSUNDA DAHA BİLİNÇLİ
Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, madde kullanımının özellikle genç popülasyondaki yaygınlığı göz önünde bulundurulduğunda yapılan çalışmalar ve planlamaların artarak devam etmesinin gerektiğini ifade etti.
Madde bağımlılığı konusunda toplumda kısmi olarak bilinçlenmenin olduğunu ancak bunun değişim için yeterli olmadığını klinik takiplerde gördüklerini söyleyen Kızılkurt, toplumun artık bağımlılığın tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu konusunda daha bilinçli olduğu görüşünde.
ERGENLİK KRİTİK, EN ÇOK BU DÖNEMDE DENİYORLAR
Madde bağımlılığının çocuk yaşta önüne geçmek için ebeveynlerin bilinçli olması çok önemli. Ebeveynlerin neler yapması gerektiğine değinen Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, riskli davranışlar açısından ergenlik döneminin en kritik dönem olduğunu, madde denemelerinin de en sık bu dönemde yaşandığının altını çizdi.
Ergenlik ve çocukluk dönemindeki madde denemelerinin hepsi, bağımlılığa evrilmiyor ancak yine de her denemeyi ciddi ve özenle ele almak gerekiyor. Özellikle gençlerin ilk madde denemeleri, daha çok arkadaş ortamında gerçekleşiyor. Bu nedenle ergenlik ve gençlik yıllarının, etkilenmeye çok açık hassas bir dönem olduğu bilinerek gençleri, bireysel yeteneklerini güçlendirmeye teşvik etmek gerekiyor.
Kızılkurt'a göre ergenlerin sosyal yaşam ve kişisel becerilerini artırmanın, problem çözme becerilerinin geliştirilmesini desteklemenin, kaygı ve öfke ile başa çıkmak içi gerekli yöntemlerin öğretilmesinin onların kendilerini koruyabilmeleri için olmazsa olmazlardan.
Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, "Aileler, çocuk ile gençlerde madde bağımlılığını engellemek için onları sevgi ve şefkatle büyütmeli, düşüncelerini ve hislerini ifade etmelerine olanak vermeli, istikrarlı ve huzurlu bir aile atmosferi sağlayarak arkadaş çevrelerini yakından izlemeli. Yeni ve sağlıklı hobiler edinebilmeleri için yönlendirmeli ve desteklemeli" tavsiyesinde bulundu.
'İLK ÖNCE DURUMU KABUL ETMELİLER'
Çocuğunun madde kullandığını öğrenmek pek çok aile için travmatik bir deneyim. Aileler bu durumla ilgili sıkça suçluluk duygusu ve beraberinde hayal kırıklığı hissedebiliyor. Çocuklarının madde kullanımından kendilerini sorumlu tutan aileler, olaya karşı güçlü bir tutum sergileyemiyorlar.
Çocuğunun madde kullanımına inanmak istemeyen ailelerin ilk olarak durumu kabullenmeleri gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, bu duyguların doğal olduğunu ancak bağımlılık sürecinde ailelerin yaşadıkları bu yoğun duyguların tedavide çoğu zaman bozucu etki yarattığını vurguladı. Kızılkurt, "Ebeveynler ilk aşamada problemin açıklıkla ortaya koyulabilmesi için çocuklarını dinlemeye hazır olduklarını gösterebilmeli. Sakinliği korumalarının ardından da yardım arayışına girmeliler" dedi.
BAĞIMLILIK, BİR BEYİN HASTALIĞI
Bağımlılığın bir irade meselesi ya da kişilik özelliği olmadığına, bir beyin hastalığı olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, bu nedenle ne yazık ki kişinin bağımlılığını kendi iradesiyle bırakma girişiminin çoğu zaman olumsuz sonuç verdiğini dile getirdi. Kızılkurt, "Bağımlığından kurtulmak isteyen kişi, mutlaka bir uzmanlar görüşmeli" vurgusunu yaptı.
AİLELER PROFESYONELLERE ULAŞMALI
Bağımlılıktan kurtulma süreci hem hasta hem de hastanın ailesi için önemli bir süreç. Ailelerin bu aşamada yapması gerekenin problemi anladıktan sonra tedavi için girişimde bulunmaları ve çocuklarını desteklemeleri.
Doç. Dr. Özlem Kızılkurt, "Bağımlılık birimi bulunan sağlık kurumları veya bağımlılık konusunda uzman profesyonellere ulaşmak gerekiyor. Çocuklarının tedaviyi kabul etmemeleri durumunda ise aileler mutlaka, bu merkezlere kendileri için başvurarak çocuklarına nasıl yaklaşacakları konusunda bilgi almalı ve bu süreci kolaylaştırmada rol üstlenmeli" diyerek sözlerini noktaladı.