Stokçuluk ve fahiş fiyatta cezaların alt ve üst sınırı artırılıyor! Bakan Bozdağ açıkladı
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Stokçuluk ve fahiş fiyatta cezaların alt ve üst sınırı artırılıyor” dedi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TGRT Haber’de katıldığı programda gündeme ilişkin konuları değerlendirdi. Bozdağ, stokçuluk ve fahiş fiyat uygulayanlara cezaların artırılacağını, uzlaştırma alanının genişletileceğini ve 6’lı masada yer alan partilerin henüz bir isim açıklamadığına değindi.
ANKARA (İHA)
Stokçuluk ve fahiş fiyat artışı yapıp haksız kazanç sağlayan kişilere yönelik cezai yaptırımların artırılacağını söyleyen Bozdağ, "Türk Ceza Kanunu’nun 237. maddesi ‘Bir mal, hizmet, işçi ücret etkilemek maksadıyla asılsız haber yayan’ kişilere verilecek cezayı düzenliyor. Tabii bu cezanın alt ve üst sınırı 2 yılın altında olduğu için tutuklama yasağı da kapsamı içerisinde bulunuyor. Fiyatlar artarsa ceza artıyor. Ona göre de bir sonuç ortaya koyuyor. Stokçuluğa gelince TCK’nın 240. Maddesi, ‘Bazı mal ve hizmetleri piyasaya sunmamak veya sunmaktan kaçınarak o mal ve hizmetlere duyulan ihtiyacı artırmak’ bu da dolaylı bir şekilde fiyatların yükselmesine yol açıyor stokçulukta. İkisinde de mantık biraz farklı. Biri fiyatları yalan haberle etkiliyor. Biri piyasadaki mal ve hizmetleri elinde yeterinden fazla olduğu halde, talepten fazla arz olduğu halde piyasaya arz yapmayarak, arzdan kaçınarak piyasada kıtlık, yokluk havası verip oradan da fiyatların artırılmasına neden olmak. Geçenlerde ayçiçek yağıyla ilgili böyle bir hadiseyle Türkiye karşı karşıya kaldı. Yani hükümet açıklama yaptı, Bakanımız açıklama yaptı, ‘ayçiçekle ilgili herhangi bir sıkıntı yok’ dedi ama millet ayçiçeğinde sanki bir sıkıntı olacakmış gibi piyasada birden ayçiçeği fiyatlarında oynama oldu. Vatandaş ayçiçeği alımına yüklendi. Daha sonra ayçiçek fiyatları küt aşağı düştü. Elindeki stokları erittiler. Şimdi böyle haksız kazançların önüne çıkmak için bu adımlar atılıyor. Bir, yalan haberle fiyatları artırmak. İki, mal ve hizmetleri piyasaya sunmamak suretiyle o mala ihtiyacı doğurmak ve sonra oradan da artırmak kötü niyetli kişilere karşı cezai tedbirler alınıyor. Ve cezanın her iki suçta da alt ve üst sınırı artırılıyor. İki suçun cezasının alt sınırı bir yıldan 3 yıla kadar değiştiriliyor. Böylelikle bu iki suç da tutuklama yasağı kapsamı dışına çıkarılmış oldu. Hakim ya da mahkeme soruşturma veya yargılama sürecinde gerek gördüğü takdirde tutuklama inisiyatifi de kullanabilecek. Böyle bir inisiyatifi mahkemelerin ve hakimlerin takdirine yasa sunmuş oldu” ifadelerini kullandı.
"Uzlaştırma kapsamına girecek konular artırılacak"
Uzlaştırma kapsamına girecek konuların artırılacağını ve bu çalışmanın Ekim ayından sonra TBMM’ye sunulacağını belirten Bozdağ şunları kaydetti:
“Yeni döneme uzlaştırmamın kapsamına girecek suçları artıralım, seçki yapalım bazı suç tiplerin oraya alalım. Suçun cezasının alt ve üst sınırına da bakmadan yapalım. O zaman daha fazla suçu uzlaştırma kapsamına almış olacağız ve böylece pek çok ihtilafı yargının önüne gitmeden taraflar anlaşarak uzlaşarak el sıkışarak birbiriyle helalleşerek sonlandırmış olacaktır bundan da büyük bir fayda ortaya çıkacaktır. Bugün hakaret suçu şuan da uzlaştırma kapsamında. Taraflar bu suçtan uzlaştırma masasına oturup aralarında bir uzlaşmaya varabiliyorlar başka pek suç var. Yeni kapsama alınacak suçlar konusunu şimdi çalışıyoruz. Bunları bittikten sonra açıklayacağız. Ama kapsamı genişleteceğimiz ve mevcut suçlardan daha fazla suç tipini buraya koyacağımız, cezası daha yüksek olan bazı suç tiplerini de bu kapsama alacağımız buradan ifade etmek isterim. Uzlaştırma ceza davalarında, arabuluculuk ise hukukla ilgili alanda. İkisi aynı amaca hizmet eder. Ev sahibi kiracı arasındaki hukuki ihtilafların yargıya gitmeden önce arabulucuda çözülmesini öngören bir düzenleme ekimde muhtemelen TBMM’nin gündemine gelecektir. Bu kira ihtilaflarını kısa sürede çözmeyi sonlandıracaktır, daha az masrafla sonlandırmayı getirecektir. Çünkü arabulucuya gittiği zaman bir ay içerisinde o meselenin arabulucuda halli gerekmektedir. Bir ayda bu işleri çözüp kısa sürede iki tarafın arasından ihtilafa son vermek, iki tarafında yararına olduğunu düşünüyoruz ve bu konuda da adımı atacağız. Kira ihtilafları önümüzdeki Ekim’den sonraki dönemde meclisimizin gündeminde inşallah olur ve zorunlu arabuluculuk kapsamına alacağız.”
“Türkiye AHİM kararlarına yüzde 89,3 ile en yüksek oranda uyan ülke”
AİHM’in kararlarına uymayı taahhüt eden ülkelerin uyma oranına bakıldığında Türkiye’nin yüzde 89,3 ile en yüksek oranda uyan ülke olduğunun altını çizen Bozdağ, “Türkiye Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği kararlara uymayı ve bu kararları uygulamayı taahhüt etmiş bir ülkedir. Bugüne kadar Türkiye AİHM tarafından verilen kararlara uymuş ve bu kararların gereğini yerine getirmiştir. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gönderilen 4 bin 266 karar var. İnfazla ilgili değerlendirmeleri itirazları Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi yapıyor ve o konseyin kendi kararlarıyla sabit Türkiye bunların 3 bin 758’ini infaz etmiştir dedi. Geri kalanların da infaz süreci devam ediyor. Ve onları da Türkiye infaz edecek. O bittiğinde zaten Türkiye’nin lehine olacak. Ve şuanda AİHM’sinin kararlarına uymayı taahhüt eden ülkelerin uyma oranına baktığımızda Türkiye yüzde 89,3 ile en yüksek oranda uyan ülke. Biz kararlara uyuyoruz uyguluyoruz. Bu konuda Türkiye’nin aleyhine büyük bir algı operasyonu yürütülüyor. Şunu ifade etmek isterim, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’ye karşı taraflı davranmaktadır adil değildir” diye konuştu.
“Seçimleri Türkiye’ye YSK değil, doğrudan partiler yapıyor”
Türkiye’deki seçimlerin dünyanın gözü önünde yapıldığını hatırlatan Bakan Bozdağ, “YSK’nin genel yönetim, denetim ve organizasyonu içerisinde seçimleri yapıyor ve seçimleri Türkiye’ye YSK değil, doğrudan partiler yapıyor. Her sandığın başında 5 tane vekil çıkarmış partilerden eğer o ilçede teşkilatı varsa onların 5 tane temsilcisi, kamu görevlisi bulunuyor. Sandıkların başında şu anda parlamentoda milletvekili çıkaran Cumhur İttifakı MHP ve AK Parti var. Öbürlerine baktığınızda diğer partiler orana göre sıralanıyor. O zaman CHP, İYİ Parti ve HDP var. Sandıkların hepsinin çoğunda Millet İttifakı’nın temsilcileri var. HDP Millet İttifakı’nın ta kendisi. İstedikleri kadar farklı desinler, kim ki ‘HDP burada yok’ diyorsa milletin aklıyla gözüyle basiretiyle alay ediyor demektir. HDP orada. Herkes de biliyor orada olduğunu. Bir defa sandık başı işlemlerinde; seçmen geliyor, oyunu veriyor, imza atıyor, oyunu sandığa atıyor. Hepsi bir partinin temsilcisi. Birisi kimliğini kontrol ediyor, birisi imzasını alıyor, birisi zarfını veriyor, biri mührü veriyor. Ardından sandıkları beraber açıyorlar, oyları beraber sınıflandırıyorlar. Sonra bunları ıslak imza ile tutanak altına alıyorlar. Herkese bir tutanak veriyorlar. İlçe seçim kuruluna getirip teslim ediyorlar. İlçe seçim kurulunda herkesin temsilcisi var. İlde herkesin temsilcisi var. YSK’de herkesin temsilcisi var. Bu ıslak imzalı sandık sonuç tutanaklarının tamamı partilerin erişimine de açılıyor. Herkes görüyor. Böylesi bir sistemde bütün partilerin anlaşması lazım. En son seçimde Türkiye’de 195 binden fazla sandık vardı. Sandık başında görev yapanların sayısı 1 milyon 200 bine yakın. Bir de müşahitler var. Her vatandaş da gözlemci olarak girip takip edebiliyor. Böylesi bir ortamda sandık başında hile yapmak fiilen imkansızdır. Kim ki, ‘Sandıkta hile var. Hile yapılıyor’ veya ‘Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın kim olacağı sandık başındaki hilelerle belli olacak’ diyorsa çok net söylüyorum bunlar seçimi kaybedeceklerine inandıkları için şimdiden seçim kaybetmek için mazeret üretiyorlar. Her seçim öncesi CHP’ye yakın çevreler bu sandıkla ilgili şaibe ve gölge oluşturmak için birtakım platformlar oluşturdular. Her seçim öncesi uğraştılar. ‘Sandıkta şu var. Sandıkta bu var’ diye. Buna rağmen hiçbir seçimde dedikleri çıkmadı. Ama her seçimden sonra da ‘Sandığa sahip çıkmadık da böyle oldu’ dediler. Şimdi ki söylemlere baktığınızda yine aynı şeyleri görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“6’lı değil 7’li masa”
6’lı masada aslında 6 değil HDP’li Mithat Sancar ve Pervin Buldan’ın da olduğunu söyleyen Bozdağ, “Cumhur İttifakı’nın adayı bellidir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Karşı taraf bunu bahane olarak öne sürüyorsa bir daha çok çürük bir bahaneye sarılıyorlar. Millet de onlara gülüyor. Millet de onlara gülüyor, ‘Sen bizi saf yerine koyuyorsun’ diye. Altılı masada altı tane genel başkan bir de Pervin Buldan ile Mithat Sancar var. Aslında 8 genel başkan var ama biz 7 diyelim. Bu masa yedili masa. İstedikleri kadar altılı desinler. Yedili masadır bu. 7 tane genel başkan var burada. Daha bugüne kadar genel başkanın niteliklerini konuşmaktan isim üzerinde konuşmaya geçtiklerini kendileri açıklıyor. Acaba diyorum isim üzerine konuşmaktan korkuyorlar mı ya da çekiniyorlar mı? İsmi konuşmuyorlar. Çünkü ismi konuşmaya başladıklarında masa dağılabilir. Çünkü herkesin kafasında farklı bir isim var” dedi.
“İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kalktı diye bu cezalar kalkmadı”
Kadın cinayetlerini önleme konusunda AK Parti’nin sürekli olarak çalıştığını söyleyen Bakan Bozdağ, “Daha önce 765 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde alt soy- üst soy olarak işlenen cinayetlerde nitelikli ağır hapis cezası veriliyordu. Ama eşi öldürdüğü zaman, koca, karısını öldürdüğü zaman ona ağırlaştırılmış müebbet hapis verilmiyordu. Çünkü alt soy- üst soy değil. Boşandığı eşini öldürdüğünde veya ona şiddet uyguladığında ona da aynı ceza verilmiyordu. Töre saiki ile meclisler toplanıyor, orada kararlar alınıyordu ve kadınlar infaz ediliyordu. Bunların töre saiki ile işlenmesine ayrı bir ceza yoktu. Şimdi biz bütün bunların hepsini ciddi yaptırımlara bağladık. Alt soy -üst soy, eşe karşı, kız kardeşe karşı, boşanmış eşe karşı işlenen cinayetlerin tamamını ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına bağladık. Töre saiki ile işlenmiş cinayetleri ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına bağladık. 5’inci yargı paketinde geçti. Eğer cinayetlerde maktul kadınsa, kadına karşı cinayeti işleyenler kim olursa olsun hepsinin cezasını ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdik. Aile içi şiddeti re’sen takip edilen suçlar arasına aldık. Kadına karşı şiddet içeren eylemlerin cezasını arttırdık. Bunun İstanbul Sözleşmesinden bağımsız Türk Ceza Kanunu’nda olan hükümler bunlar. İstanbul Sözleşmesi geldi diye Türkiye’de kadına karşı işlenen cinayetler cezalandırılıyor değil. İstanbul Sözleşmesinden öncede cezalandırılıyordu şimdi de cezalandırılıyor. Şuan da Türk Ceza Kanunu’nda en ağır cezalar kadına karşı işlenen suçlara verilmektedir. İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kalktı diye bu cezalar Türk Ceza Kanunu’ndan kalkmadı. Aynen uygulanıyor ve uygulanmaya da devam edilecek” şeklinde konuştu.
- 11 yaşındaki Zühre'yi hayattan koparan alkollü sürücü için flaş karar!
- Beyoğlu'nda İremşan'a sokak ortasında kabusu yaşatan sapıklardan akılalmaz savunma!
- Kırıkkale'nde sahte rapor skandalı! 2'si doktor 10 kişi gözaltına alındı
- İzmit'te TÜPRAŞ rafinerisinde patlama! Dumanlar yükseliyor, ekipler gönderildi
- Kamu ihalelerinde "yapay zekayla" rekabet analizi yapılabilecek