Eypio: Rap'in ölüsü bile en kral pop şarkısından daha iyidir
Kliplerinde izlediğimiz soğuk, uzak adamla ilgisi yok. Esprili, komik, içten… Kendiyle de hayatla da hafiften dalgasını geçiyor. Onu ‘Günah Benim’ şarkısıyla tanıdık. “Aşk deniz gören evdeki teras mı?” diye soruyordu şarkıda. “Hala denize açılamadım ama eskiye göre zenginim artık” diyor. Geçtiğimiz ekim ayında ‘Urgan’ albümü çıktı. ‘Hükümsüz’ dizisi için yeni bir şarkı yaptı. Şimdi de ‘O Ses Türkiye Rap’te jüri üyesi olarak karşımızda. Müziği, onu buralara getiren yolu ve yeni projelerini konuştuk. Oya Çınar / oya.cinar@posta.com.tr
O kadar enteresan bir hikayeniz var ki, nereden başlayacağımı bilemedim. Hayatınız film olsa, açılış sahnesi neresi olurdu?
Zeytinburnu’nda başlardı… 10 yaşlarındayım. Biraz haylazım. Yatılı Kuran Kursu’na başladığım, evden ilk ayrıldığım zamanlar… Oralarda başlasa güzel olurdu.
Yatılı Kuran Kursu’na gitmeniz kimin fikriydi?
Benim fikrimdi.
Evden kurtulmak için mi?
Galiba… Onu hiç düşünmedim ama şimdi sen sorunca, biraz etkisi vardı sanırım. Babam biraz cimriydi, aksiydi. Biraz dayağını yedik.
İLK ÇOCUĞUM DİYE GALİBA, BABAM HER ŞEYİN ACISINI BENDEN ÇIKARIYORDU
Ne olunca şiddete başvuruyordu?
Biraz benim de yol açtığım bir durumdu. Normalde içki içmeyen, sigara kullanmayan bir adam. Öyle kendiliğinden, durduk yere gelip “Kalkın lan” diyerek uçan tekme falan atmıyordu. Benden sonra kız kardeşime hiç vurmadı mesela. En küçüğümüze de aynı şekilde. Ben ilkim diye herhalde (Gülüyor) her şeyin acısı benden çıktı. Hatta kardeşlerime sık sık takılırım “Zaten bütün dayakları ben yedim” diye.
Travrmatik izleri kalmış mıdır sizde?
Valla bunu bir doktorla konuştuktan sonra cevaplayabilirim sanırım. Ama kalmış olabilir…
Genellikle şiddet gören insanların kendilerinin de zamanla şiddete eğilimli hale geldiği düşünülür…
Aksine çok sakin bir adamım ben. Babam gibi ani parlamalarım olur ama çabuk sakinleşirim. Öyle fiziksel şiddet falan zaten, mümkün değil. İki espriyle hemen geçer sinirim.
YATILI KURAN KURSU ERKEN ASKERLİK OLDU BANA
Kuran Kursu dönemi, size neler öğretti?
Erken askerlik dönemi diyorum ben. Eğlenceli zamanlar da geçirdim, zor yanları da vardı. Sabah saat 05.00’te kalkıyorsun, yatağını topluyorsun. Herkesin bir mıntıkası vardır, oranın temizliğinden sorumlu olursun. Sorumluluk almayı öğrendim.
Sizi muhafazakarlaştırmış mıdır peki?
Ben zaten muhafazakar bir ailede büyüdüm. Bir Afkan ailesi. Ailem Afganistan’dan göçmüş. Bayağı haremlik selamlık durumların olduğu bir aileden geliyorum. O anlamda bir etkisi olmadı.
FAKİRSENİZ, BİR GÜCE SAHİP DEĞİLSENİZ SİZE YAR EDİLMEYEN ŞEYLER OLUYOR TABİİ
Ve bir gün bir şarkı yaptınız. İçindeki her cümle slogan oldu. “Aşk deniz gören evdeki teras mı?” “Fakir yar olmuyor zengine…”
Aslında orada kastım ikili ilişki üzerine bir tespit değildi. Fakirseniz ya da bir şekilde bir güce sahip değilseniz, size yar edilmeyen şeyler oluyor tabii. Hollanda’dayken ‘kara kafa’ olduğun için dışlanıyorsun misal. Daha çok, güçlüyle güçsüz arasındaki dengesizliğe dair yaşadıklarım üzerine yazdığım sözlerdi.
Zengin olabildiniz mi peki? Bu konuda sosyal medyada küçük dokundurmalara maruz kaldığınızı görüyorum.
Eskiye göre zenginim. Evim var, arabam var, çocuklarımı okutuyorum. Yatım matım yok ama (Gülüyor) bunlar da bir zenginliktir.
Eviniz deniz görüyor mu?
Yok ya, Çatalca’da ev. Pencereden kafayı uzatıp hafif yana çevirirsen gölün ucunu bir ufak görebiliyorsun, hahaha! Ama o göl de kurudu şimdi. Açılamadık hala denize.
RAP’Çİ İŞTE, BOŞ ADAM DİYE BAKILIYORDU
Sizce ‘alt kültür’, kendi içinden çıkan birinin, bir şekilde para kazanmasını kendiyle duygusal kopuş gibi mi değerlendiriyor?
Enteresan geliyor insana ama doğru galiba. Bunun cevabını ben de tam olarak veremiyorum. İstemiyor mu, ya da sadece bir yere kadar mı olsun istiyor? Bende değişen hiçbir şey yok oysa ki. Ben yine dönerimi gidip Zeytinburnu’nda yiyorum. Yine orada sevdiğim yerlerden alışveriş yapıyorum.
Gittiğinizde size yaklaşımları nasıl oluyor?
Şöyle bir şey var; neticede oradayken kimse bize inanmıyordu. “Rap’çi işte, boş adam” diye makara yapılıyordu. Sonra bir “Abi, kanka” durumu oldu tabii. (Gülüyor) Ama böyle olmasını da anlıyorum. Rahatsız olmadığım gibi hoşuma gidiyor. Oralardaki çocuklara umut olmak da güzel. Hala çok seviyorum. Neticede ‘Zeytinburnu çocuğu olmak’ diye bir şey var. Ya da “Ben mi abartıyorum?” diyorum bazen.
ARTIK HERKES, HER YERLİ, HER YER BENİM
“Benim evim” dediğiniz, kendinizi ait hissettiğiniz bir yer var mı?
Sorulduğunda “Zeytinburnu çocuğuyum” derim ama özellikle uzun süre yurt dışında kaldıktan sonra anladım ki artık her yer, herkesin. Tabii ki kendi ülkenin, kendi dilinin verdiği başka bir rahatlık var. Ama mesela “Buradan gitsem yaşayamam” gibi bir durumum yok. Ben, her yerde yaşarım. Her yer benim.
Liseden kovulmuşsunuz. O hikayeyi merak ediyorum. Neden?
Devamsızlıktan… İki yıl üst üste kalınca beni attılar. Sonra açık liseye gittim ama o sırada da çalışmaya başlamıştım. Onu da devam ettiremedim o yüzden.
Rap müziğe ilginiz de o yıllarda mı başladı ilk?
Aslında ilk kaydımı Hollanda’da yaptım ama ilgim alakam 15 yaşlarında başlamıştı. Söz yazmaya o zamanlar başladım. Tabii çok amatör, çok çocukça şeylerdi… Öyle stüdyo falan, o imkanlara ulaşma şansımız zaten yoktu.
RAP DOĞASI GEREĞİ ÖTEKİLERİN MÜZİĞİ
Genel algı, rap müziğin, başkaldırı müziği olduğu yönünde ama sizin bir sohbetinizde “Türkiye’de rap müziğin bir şeylere baş kaldırdığı yok” dediğinize rastladım.
Rap müziğin bir başkaldırı müziği olduğu doğru. Tüm dünyada böyle çünkü rap hep diğerlerinin müziği olmuş. Amerika’da Afro Amerikalıların. Fransa’da Arap’ların, Afrikalıların, Hollanda’da Türklerin… Rap doğal olarak ötekilerin müziği tabii.
Ama günümüzde yapılan rap için aynı şeyi düşünmüyorsunuz…
Açıkçası eski underground dönemde yapılan rap ile bugünkü bir değil. O zaman daha net ve keskin ifadeler vardı. Bu belki ülkenin, belki tüm dünyanın içinde bulunduğu durumla ilgili biraz. Ama şunu çok net söyleyebilirim. Rap’in en ölüsü bile en kral pop şarkısından daha çok şey söyler dinleyiciye. Hep bir derdi vardır. “Hiçbir şey yok bunda” dediğinizde bile mutlaka bir yerine bir şey iliştirilmiştir.
ÖTEKİLİK, BAŞTA ACI VERİYOR SONRA SENİN KALKANIN OLUYOR
“Ben hep ötekiydim ama bunun çok faydasını gördüm” demişsiniz. Ötekilik insana ne kazandırıyor?
Küçükken, derilerden şapka üretilen bir atölyede çıraklık yapıyordum. Makası elinize aldığınız ilk iki-üç gün o makasa parmağınızı taktığınız yer su topluyordu. Sonra o su toplayan yer nasırlaşmaya başlayınca makası daha iyi kullanmaya başladığımı gördüm. İşte ötekilik de böyle. Başta acı veriyor, sonra o artık senin kalkanın oluyor. Herkese, her şeye dışarıdan bakabiliyorsun.
HAYATIMI PLANLAYARAK YAŞAMIYORUM
Dışarıdan gördüğümüz kadarıyla çok güzel bir aile yaşantınız ve iki kız çocuğunuz var…
Ben hayatımı hiç planlayarak yaşayan biri değilim. Eşimle de çok tesadüfen, ortak arkadaşlarımız aracılığıyla tanıştık. Önce arkadaş olduk, sonra ortak olduk hatta. Birlikte Hip Hop giyim üzerine bir mağaza açtık, sonra batırdık. (Gülüyor)
O zaman “Bari aşkta kazanalım” mı dediniz?
Biraz öyle oldu galiba… Evlendik, iki kızımız oldu. Biri dokuz yaşında, diğeri dört yaşına girecek.
BENCE İYİ BİR BABAYIM, KENDİMİ BEĞENİYORUM
Nasıl bir babasınız?
Bence iyiyim ya… Ben kendimi beğeniyorum ama onlar da beni sever yani. (Gülüyor) Güzel vakit geçiriyoruz, takılıyoruz… Olabildiğince istediklerini yapmaya, mutlu etmeye çalışıyorum. Tabii kız çocuğu ikisi de. Bir gün büyüyecekler. Şimdilik o günleri çok düşünmeden durumdan keyif almaya çalışıyorum. (Gülüyor)
SİBEL CAN İLE OKUDUĞUMUZ ‘DİKEN Mİ GÜL MÜ’ ŞARKISINI DİNLEMEK İSTEMİYORUM
Hemen her tarzdan farklı sanatçıyla düet yaptınız. Hiç pişman olduğunuz bir isim var mı aralarında?
Pişmanlık demeyeyim, neticede bir tecrübe. Ama Sibel Can ile okuduğumuz ‘Diken Mi Gül Mü’ benim kendi hatam yüzümden hiç istediğim gibi olmadı. O şarkının alt yapısında istediğim şeyleri yapamadım. Beceremedik o işi yani. Çok güzel bir şarkıydı oysa. Doğru insanlarla çalışmak, yaptığınız işin sizi yansıtması çok önemli. Ama denk gelince dinlemek bile istemiyorum o şarkıyı. Yoksa Sibel Can ile düet fikri başlı başına beni çok heyecanlandırmıştı.
Bir rap şarkısında Sibel Can ile düet yapmak insanın aklına nasıl gelir?
Aksine, beni heyecanlandıran o zaten. Özellikle farklı tarzlarda insanlarla düet yapmayı seviyorum. Geçen gün Oğuzhan Oğuz da aynı şeyi söyledi. “Oğlum, diğer çocukları arıyorum hepsi bir rap’çiyle bir şeyler yapıyor. Seni bir arıyorum ‘Popçu Mehtap’la beraberim’ diyorsun” dedi hahaha! Elbise dikmek gibi geliyor bana. Çok seviyorum.
10 ŞARKILIK BİR DÜET ALBÜMÜ GELİYOR
Yakında yeni proje var mı?
Önümüzdeki mart ayında 10 şarkılık bir düet albümü yapmak istiyorum. İsimleri yavaş yavaş oluşturdum kafamda.
Teoman’la sizi bir şarkıda dinlemek ilginç olabilir sanki…
O nasıl bakar bilmiyorum ama ben çok isterim. Teoman çok cool ve seksi bir arkadaşımız hahaha! Yeni fikirler, yeni insanlarla bir araya gelme fikri çok heyecanlandırıyor beni.
- Üstüne 1 damla limon sıkınca böbrekleri diyalizin pençesinden kurtarıyor! Bağırsakları fokur fokur çalıştıran C vitamini kralı!
- Değdiği yerden saç fışkırıyor! Şampuan içerisine 5 damla koymak yetiyor, kelliğin kesin ilacı! Parıl parıl parlayan, Rapunzel gibi saçların sırrı
- Türkiye'de kıymeti bilinmiyor: Damar genişleten tek meyve, kalp krizi riskini sıfıra indiriyor!
- Antalya'da hasat ediliyor! Tanesi 25 TL'den satılıyor: Dünyanın en zengin C vitamini kaynağı, meyvesini yiyip kabuğundan çay yapın
- Egzama, mantar ve sedefin kökünü kazıyor! 1 damla sürmek bile yetiyor, doğal deodorant olarak da biliniyor!