Oyuncu Akasya Asıltürkmen hurriyet.com.tr’de Ferit Ömeroğlu’nun konuğu oldu. Kendine özgü tarzı ve üslubuyla sevenleri tarafından ilgi gören Asıltürkmen, oyunculuğun yanında sosyal medyada aktifliği ile dikkat çekiyor. Kadınların içindeki potansiyeli ortaya çıkarması gerektiğini söyleyen başarılı oyuncu kadına ve anneliğe dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Benim yaptığım şeyler enerjik insanların adapte olabileceği işler… Hep öyleydi. Çok fazla disiplinler arası ilgilendim sanatla… Yazdığım şeyleri vermeye cesaret edebildim bugüne kadar… Yazıp vermek açık kalp ameliyatı gibi bir durum… Sadece tiyatro yaptığım için insanların aklında kaldığını düşünmüyorum. Twitter’da neden bu kadar takipçin var demişlerdi ilk kullandığım zamanlar… Ben kendimi semi-ünlü semi feno olarak görüyordum. Semi derken yarı ünlü yarı internet fenomeniyim galiba demiştim. Şimdi de yeni işlerimden biri anne bebek influencer’ıyım. Birçok yerde kendimi İsviçre gibi konumlandırıyorum. Artık sürekli yayın yapıyoruz. Andy Warhol’un dediği şey gerçekleşti. Hepimiz tek başına bir yayın, medya aracıyız. Kendimin en yüksek versiyonunu deneyimlemek istiyorum. Senin kafanda imajını ettiğin bir versiyonun vardır. Hep hedef belirlemek durumundasın. Michael Baryshnikov’un çok güzel bir cümlesi var bununla ilgili… Büyük bir dansçı ve her gösterisini havada bitiriyor. Röportajı yapan kişi “her seferinde nasıl aynı yükseklikte bitirebiliyorsunuz?” diye sorduğunda, “çünkü her seferinde daha yükseğe çıkabileceğimi düşünüyorum” diyor. Bu ve buna benzer motivasyonlar insanı sabah daha dinç uyandırıyor. Bu hırs değil. Hırs çok zararlı ve yıkıcı bir duygu… Hırsın azı olduğuna inanmıyorum. Hırs varlık olarak çoktur ve tatminsizlik isteği ile beslenir. Neşeyi ya da mutluluğu seçmenin çok daha kolay olduğunu insanlara gösterebildiğimi düşünüyorum. İçimden geliyor bu… Dışardan beklediğin zaman hep aç kalırsın ve muhtaç kalırsın. Neşeli ve mutlu olmak kendinden razı olmaktır. İyi gün dostuyumdur. Çünkü herkes iyi olmayı hak ediyor. Bunu bencillik gibi görmene imkan yok aslında… Benim algıladığım gibi görürsen tabi… Oturup kimseyle ağlamayı doğru bulmuyorum.Erkek olarak dünyaya gelseydim kadınların dünyasında bir şeyleri değiştiremeyecek kadar normal ve insan olduğumu bilirdim. Kadınların içindeki potansiyeli ortaya çıkarması gerektiğini düşünüyorum. İkincil olmaktan kurtulmaktan bahsediyorum. Çok seksist bir dünyada yaşıyoruz. Edebiyat öyle, spor öyle, kurumsal hayat öyle, sanatın birçok dalı öyle…Erkekler bayağı her alanda aktifler. Çok erken sokakta olmuşlar. Kadın dönemsel şartlardan, fiziksel özelliklerden de ötürü ötelenmiş, geride kalmış ve üremiş… Üremek kadını durduran bir şey zaten… Ben şu an bu yapabildiklerimi yapmak için çok büyük ödünler veriyorum. 3 yaşında çocuğum var ve ben buraya geldim bugün mesela… Toplum bir anneden daha çok şey bekliyor bir babadan beklediğinden… Bu haksızlık… Büyük haksızlık. Çocuk bakmak çok eğlenceli bir şey değil… Kabul ediyorum. Zor da bir şey üstüne üstlük. Bu yüzden kadına iteleniyor. Kadın kendi rolünü ve toplumdaki rolünü kendisi belirliyor. Bazı dinamiklerde yapabileceği bir şey yok. Konum olarak da biz her ay periyod geçiren, fiziksel olarak kolayca toparlanamayan canlılarız. Dolayısıyla dışarıdaki işleri erkeğin yaptığı gerçeği vardı. Şu an öyle bir dönemde değiliz. Bir çift bir araya geldiğinde evliliği bile sonsuza kadar diye söz veremiyorken ve bu kadar çok bekar anne, baba varken artık şartlar çok değişti. Zaten bir kadının her şeyi bırakıp bir köşede sadece çocuk bakmaya odaklanması hali hazırda kenarında geçimini sağlayacak bir geliri yoksa bir nevi çılgınlık…