Allah vefayı sever

Vefa göstermenin temel belirtisi, insanın sözünü yerine getirmesi veya borçlarını ödemesidir. Verilen söz ve yapılan anlaşmalarımız gereği olan ahde vefa, İslam ahlakının en önemli ilkelerinden birisidir. Yapılan sözleşmeye uymayı istemek kazanılmış bir haktır.

Verdiği sözü tutmayan kişi, karşı tarafın hakkını ödememiş ve vazifesini yerine getirmemiş olur. Bundan dolayıdır ki Peygamberimiz, verilen sözün tutulmamasını münafıklığın üç alametinden biri saymıştır. Bir Müslümanın sözü, Allah’a verilmiş bir sözdür. Müslüman, ahdini bozmayı düşündüğü an Allah’ın kendisini hesaba çekeceğini düşünüp vazgeçer.
'Daha hayırlıdır'
Çünkü ahdine bağlı kaldığında Allah katında kendisi için mükafatlar hazırlandığının şuurundadır: “Allah’ın ahdini az bir pahaya satıp değişmeyin. Eğer bilirseniz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.” (Nahl, 95) Fetih Suresi’nin 26. ayetine göre vefa, öncelikle Peygamberimizin, sonra O’nu takip edenlerin temel özelliğidir. Bu ayette “Allah da elçisine ve müminlere huzur ve güvenini indirdi; onları takva kelimesine bağladı” denilmektedir.

'Allah'tan kork'
Müfessirler, ayette geçen takva kelimesinin, sebat etmeyi ve ahde vefayı kapsadığını ifade etmişlerdir. Dolayısıyla gerçek vefaya ancak takva ile yani Allah’a içten bağlılık ve O’ndan haşyetle ulaşılabilir. Peygamber efendimiz Muaz bin Cebel’e işte bundan dolayı Allah’tan korkmanın davranışlarımızdaki tezahürleri arasında vefayı da zikretmiştir. Muaz bin Cebel şöyle rivayet etmiştir: “Rasul-i Ekrem bana; ‘Ya Muaz! Allah’tan kork! Doğru konuşmayı, sözüne vefayı, emanete edayı, hıyaneti terki, komşuyu himaye etmeyi, öksüze acımayı, herkese selam vermeyi, kanatları alçaltmayı yani tevazuu sana tavsiye ederim’ dedi.”

Dostluğun anlamı
Vefanın yaratılışımız açısından bir başka belirtisi ise sevgi, dostluk ve bağlılıkta sebat edebilmemizdir. Vefakârlık ile dostluklarımız gittikçe derinleşebilir. Sorumluluk, özveri, şefkat sahibi iseniz yüreğinizle sevgiliye gülümseyebilir.