BEBEKLER HUYSUZ DİYE ETİKETLENMEMELİDİR
Prof. Dr. Özen, bebeğin 2 yaşına kadar bu tepkileri vermesinin normal olduğunu asıl problemin, iki yaşını geçtiği halde bu tepkileri vermeye devam etmesi olduğu tespitinde bulundu. “Şu hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, bebek bir yandan kişi devamlılığını kazanırken bir yandan da annesiyle kurduğu ilişkiyi test edebilmek için birtakım girişimlerde bulunur. Yetişkinlerin bunları anlaması çok kolay değildir. Kendi içinde farklı kurallar ve bakış açıları içerir. Onun için hiçbir zaman bir bebek, yetişkin bakış açısı temel alınarak yargılanmamalı, bebeğin verebileceği çok doğal tepkiler, “çok huzursuz bir bebek” ya da “huysuz” şeklinde etiketlenmemeli.” tavsiyelerinde bulundu. Bir bebeğin yaşadığı bir olaya herhangi bir şekilde tepki vermesinin, kendisine göre bir anlam ifade ettiğini dile getirerek, bunun yetişkinlerin düşünce sistemine uymaması, böyle bir tepkinin anlamsız olduğu anlamına gelmediğini söyledi. Bebek için bir anlamı olan bu tepkilerin, yetişkinler tarafından anlaşılmaya ve anlamlandırılmaya çalışılması gerektiğini ifade etti.
2 YAŞINDAN SONRA BAĞIMLILIK DEVAM EDİYORSA GÜVEN İLİŞKİSİ OLUŞMAMIŞTIR
Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, bebek davranışlarına örnekler vererek annelere önerilerde bulundu. Prof. Dr. Özen, “İki yaşına geldiği halde, bir bebek, annesi işe gittiğinde huzursuzluk yaratıyor ve anne geri döndüğünde de ona nefes aldırmayacak ölçüde bire bir ilgi talep edecek davranışlarda bulunuyor ise bunun onun “Anneciğim sen gidince bir daha dönmeyeceğini düşünüyorum ve çok korkuyorum…” mesajını veriş şekli olduğu düşünülmeli. Bu noktada bebek ile anne arasında bugüne kadar kurulan ilişkinin niteliğinde problem olduğunun, gelişmesi gereken güven ilişkisinin oluşmadığı anlaşılır” diye konuştu.
BEBEĞİN İHTİYAÇLARINA DOĞRU ZAMANDA VE TUTARLI TEPKİLER VERİLMELİ
Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen, bunun çözümü için öncelikle, anne-bebek etkileşiminde “yeniden yapılandırılma” çalışmalarının başlatılmasını önerdi. Annenin tutarlı ve sözünde duran bir profil çizmesi gerektiğini savunan Prof. Dr. Dilek Şirvanlı Özen sözlerine şu şekilde devam etti:
“İlişkinin güven temeline oturtulması, annenin, bebeğin ihtiyaçlarına zamanında ve tutarlı tepkiler vermeye başlaması, işten dönüş saatlerinin belli bir düzende olmasına dikkat edilmesi, dışarı çıkarken bu ayrılışın kaçarak, çocuğu aldatarak değil, ona açıklama yaparak gerçekleştirilmesi, geri dönüldüğünde de “İşte bak sana söylemiştim şu kadar saat gideceğim sonra döneceğim ve bak döndüm…” şeklinde “sözünde duran bir anne” olunduğunun bebeğe hissettirilmesi gerekir. Bebeklerin kollarında yetişkinler gibi bir saat olmayabilir ya da onlar, bir yetişkin kadar, yapılan açıklamaları anlamıyor görünebilirler. Ancak şu hiçbir zaman unutulmamalı ki, onların da kendi kafalarında bir saat var ve bu saat, çevresinde yaşanan olaylar belli bir düzende işlediği koşullarda, çok da dakik bir saattir. Her akşam 6’da işten dönen bir annenin, bebeğini kapıda onu beklerken bulması ve 5.30’dan itibaren onu her gün beklediğini öğrenmesi, şaşırtıcı değildir. Ayrıca, o sizi anlamadığını düşündüğünüz bebekler, aslında sizi fazlasıyla anlamakta. Sadece onların anlama şekli, yetişkinlerden farklı, kendi süzgecine sahip bir düşünce sistemidir.”