AŞURE'NİN HİKAYESİ NEDİR?
Aşure pişirmek Osmanlıdan sonra daha önem kazanmıştır.
Nuh peygamber zamanından geldiği de bilinmektedir.
Herkes aşurenin varoluş hikâyesinin Hz. Nuh tufanı ile başladığını bilmektedir.
Hz. Nuh, Hz. İdris peygamberden sonra kavmine gönderilen peygamberden biridir.
Aşurenin hikâyesi ise şu kıssaya dayanmaktadır:
Oğulları olan, Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan ve kavminden pek çok kimse ona inanıp iman etmez. 1000 seneden fazla Allah'ın emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazık ki çok zulme uğrar ve onların alaylarına maruz kalır.
Sonunda kavmini Allah'a şikâyet eder. Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı gönderir.
Siz de evinizi aşurenin tadı ile bezendirin. Aşure tarifi ile en güzel aşureyi siz pişirin.
Hz. Nuh emre itaat ederek büyük bir gemi yapar ve kendisine iman eden ne kadar mümin varsa onları gemiye bindirir. Her cinsten birer çift hayvanı da yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı kopartır.
Gökten yağan yağmurlar ve yerden fışkıran sular bütün yeryüzünü kaplar.
Ten nur'un kaynaması ile gemi hareket eder. Sadece gemiye binen müminler kurtulur. Gemi aylarca suda kalır.
Bu zaman zarfında yanlarına aldıkları yiyecekler tükenmeye başlar. Geriye kalan yiyecekleri bir kazanda toplayarak bir çorba pişirmeye başlarlar.
O zamanda yapılmış çorbaya bugün Aşure diyoruz. Aşurenin hikâyesi de bir rivayete göre bu kıssaya dayanmaktadır. Yüzyıllardan bu yana değişmeyen bir gelenek haline gelmiştir Aşure. Osmanlı zamanında bu aya çok önem verilir idi.
Muharrem ayının 10. günü oruçla başlanırmış güne, kazanlarca aşureler yapılıp eşe dosta, konu komşuya dağıtılırmış. O zamanda aşure dağıtan gönüllü "aşure sebilcileri" varmış. Fakire, fukaraya aşure dağıtırlarmış.