HASTANIN ÖYKÜSÜ HAKKINDA BİLGİ EDİNİLMELİDİR
Bu hastalara yaklaşımın önemine de işaret eden Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, “Bu hastalara yaklaşırken kişisel özellikleri, bozukluk ortaya çıkmadan önceki durumu, eğitim düzeyi hakkında bilgi sahibi olunmalı, kişinin istekleri dinlenmeli ve terapi planlanırken göz önünde bulundurulmalıdır. Görevler kolaydan zora planlanmalı, yoğun, yeterli ve tekrarlı uyaranlar verilmeli ve kişinin yanıtları hakkında geribildirimde bulunulmalıdır.” dedi.
DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARINDA HASTA YAKINLARI NE YAPMALI
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Ayşegül Yılmaz, hasta yakınlarına da önemli tavsiyelerde bulundu: “Aileler bu bozukluklara sahip kişilerle iletişime geçmeden önce kişilerin dikkatlerinin onların üzerinde olduğundan emin olmalılar ve göz temasını sürdürmeliler. Konuşma ortamında başka bir sesli uyaran olmamasına dikkat etmeliler. Konuşma esnasında karşı tarafın daha iyi anlayacağı düşüncesiyle seslerini yükseltmemeli, bunun yerine kullandıkları dili daha basit tutmalılar. Açık uçlu sorular yerine evet-hayır soruları tercih edilmelidir. Konuşma esnasında karşı tarafın sözcükleri bulup ifade etmesi için zaman tanımalılar. Sözel üretimin sağlanamadığı anlarda kişilerden çizmek, yazmak, el hareketleri ile anlatmak gibi iletişimi devam ettirmeyi sağlayan unsurları kullanmalarını isteyebilirsiniz. Hatalı üretimler olduğunda her zaman düzeltmeyin. Kişinin konuşma bozukluğuna sahip olmasının onları günlük yaşamdan uzaklaştırmasına izin vermeyin. Aile içindeki sohbetlere, önemli kararların alındığı ortamlara dahil etmeye çalışın.”