Soldan Sağa (Esila Umut-Efe Poylu-Ava Yaman- Ezgi Gör- Ataberk Mutlu-Ata Artman)
Leyla (Esila Umut)
İyi niyeti, sakin tavırları, sınırsız anlayışı ile kliniğin göz bebeğidir Leyla. Herkes tarafından sevilen ve hatta kollanan birisidir. Narindir çünkü Leyla. Herkese üzülür, herkesin derdini kendisine yük eder. Hayattaki en büyük korkusu bir insanı kırmak veya üzmektir… Ama tüm bunların arkasında çok karanlık bir tarafı daha vardır. Kendisinin bile henüz bilmediği tam zıttı… İyi ile kötünün, siyah ile beyazın vücut bulmuş halidir Leyla.
Burak (Efe Poylu)
Eğlenceli, esprili, az cesur ama çok sevgi dolu bir gençtir. Dostluğun ne demek olduğunu klinikte yatan diğer gençlerle öğrenmiştir. Özge ile sık sık tartışıyor gibi görünse de aslında bu onların normalidir. Herkesi anlamaya çalışan, iyi bir dosttur.
Ama en çok Ferda gibileri anlamakta zorlanıyordur Burak. Dünyada bu kadar çok lezzet varken hepsinin tadına bakma heyecanı bile onu yaşama bağlıyordur. Oysa asıl açlığının ruhundaki boşluklardan olduğunu henüz bilmiyordur.
Özge (Ava Yaman)
Güçlü bir karaktere sahip olan Özge’nin belki de tek kusuru sivri dilidir. Düşünceleri ile dili arasında mesafe yoktur. Onun bu özelliği etrafındakiler tarafından başta yadırgansa da sonradan hep kabul görmesini ve hatta çokça sevilmesini sağlamıştır. Uzaylıların varlığına ve bir gün kendisini alıp götüreceklerine inanan Özge uzun süredir klinikte tedavi görüyordur. Rutin geçen günleri ve tedavi süreci Kuzey’in kliniğe yatışıyla hem tepetaklak olur hem de renklenir.
Ferda (Ezgi Gör)
Dünya koca bir pasta ve Ferda tıka basa tok oturmuştur bu sofraya. Aynada gördüğü kendisiyle barışık değildir asla. Barıştırmak isteyenlerle de arası iyi değildir. Sakin tavırları baskı altında öfkeye dönüşen, bu öfke sonrasında ise kendisine zarar verecek duruma gelen bir çizgide yürüyordur Ferda. Birkaç aydır klinikte tedavisini sürdürse de henüz pek ilerleme kaydedememiştir. Çünkü kendisinin yardıma ihtiyacı olduğuna inanmıyordur. Ama her şeye rağmen orada olmayı da seviyordur. En yakın arkadaşlarını burada edinmiştir ve belki de dışarıdaki hayatın korkutuculuğundan en iyi saklanabileceği yerdir klinik.
Arif (Ataberk Mutlu)
Kendisini tek cümleyle anlatması istense ‘Ölümden ölümüne korkmak’ derdi kesin. Her gününü korku içinde geçirmek oldukça yorucudur Arif için. Zaten geçmişinde yaşadığı ağır travmalar ruhunu yeteri kadar zayıflatmışken bir de üzerine her an ölmekten korkmak onu savunmasız, güçsüz biri haline getirmiştir. En yakın dostu Burak sayesinde korunup kollandığını bilse de elinde değildir diğer korkuları. Her an bir şey olabilir. Bozuk bir priz yüzünden elektrik çarpabilir, şiddetli bir rüzgar odasının camını kırıp, cam kırıkları onun ciddi yaralanmasına sebep olabilir… Klinikte dört duvar içindeki tehlikelerle baş etmek yeterince zorken dış dünyadaki tehlikelerin hiçbirisiyle yüzleşemez hale gelmiştir. Bir süredir tedavi gördüğü hastaneden dışarı çıkmayı hiç istemiyordur ve henüz hazır da değildir.
Kuzey (Ata Artman)
Fazla zeka bazen başa beladır. Tıpkı Kuzey’de olduğu gibi. Zekası ve kanındaki asiliğine bir de gençliğinin verdiği cesaret eklenince tam bir baş belasına dönüşür Kuzey. Başının sıkça polisle ve mahkemelerle derde girmesi de onu durdurmuyordur. Korkusuz ve kaybedecek bir şeyi olmadığına inanıyordur… Ta ki Nilüfer ile karşılaşıncaya kadar. Kafasında bastıramadığı seslerin, isyanın, acıların son bulmasını aslında ne çok istediğini anlayacaktır. Birisi sonunda içinde hapsolduğu dünyasının sesini kısmayı deneyecektir.