Reha Muhtar ve ikizleri Mina ile Poyraz’ın annesi Deniz Uğur arasında, çocukların velayetinden kaynaklanan çekişme uzun yıllardır sürüyor. Her iki taraf da dönem dönem birbirini suçluyor. Ne yazık ki ikizler de ayrı ayrı evlerde yaşıyor. Mina’nın velayeti annesinde, Poyraz’ın velayeti babasında. Reha Muhtar benim için önceliklidir. Yıllar önce başıma bir iş gelmiş, Reha Muhtar gazetedeki köşesinde benim için çok önemli bir yazı yazmıştır. Ona karşı duyduğum ‘vefa’ duygusu asla geçmez. Evinde merdivenden düşüp bilincini kaybettiğini duyunca çok ama çok üzüldüm. Bir an önce iyileşmesini diliyorum. Deniz Uğur’la hiç tanışmadım. Babası yoğun bakımda ve bilinci kapalı olduğu için 15 yaşındaki oğlu Poyraz’ın kendisine verilmesini istiyor. Hukuki olarak haklıdır. Ancak Poyraz’ın sözlerine de kulak vermek gerek. “Ben evimde iyiyim” diyor, “Ablam Ayşe Nazlı benimle ilgileniyor” diyor, “Komşumuz Cihan ağabey ile oyun oynuyoruz, maçlar izliyoruz, benim burada kedim, köpeğim var onlara bakıyorum” diyor. Yani annesine gitmek istemediğini belirtiyor. Bu durumda Poyraz’ı zorla alıp annesine vermek ne kadar doğru olabilir? Deniz Uğur, Poyraz’ın “Bana verilmeyecekse devletin himayesine alınsın” demesini de yadırgadım. Poyraz kendi evinde, yatağında uyurken devletin yurtlarına mı geçsin? Bu onun psikolojisi açısından daha mı sağlıklı olacak? Reha Muhtar yaşam savaşındayken yapılan bu ‘çocuk savaşını’ doğru bulmuyorum. Deniz Uğur’un “Dış kapının mandalı” diye küçümsediği Ayşe Nazlı Yumlu, Reha Muhtar’a baba diyen, bütün çocukluğunu onunla, Mina ve Poyraz’la geçirmiş bir genç kız. Annesi Nilüfer’in dediği gibi “Aralarında kan bağı yok ama onlar kardeş.” Bir başka deyişle Poyraz güvenli ellerde. Bence Deniz Uğur’un “Çocuğu bana verin” diye haykırmak yerine Poyraz’la yeniden bir iletişim kurmaya çalışması gerekiyor. Dilerim bunu sağlayabilir.