Mayıs ayında oyuncu ve sunucu Billur Kalkavan'ın sağlık durumu hakkında kötü bir haber gelmişti. Bir süredir sağlık sorunlarıyla mücadele eden Billur Kalkavan'ın son halini Hamdi Alkan paylaşmış, hastalığı ortaya çıkmıştı. Mayıs ayında akciğer kanserine yakalandığını açıklayan Billur Kalkavan, cumartesi günü hayata veda etti. Kanser tedavisi gördüğü esnasında vücudunda mantar üreyen Billur Kalkavan, dün son yolculuğuna uğurlandı. Billur Kalkavan'ın cenazesi Zincirlikuyu Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından 1 yıl önce kaybettiği annesi Nuyan Kalkavan ile babası Nazım Kalkavan'ın yanına, Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi. Sevgilisi Buğra Bahadırlı ile kardeşi Rıza Kalkavan, bir otelde taziyeleri kabul etti. Cenaze törenine katılanlar arasında Ömer Koç, Nevbahar Koç, İlber Ortaylı, Hamdi Alkan, Yeşim Salkım, Halil Sezai, Yeliz, Berksan, Ebru Cündübeyoğlu, Başak Sayan, Esra Sönmezer, Necmi Yapıcı, Barış Kılıç da vardı. 13 yıllık hayat arkadaşı Buğra Bahadırlı şunları söyledi: Billur'un maddi veya manevi hiçbir vasiyeti yoktu. Çünkü öleceğini düşünmüyordu. Squat yapıp dambıl çalışıyordu. Doktorlar, 'Mucize yaratıyorsunuz, literatüre gireceksiniz’ diyordu. Ama 3 hafta önce tablo tersine döndü. Mantar enfeksiyonuyla savaştı, gücü tükendi. Öldüğünde başındaydım, öptüm. Gittiği yerde çok mutlu olduğunu biliyorum. Ölüm hayatı bitirir, ilişkiyi değil. 2 Kasım 1962 tarihinde dünyaya gelen Billur Kalkavan'ın 15 gün sonra doğum günü vardı. Armatör bir babanın kızı olarak dünyaya gelen Billur Kalkavan, çocukluk yıllarını ve ailesini konuk olduğu programda anlatmıştı. Benim babam sofra kurallarına inanılmaz önem veren bir adamdı. Hayatımda bu kadar sofraya dikkat eden bir adam görmedim. Mesela ‘baba ben sınıfta kaldım’ desem ‘seneye geçersin’ derdi. Ama kolunu sofraya koyduğum zaman kızardı. Sofraya oturmadan önce tıraş olup gelirdi. Ev için dikilmiş özel kıyafetlerini giyerdi. Bu kadar sert kuralları başka hiçbir arkadaşımın evinde görmedim. İyi ki de yapmış! Çünkü ben hayatta öğrendiğim birçok şeyi o sofrada öğrenmişim şimdi anlıyorum, muhabbet ederdik çünkü…Oxford Felsefe mezunuydu. Babam konuşmasın da kim konuşsun? Ben sanattan, edebiyata birçok şeyi babamdan öğrendim. Ayaklı kütüphane gibiydi. Liseye giderken kaldım, babam bir şey demedi. Amerika’ya gittim orada bitirdim. Çünkü sevmiyordum okula gitmeyi. Ben hiçbir zaman okula gitmeyi sevmedim. Evde o kadar çok şey öğretiliyordu ki bir de okula gidip bir şeyler öğrenmekten sıkılıyordum. Okul hayatım boyunca çok tacize uğradım. Fiziksel, sözsel her türlü tacize uğradım. Çünkü 3 bin kişiydi Maarif Koleji (Kadıköy Anadolu Lisesi) o zaman bir tek ben sarışındım. Sınıfa doluşuyorlardı beni görebilmek için teneffüslerde dışarı çıkamıyordum, korkuyordum. Bizim ailenin zenginliği dedemden gelir. Babama ‘armatör’ diyorlar ama asıl armatör dedemdir. Dedem 1990’de gelmiş İstanbul’a Fatih’e yerleşmiş sonra Beylerbeyi’ndeki o yalıyı almış. Hatta babam derdi ki ’16 bin liraya almış’ şimdi herhalde yüzlerce milyon dolar ediyor. Ailede okuyan tek adam babam… Babam, dedemden kalan parayla hayatını sürdürdü. Çok para çaldırdı, kaptırdı! Bir sürü şirketi vardı hep başkalarına devretti. Vergi rekortmenleri listesinde olan bir adamdı babam. Tabii hazıra dağ dayanmıyor… Kendi gibi arkadaşları vardı, hayatı seven adamlardı. Zengin çocuğu olmak zor bir şey, hırs olmuyor insanda. Bende de hırs yoktur, ‘olmuyorsa olmaz’ işim olursa yaparım olmazsa da umursamam. Ben de hayatı yaşamayı seviyorum. Görüntü olarak anneme, karakter olarak babama benziyorum. Tek farkım sorumlu biriyim. Babamın iflas ettiği zamanı ben bilmiyorum onu annem bilir. Büyük bir zenginin parasız kalması bir fakirin yaşamı gibi değil. ‘Ihlamurlar Altında’ dizisinde bizim aile iflas ediyordu beni Gaziosmanpaşa’da bir gecekonduya koydular. Dedim ki ‘olmaz, mantık dışı’ tamam halk seviyor öyle ajitasyonu ama zenginin iflasını ben çok iyi biliyorum büyük bir yalından küçük bir yalıya taşınırsın. Zengin adam gidip iflas edince Gaziosmanpaşa’da yaşamıyor. Küçümsediğim için söylemiyorum kimse yanlış anlamasın ama öyle değil o işler. Daha küçültürsün hayatını… O dönem sözümü geçirememiştim ama Gaziosmanpaşa’da da güzel zaman geçirmiştim. Benim hayattaki ana amacım keyif almaktır. Ben her zaman özgürlüğü seçtim, evime haciz de geldi borçlandım da…. Bir sürü hayalim var birçok şey yapak istiyorum. Ev temizlemeye bayılıyorum. Ayda bir temizlik için birisi gelir onun dışında temizliğimi kendim yapıyorum. Sekiz kedimiz var onların yemekleriyle başlıyorum, evi sil, süpür, Yemek yap bu şekilde geçiyor zaman…