E yaratıldı da ondan diyorum. Yaşam biçimi çok önemli. ‘Karatay Sözü’ kitabını bu yüzden yazdım. Halk üzerinde çok büyük bir panik, korku ve baskı oluştu. Korkacak bir şey yok, paniklemeyin. Covid eni sonu bir griptir, başka da bir şey değildir. Hayır olmadım. Aşı aşı değil ki, bir sıvı. Bunu 2016’da grip aşısı için de söyledim. Grip virüsünün aşısı olmaz. İlacı olmaz çünkü hayatta kalma kabiliyetleri dakikada bir mutasyona uğramak üzerine. Bugün ürettiğiniz aşı dünkü virüse etki etmez. *Peki ne yapılmalı?Ben bağışıklık zırhımı güçlendiriyorum. ‘Karatay Sözü’ budur. Virüsler ölmez, biz ölürüz. Onlar yok olmaz, zamanla güçlerini kaybederler sadece. Domuz gribi, kuş gribi… Bunların hepsi aynıdır. 1890’daki Rus gribi de bunun bir çeşidiydi. O yüzden korkmayın, korkmayalım. Bu bir senaryo, bir plan! ‘Billy The Kid’ diyorum ben ona (gülüyor). Dünyayı kontrol altına almak, insanları korkutup susturmak, yaşlıları yok etmek, nüfusu kontrol etmek amacıyla düzenlenen bir senaryodur bu. Kapitalizm böyle vahşidir işte. O yüzden modern tıptan çok koruyucu hekimliği savunurum ben her zaman. Hipokrat yemini de bunu gerektirir. Haklıydım çünkü… İfade özgürlüğü var! Hamilelerde, doğal olarak hamileliğin ilk gününden itibaren hem şeker hem insülin yükselir, tüm hormonlar inip çıkmaya başlar. Ben 80 yaşındayım, 60 yıllık hekimim. Bizim tıp okuduğumuz tarihlerde böyle bir uygulama görmedim. Bu sonradan çıktı. Zaten artık anneler de bilinçlendi, itiraz ediyorlar o yüzden azaldı, pek yapılmıyor artık. *Mesleğinizde pop star gibi algılanmanızın, her iddianızın tartışma yaratmasının diğer hekimler üzerinde psikolojik olarak olumsuz bir etki yarattığını düşünüyor musunuz?Onu onlara sormak lazım, “Karatay’ın her şeyine neden itiraz ediyorsunuz? Neden ağzını her açtığında hücum ediyorsunuz?” diye. Ama bu bir kesimde var. Geçtiğimiz mart ayında, Marketing Türkiye’nin yaptığı bir araştırmada, Türk halkı beni kanaat önderi seçti. Yüzde 30 oyla, sağlık alanında halkın en güvendiği hekim seçildim. Yeni bir şey değil. 2008’den beri Türkiye’de obezite ve diyabet pandemisi var ama hiç söylenmiyor. 2011’den beri tüm kitaplarımda yazdım bunu. Tabii ki temelinde yanlış beslenme, stres, kötü alışkanlıklar, hareketsizlik gibi pek çok etken var. *Bu tabloya bakınca bugün doğan çocukların 100 yaşını göreceği iddiası da ilginç geliyor… Bu düpedüz aldatmacadır, halkı uyutmaktır. Siz benim ürettiğim tüm zehirleri yiyin, 100 yaşına kadar yaşayacaksınız… Olur mu bu? 20-30 yaşlarında gencecik hastalar geliyor bana. Biz o yaşlarda hastalık bilmezdik. Düz duvara tırmanırdık. Her şey 1950 sonrası oldu. 1950’den sonra doğanların hepsi hasta. Batı’da bu çok iyi biliniyor aslında. Çocuklarının kendilerinden daha kısa ömürlü olacağını biliyorlar ama tersiymiş gibi bir algı yaratılıyor. “Gaddar” tüccarların uygulaması bunlar. 1’e karşılık 1500 kazanmak için insanları telef ediyorlar. Hepsi gaddar tüccar! Bakın etrafınıza, mutlaka duyuyorsunuzdur. 25-30 yaşında çocukların regl düzenleri bozuk. Spermleri az. 30 yaşında menopoza giren var. Biraz eskilere bakın. Eskiden torunuyla yaşıt kızları olan kadınlar vardı. Çok özel bir sağlık sorunu yoksa kadın 50 yaşında da doğururdu. Ve bu halk arasında normal görülürdü, yadırganmazdı. Doğurganlığı devam eden ve sağlıklı olan her kadın hamile kaldığı her yaşta doğurabilir. Çünkü bu doğal bir süreçtir. Bir de günümüze bakın. 40 yaşında doğurana şaşkınlıkla bakılıyor. Havamız kirli, suyumuz kirli, elektromanyetik alanlarda yaşıyoruz. İnsan ömrü bellidir. Durdurmak da geciktirmek de mümkün değildir. Ama yaşadığınız süreyi iyi yaşamak diye bir şey vardır. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum. Estetik de ayrı bir endüstri artık. Ben, “Kelle paça yiyin, doğal kolojendir” dediğimde de bana hücum ettiler ama doğrusu budur. Kolojen dediğiniz şey hayvansal proteindir. Protein tozu en tehlikeli şeylerden biridir. Trans yağla doludur. Toz haline gelmiş zehirdir bunlar. Bunları gençlere pazarlıyorlar. Uluslararası atletlere bakın, asla protein tozu kullanmazlar, gayet doğal beslenirler. *Vegan beslenme gün geçtikçe artıyor. Bu konuda nasıl düşünüyorsunuz?Onun da büyük bir plan olduğunu düşünüyorum. İnsanları kontrol altına almanın başka bir metodu. Zürafalar en az bir ton ağırlığında. Yalnızca ağaç yaprağıyla beslenirler. Pandalar bambu yaprağı yer. Ama onların vücudu öyle programlanmıştır. O vücut yağ, protein ve vitamin üretir ancak insanlarda böyle bir mekanizma yok! Yalnızca tahıl ya da yaprak yiyerek yaşayamaz insanlar. Zaten yaşayamıyorlar, kısa ömürlüler, hastalıklılar, kansızlar, dirençleri kırık. Bu bir kandırmacadır. Vejetaryenlik bir felsefe, ona bir şey diyemem çünkü onlar hayvansal gıda yiyor. 1950’lerde “Veganlık beyni çalıştırır” sloganıyla başladı bu, halbuki tam tersi. Böyle büyük bir yalan olamaz! Şeker yemeyin ve şekere dönüşecek gıdaları tüketmeyin. Bir tane kesme şeker, bir insanın günlük tüm şeker ihtiyacını karşılar. Ondan fazlası zehirdir. Doyuncaya kadardır ölçüsü. Doğal ve mevsiminde olanı doyuncaya kadar tüketebilirsiniz. *Doğal antidepresan önerileriniz neler?İbni Sina diyor ki: Yaşınız ilerledikçe hareketiniz ona göre artacak. Hipokrat da diyor ki: Uzun yol yürürseniz uzun yaşarsınız. Ama maalesef Türk halkında bu yok. Yurt dışında 80 yaşında insanlar tenis oynuyor, onu bir yaşam biçimi haline getirmiş. Vücudunuza stres yüklemeden sevdiğiniz sporu yapın, 10 bin adım, 20 bin adım diye saymayın. Ama tabii kiloluysanız danalar gibi koşmayın, o tehlikeli. Stresten uzak durmaya çalışın, sevdiğiniz bir müziği dinleyin, sevdiğiniz biriyle dans edin. Ormanda yürüyün, gün doğumunu, gün batımını izleyin. Ay’a bakın… Bakın nasıl iyi gelecek.