Doğru şekilde beslenmek hayatımızın her döneminde büyük önem taşıyor. Özellikle Ramazan ayının gelişi ile birlikte beslenme alışkanlıklarımız büyük ölçüde değişiklik gösterebiliyor. Bu noktada iftar ve sahurda tüketilen besinlere de dikkat edilmesi gerekiyor. İftar ve sahur arasında benimsenen bazı taktikler ve yenilip içilen bazı besinler zayıflamanın altın anahtarı olabiliyor. www.posta.com.tr Ramazan'da orucu açarken ilk olarak tüketilmesi gereken besinin ne olduğu sıklıkla kafaları karıştırabiliyor. Bu noktada Prof. Dr. Canan Karatay önceliğin ılık suya verilmesi gerektiğini söylüyor. Bu gıdanın sakince alımı sonrasında ise yemeklerde önceliği hurma ve salata gibi kabızlığı önleyip sindirimi destekleyecek besinlere vermek gerekiyor. Hurma, tokluk hissini de büyük ölçüde artıracağı için sofrada muhakkak bulundurulması öneriliyor. Elbette ki aşırıya kaçmamaya da özen gösterilmesi gerekli görülüyor. Salataları ise miktarı yemeklerden daha fazla olacak şekilde tabaklara almak hem gözü doyurup oruç psikolojisinden çıkmayı sağlıyor hem de gereksiz kalori alımını önlüyor. Oruç sırasında yaşanan en büyük problemlerden biri mide hazımsızlıkları ve kabızlığa bağlı ödem oluyor. Vücutta biriken toksinler, yetersiz beslenme ve sıvı alımına bağlı olarak bağırsak sağlığını bozup kabızlık meydana getirebiliyor. Bu durum da karında şişlik oluşmasına neden oluyor. Lifli gıdaların tüketimi bu durumu engellediği için iftar sofralarında muhakkak bu tip besinlere yer verilmesi öneriliyor. Örnek olarak; tam tahıllı ekmekler, brokoli, mısır, nohut, kuru fasulye, ananas, bezelye gibi besinler gösterilebiliyor. Oruç, zaman zaman atak yapan tatlı krizlerini de meydana getirebiliyor. Bu durum sonucunda pek çok kişi zaten tüm gün aç kaldığını düşünüp kaloriyi tolere edebileceğine inanarak şerbetli ve aşırı şekerli tatlılara yöneliyor. Büyük bir yanılgı olan bu kalori hesabı, vücutta aşırı şeker birikimine, kan şekeri dalgalanmalarına ve daha pek çok olumsuz etkiye neden olabiliyor. Sütlü tatlılara ve hoşaf gibi hafif tatlı seçeneklere yönelmek ise kilo verme sürecinde çok daha büyük katkı sağlıyor. Bu noktada güllaç ve vişne hoşafı gibi seçeneklere yönelmek faydalı olabiliyor. Yemek sırasında çay ve kahve tüketenler yahut orucunu bu besinlerle açanlar için ise uzmanlar özellikle uyarılarda bulunuyor. Organları yorup mideyi altüst eden bu besin kaynaklarını iftardan 1 saat kadar sonra tüketmek gerekiyor. Yemekle birlikte tüketilen çay-kahve aynı zamanda besinlerin vitamin emilimlerini engellediği için de sakıncalı görülüyor. Bir uzman gözetiminde kalori hesabı yaparak günlük iftar ve sahur menülerini belirlemek de sağlıklı kilo vermeye ve Ramazan'ı fit bir şekilde sonlandırmaya yardımcı oluyor. Yemeklerin birden alınması vücutta aşırı kalori yüklenmesine sebep olabiliyor. Gün içerisinde hareket edilmediğinde de yağ birikimi ve kilo artışı gözlemlenebiliyor. Bu durumu önlemek için ister egzersiz ister ibadet yoluyla hareketi hayatımıza sokmamız öneriliyor. Pek çok kişi gece yemek yemenin kilo artışının en büyük sebebi olduğunu düşünse de uzmanlar bu yanılgıyı yalanlar şekilde konuşuyor. Sahur, vücudun kan şekerini dengelemek ve uzun saatler tutulan oruçta açlık krizlerine girilmesinin önüne geçmek için etkili oluyor. Aynı zamanda sahuru atlayan kişilerin iftarda çok daha yüklü şekilde yemek yediği, gece saatlerine kadar doymak bilmeden bir şeyler atıştırdığı gözlemleniyor. Bu durum da kilo vermenin önündeki en büyük engel olarak öne çıkıyor. Haftada en az 1-2 kez balık tüketmek ve baklagilleri sofradan eksik etmemek de etkili kilo vermek için yardımcı oluyor. Hem sağlıklı yağ girişini hem de lif yükünü üstlenen bu beslenme şekli sayesinde Ramazan'ı 10 kilo eksik tamamlamak mümkün oluyor. Tüm bu tavsiyeler uzmanlar tarafından veriliyor olsa da kişisel sağlık gereklilikleri değişkenlik gösterebileceği için Ramazan'da beslenme planı çıkartmak için muhakkak bir uzmana danışılması gerekiyor. Alerjen herhangi bir durumda ise kesinlikle bu besinlerden uzak durulması öneriliyor.