“Erkek çocuklarını duygusal açıdan eksik yetiştiriyor ve öfkelerini kabul edilebilir sınırlarda ifade etmelerine engel oluyor olabilir miyiz?” diye soran Uzman Psikolog Arzu Yıldırım, “Erkek çocuklar, ebeveynler tarafından duygularını dışa vurmamaları gerektiği yönünde telkin edilirken ortaya bir ikilem de çıkar” diyerek şöyle devam ediyor: “Erkek çocukların öfke duygusunu dışa vurması genellikle toplum tarafından kabul görür. Böylece çocuk kendini anlatırken dışa vurabileceği tek duygu olan öfkeyi sıkça kullanır hale gelir. İlerleyen yaşlarda öfke duygusu gittikçe daha da güçlenirken empati yeteneği zayıflar. Aslan oğullarımızın aslan gibi kükreyip ormanlar kralı olmalarını olağan kabul edip desteklersek gelecekteki krallıklarında kraliçesiz ve tebaaları olmadan yaşamalarına neden olabiliriz.
Vicdanınızın sesini dinleyerek şu soruya cevap verin: “Günümüzde çocukların şiddet içeren davranışlarda bulunduklarını daha fazla görüyor olabilir miyiz? Daha da kötüsü, çocuklar bu davranışları uygularken ya da sonrasında pişmanlık veya vicdan azabını yeterince hissetmiyor ve davranışlarında herhangi bir yanlışlık yokmuş gibi soğukkanlı ve rahat bir tutum içerisine giriyor olabilirler mi? Öfke krizleri ve saldırgan davranışlar üzerine düşünürken bir “vicdan krizi” içinde yaşayıp yaşamadığımızı da sorgulamamız gerekir. Uzmanlar vicdanın iki temel unsuru içinde barındıran bir olgu olduğunu söylerler: gerçeğe dayalı ahlaki düşünce sistemi ve davranışların sonucunu değerlendirebilme. Çocuklarımızı yetiştirirken bu iki kavramı iyi algılamalarını ve içselleştirmelerini sağlamamız elzem. Özellikle “davranışların sonucunu değerlendirebilme” özelliği, davranışa dönüşmüş öfke ve saldırgan tepkileri yönetebilme açısından konumuzla yakından ilişkili. Ebeveynin sevgi gösterme, denetleme, kural koyma, cesaretlendirme ve örnek olma gibi farklı yollar denemesi, vicdani gelişimi şekillendiriyor.
Çocukların tüm bu desteklerden ve rehberlik edebilen bir aileden yoksun olduklarında kaçınılmaz olarak öfkeli, saldırgan davranışlar gösterebildiklerine dikkat çeken Uzman Psikolog Arzu Yıldırım’a göre sorun ebeveynin fiziksel olarak varlığından ziyade, davranışlarıyla çocuğun hayatında nasıl var olduğu… Ebeveyn sevgi gösterme, denetleme, kural koyma, cesaretlendirme ve örnek olma vb. davranışlarıyla çocuğun vicdani varoluşunu şekillendiremiyorsa, şiddet sıklıkla görülebilen bir davranış biçimi haline gelebilir. Araştırmalar çocukların özellikle yaşıtlarına uyguladıkları şiddetin günümüzde arttığını vurgulamaktalar. Daha acı olanı ise, yaşıtlarına şiddet uygulayan çocukların davranışlarından dolayı üzüntü veya utanç duymamasıdır.
Vicdan nedir? Vicdan, insanın doğru ile yanlışı birbirinden ayırmasını sağlayan bir iç sestir. Vicdan, empati ve kişisel kontrol bir insanı karar alma aşamasında doğru yönlendiren üç unsur olduğunu hatırlatan Uzman Psikolog Arzu Yıldırım Öfke yönetimi ve saldırgan tepkileri yönetmekte de bu üçlünün işbaşında olduğunu söyledi.
Kişisel kontrol: Ebeveynin önce kendi davranışlarını kontrol etmesi ve çocuğuyla sakin konuşabilmesi gerekir. Aksi halde çocuklara öfkeli olmaktan başka bir davranış modeli öğretemezler. “Sana kaç kere arkadaşına vurmaman gerektiğini söyledim” diyerek bağıran bir anne çocuğuna ne öğretmiş olur? Ebeveynler öfke ve streslerini dizginleyebildikleri, soğukkanlılıklarını koruyabildikleri ölçüde iyi birer örnek olurlar. Burada söz konusu olan yalnızca duygusal boyutta değil, davranışsal boyutta kontrolü sağlamaktır. Alışveriş sırasında harcamaları kontrol altında tutmak, araba kullanırken hız limitini aşmamak, herhangi bir etkinliğe, örneğin televizyon izlemeye aşırı yoğunlaşmamak gibi. Aile içerisinde herkesin uyacağı kurallar koymak kişisel kontrol gelişimini destekleyebilir. Örneğin, bir baba herhangi bir konuşma sırasında kontrolünü kaybedeceğini, sinirleneceğini ve bağıracağını hissederse biraz yatışmak için bekleyebilir. Klişe gibi gelebilir ama içinden ona kadar saymak veya sessizce ortamdan kısa bir süreliğine uzaklaşmak gerçekten işe yarar. “Önce dur – Biraz düşün - Sonra hareket et” gibi kişisel kontrolün önemini belirten sözler etkili olabilir. Kontrolünüzü yitirseniz bile çocuğunuzla bunun hakkında konuşabilmeli, onunla birlikte davranışınızı yaşına uygun bir şekilde analiz edebilmelisiniz. Böylece çocuk, kendi davranışlarını değerlendirmeyi de öğrenebilir. Kişisel kontrolü başarıyla uyguladıklarını gördüğünüz zamanlarda maddi formdaki ödüller yerine övgü, onaylanma ve beğenme belirten sözel temellere dayanan ödüllendirmeleri uygulamak da iyi bir motivasyon kaynağı olabilir. Kişisel kontrol, öfke ve saldırgan tepkileri kontrol etmede hem çocuğa hem de ebeveyne sağlam bir başlangıç zemini sağlar. Bizim ve çocuğumuzun ayağı yere sağlam basmazsa, istediğimiz koşullar sağlanmadığında bir sıçrama tahtasındaymışız gibi hareket edebilir ve öfkemizin başımıza sıçradığını pekâlâ görebiliriz.
Ebeveynlerin çocuklarının özellikle öfkeli zamanlarında kişisel kontrolü başarabilmeleri için yol gösterici ve öğretici olmaları gerekir. Çocuklar, aslında kendilerini tam olarak nasıl ifade edeceklerini bilemediklerinden zor zamanlarında öfke dolu davranışlar gösterirler. Onların, bileceklerini düşündüğümüz pek çok şeyi aslında bilmediklerini ve öğretmemize muhtaç olduklarını hatırlamalıyız. Öfkeyi uygun yollarla ifade edebilmesi için çocukların öfke dışındaki duygularını da tanılayabilmesi ve dışa vurabilmesi gerekir. Bunun içinse öncelikle duygusal durumlarını ifade edebilen kelime dağarcıklarının geliştirilmesine yardımcı olmak gerekir. Ebeveynlerin zor zamanlarda çocuklarıyla konuşmaları ve aslında hangi duygu durumunda olduklarını anlamaları gerekmektedir. Öfke çoğu kez bir sonuçtur ve altında çocuğun ayrıştırabilmesi ve adlandırması gereken korku, kıskançlık, üzüntü gibi duygular yer alır. Duygularını tanıyıp anlayabilmek, bir ebeveynin çocuğuna öğreteceği ve hayat boyu işine yarayacak temel becerilerdendir. Ebeveynler çocuklarına duygusal durumların fiziksel olarak ne tür tepkilere yol açtığını da öğretmelidir. Örneğin, öfkeli olduğu zamanda sesin daha yüksek çıktığını, soluk alıp verişinin arttığını, dudakların kuruduğunu anlatmak, çocuğun içinde bulunduğu duygu durumunu fiziksel sinyallere de bakarak adlandırmasına yardımcı olacaktır. Öte yandan öfkeli zamanlarda kontrolü elde etmek için insanın içsel konuşma yapması ve durumu değerlendirmesi de işe yarar. Bu nedenle çocuğa bu içsel konuşmayı anlatmak ve önermek mümkündür. Nefes alıp verme tekniği ise öfke ile baş edebilmek için bir diğer yoldur.
Öfkeyi, ebeveynin biraz rahatlamasını sağlayacak, çocukta gelişimsel bir anlayışa yol açacak ve her iki tarafın da zarar görmeyeceği bir şekilde ifade edilebilmesi için özellikle çocuklara arkadaşlarının ve başka bireylerin yanında bağırmamak gerekir. Bu onların daha yaramaz olmalarına, bizim de daha fazla öfkelenmemize neden olur. Güç gösterisi, intikam alma duyguları söz konusuysa tartışmayı sürdürmemek önemlidir.
Öfkeli çocuğa nasıl karşılık verebiliriz?
Örneğin birinci senaryoda; annesi “ağlamanı gerektirecek bir sebep yok. Susana kadar, onu tamir etmeyeceğim” der. Çocuk ağlamaya devam eder, annesi de oyuncağı alır. İkinci senaryoda; “araban bozulduğu için ağlıyorsun. Hadi tamir edelim” der ve oyuncağı eline alıp tamir etmeye başlar. Bunu gören çocuk ağlamayı bırakıp annesiyle beraber tamire çalışır. İlk örnekte anne çocuğu azarlar, tehdit eder, suçlar ve cezalandırır; ikinci örnekte anne problemi belirleyip çözüm odaklı düşünür, çocuğu anlar ve sürece dahil eder.
Öfke nöbetini nasıl engelleyebiliriz?
“Çocuk oynarken oyun parkı kurar ve yağmur yüzünden parktaki eşyaların ıslanacağını söyleyerek annesine ne yapmalıyım diye sorar. Annesi kızgın bir sesle, “Ne yağmuru be kızım! Saçmalıyorsun!” der ve çocuk huysuzlanır. Eğer anne, “Oyuncakların ıslanacak mı şimdi? Yazık!” deseydi öfke krizi önlenebilirdi. Anne, “gel oyun parkını başka bir yere taşıyalım” da diyebilirdi. Arzu Yıldırım ilk kuralın empatiyle çocuğu anlamak olduğunu, çünkü empatinin psikolojik olarak zorlandığımız durumlarda hemen hemen her gerginliğin gevşetilmesine veya her aşırı rahatlığın biraz sıkılaştırılmasında işimize yarayacak bir İngiliz anahtarı gibi olduğunu ve öfkeyle başa çıkmada mucizeler yarattığını vurguladı.
Ebeveynlerin çocuklarına öfkeyle baş çıkmayı öğretebilmeleri ve onlara rehberlik edebilmeleri, öncelikle şu soruları nasıl yanıtladıklarına bağlıdır. Çocuğunuzun duygularını tanıyor ve onlara saygı duyuyor musunuz? Olumsuz duygu ve çatışmalarla nasıl başa çıkacağını ona gösteriyor musunuz? Yanıtınız net değilse doğru kaynaklardan okumalar yapmanızı ve eğer İhtiyaç duyduğunuzu kabul ediyorsanız ebeveyn danışmanlığı konusunda destek almayı da kabul etmenizi öneririz. Şunu da hatırda tutmak gerekir ki tüm yetkinliğinize ve çabanıza rağmen öfkeyle ve saldırgan tepkilerle başa çıkmakta zorluk çekiyor olabilirsiniz. Çocuk, biyo-psiko-sosyal bir