Bu oranların Covid-19 pandemisinin getirdiği evde kalma ve online eğitim sürecinde, çok daha arttığını belirten Dr. Küçük, şöyle devam etti:
Küresel salgın ve evde kalma süreci yeni bir normal yarattı. UNESCOya göre 185ten fazla ülkede okullar kapatılarak, birçok ülke çevrim içi kanallar ve diğer öğrenme araçlarına yöneldi.
Dijital ekran kullanımı ile ilgili riskler; uzun süreli kullanım, uygun olmayan ergonomi, sosyal etkileşim ve fiziksel aktivite yerine uzun süre maruziyetin yol açtığı gelişimsel sorunlardan kaynaklanıyor.
Uzun süreli ekran kullanımı, gözde rahatsızlık, kızarıklık, batma, sulanma, kaşınma, yorgunluk, bulanık görme, çift görme, kuru göz, baş-boyun ve omuz ağrısı gibi semptomlara yol açabilir. Bu durum dijital görme zorluğu olarak da anılan Bilgisayar Görme Sendromu olarak tanımlanıyor
En çok çocukları etkiliyor
Dr. Küçük, çocukların BGSde neden daha savunmasız olduğunu şu şekilde açıkladı:
Bilgisayar Görme Sendromu; ekran zamanının süresi arttıkça yetersiz ya da yanlış aydınlatma koşullarında, doğru olmayan oturuş ve duruş pozisyonlarında, fark edilen ya da henüz fark edilmemiş görsel problemler varlığında daha da artabilir. Çocuklar ekran maruziyetine ve buna ikinci gelişen bilgisayar görme sendromuna yetişkinlerden daha duyarlıdır. Şöyle ki; dijital öğrenme ortamı çocukların dikkatlerini ve vizyonlarını odaklayacakları birçok şeyin olduğu sınıf ortamından farklıdır. Normal bir okul günü boyunca birkaç dakika bile tahtaya bakmak gözleri sürekli bir yakın odakta tutmaktan alıkoyar. Bilgisayar ekranı önünde saatlerce oturmak çocuğun görme sistemini daha fazla odaklanmaya zorlar. Bu göz yorgunluğuna sebep olur. Ayrıca bilgisayardaki görüntüler, bir kitap ya da dergi gibi basılı metinlerden farklıdır. Basılı metinlerde iyi tanımlanmış kenar ve kontrast nedeni ile okuma daha kolaydır. Oysaki dijital görüntüler keskin kenarlardan yoksundur. Yansıma ve parlamaların varlığı da görüntülemeyi zorlaştırır ve gözleri yorar.