Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca, haklarında Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi, Vergi Usul Kanunu ile Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi kanunlarına muhalefet suçlarından soruşturma başlatılan Engin ve Dilan Polat çifti, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından yapılan operasyonla gözaltına alınmıştı. Operasyon kapsamında toplam 24 şüpheli yakalanırken, 18 şüphelinin emniyetteki işlemleri tamamlanarak Anadolu Adliyesine sevk edilmişti. Toplam 19 saat süren işlemlerin ardından 18 şüpheliden aralarında Engin Polat, Dilan Polat, Sıla Doğu, Sezgin Polat, Ahmet Gün, Can Doğu ve Can Polat'ın olduğu 12 kişi tutuklanırken 10 şüpheli adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi”, “Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama” ve “Vergi kanununa muhalefet” suçlarından tutuklanan Dilan Polat hakkında ise bugün yeni bir gelişme yaşandı. '2. Sayfa' programında, cezaevindeki fenomen çiftle ilgili ortaya atılan ilginç bir iddia konuşuldu. Bugün Emrullah Erdinç'in konuk olduğu programda sunucu, 2. Sayfa'ya romantik bir haber ile başlayalım. Cezaevi romantizmi. Polat çiftinin avukatı Hüseyin Kaya, müvekkillerinin ilginç buluşma yöntemini anlattı dedi. Program sunucusu olayı şöyle aktardı: Hüseyin Kaya, Ankara Masası'nda Fatih Atik'e konuştu. Konuşmasından anlıyoruz ki aşık olan çift, birbirlerini özlemişler. Dilan, avukatın elini öpüyor ve 'Elini silmeden Engin’e git, o da aynı yerden elini öpsün' diyor. Program sunucusunun Nasıl bir algı yönetiminin içine giriyoruz? diye sorması üzerine Erdinç; Tamamen PR çalışması. Sosyal medyada Polat ailesine karşı çok fazla olumsuz mesaj yazıldığı için kamuoyunda algıyı yönetmeye çalışıyorlar. Çünkü sürekli avukatların cezaevinden haber göndermesini görüyoruz. Ne konuşulacaklarına kendileri karar vermek istiyorlar dedi. Sözlerine; Suçlarını kimse konuşmasın istiyorlar diye devam eden Emrullah Erdinç, Cezaevine girmeden önce nasıl sosyal medyada aşk yaşıyorlarsa, 'Bakın o aşk hâlâ devam ediyor' mesajı veriyorlar. Sevgi üzerinden gündem oluşturmaya çalışıyorlar ifadelerini kullandı ve ekledi: Önce yaptıklarınızı açıklayın. Önce devletle helalleşin, kanunlarla helalleşin. Ondan sonra nasıl aşklarını yaşayacaklarsa yaşasınlar, bize ne. Dilan Polat'ın çocukluk arkadaşı Av.Özgecan Sırma geçtiğimiz haftalarda ise 2. Sayfa programına konuk oldu, ünlü fenomenin çocukluk yıllarını ve daha sonra kurdukları iletişimden bahsetti. İşte Av. Özgecan Sırma'nın çocukluk arkadaşı Dilan Polat ile ilgili açıklamaları: Dilan gecekondu hayatından gelme bir kız değil. Eşi öyle. Gelin gittiği ev öyle. Engin, Dilan'ı istemeye geleceği zaman evlerini biz temizledik. T abii ki hizmetçileri vs yoktu. Ama Antalya'da evleri vardı birkaç tane. Dilan'ın travmaları çoktu. Çok panikatak krizleri geçiriyordu. Dilan ile ilgili haber gelince, bunu yazdım. 'Cezaevi psikologları bunu dikkate almalı' dedim. Çünkü oradaki insanların canları devlete emanet. Dilan'ın gençliğinde de intihar girişimi oldu. Annesinin kaybı ile alakalı diye düşünüyorum. Annem market alışverişi için indiğinde, Dilan için 'binanın tepesinde' diyorlar. Oradan alıp annem bizim eve getirdi. Sakinleştirdik süreci böyle devam ettirdik. Sıla çok daha güçlü bir karakterdi. Dilan'ın hayatı sadece Engin. Engin ile olan ilişkisi. Biz 17 yaşındayken Engin'in çoraplarını kokluyordu. 'Kocam kocam' demesi şov değil, gerçek. Belki de ailedeki duygu eksikliğindendi. Aşk diyemeyeceğimiz, saplantı boyutunda bir bağı var. Dilan'ın hayatına kenaradan köşeden girdiyseniz Engin ile olan ilişkisine şahit oluyorsunuz. Sosyal medyada ilişkilerini böyle yansıttığını düşünüyorlar. Hayır! 17 yaşındayken de bu kız bu aşkı böyle yaşıyordu. Çok kırılgan bir psikolojiye sahip olduğunu biliyorum. Dilan'ı altın kahve olayına kadar takip etmiyordum. Arkadaşlığımız da çocukluk yıllarında kalmıştı. Haberim yoktu isminin ve çevresinin ne kadar büyüdüğünü. Ataşehir'de bir hırsızlık olayı olmuştu. O dönem konuşmuştuk. Çocukluğunuz güzel geçtiyse, aradan yıllar da geçse birbirinizi gördüğünüzde kaldığınız yerden devam edersiniz.nBiz birbirimizin evinden çıkmıyorduk. Tam gün mesai. Babası ile çatışmaları, kardeşinin durumu... Arkadaş olarak ben ve ablam vardı. Bizden başka insan yoktu hayatlarında. Bu anıdan bağımsız olarak ortada çok travmatik bir geçmiş var. Bu bir tahliye sebebi değildir. 'Benim psikolojim bozuk, tahliye edin' gibi bir durum yok. Bir psikolog ve psiyatri desteği verilebilir. Veriliyormuş da zaten. Dilan ile devam eden bir arkadaşlığım yok. Ben helikopter ve altın kahve olayından sonra haberdar oldum. 'Dilan'a ne olmuş' dedim. Şaşırdım. Çocukları ve ölmüş annesi üzerinden lince uğradı. Daha ortada MASAK yoktu, suçlama yoktu... Ben de 'Anne yüreğinden de öperim, yetim kalbinden de öperim' dedim ama şimdi bir hukukçu olarak söylüyorum yüksek suç şüphesi var. Bu kadar şey ortaya çıkacak, ben de çıkıp savunacağım ya yok öyle bir şey! Sen kimsin 600 milyon TL'nin adı geçiyor. Bu kadar şube açacaksın. Naylon fatura ortaya çıkacak. Dilan Polat ve Engin Polat bu olaydan ceza alır. Ben diğer meslektaşlarım gibi ilk duruşmada tahliye de beklemiyorum. Bu dosyada ilk duruşmada tahliye gerektirecek bir şey yok. Ben kolay kolay tahliye de beklemiyorum. 'Vergi Usul Kanununa Muhalefet' senin 'varsa bir cezamız öderiz' deyince kurtulabileceğin bir şey değil. Bu paranın ne parası olduğunun üzerine gidilmeli, Gürcistan mı? uyuşturucu mu? fuhuş mu? ne? Sıla bana 'avukatım olur musun?' dedi, kabul etmedim. Neden edeyim? Bana bir mikrofon uzatılacak. Ben vekaletli bir avukat olarak onların aleyhinde bir şey söyleyebilir miyim? Disiplin suçu. Ben inanmıyorum ki haklılığa, seni nasıl savunayım? Dilan'ın güzel olmaya, önde olmaya, sosyal medyadaki ünlülerle iletişim kurmaya meyili yoktu. Sıla'nın vardı ama Dilan'ın Engin'den başka bir hayali yoktu. Ben Youtube'da bir programda gümbür gümbür geliyor, çocuklar için tedbir alın dedim. Dilan bu cümleme kızmış. Sıla da 'yalan mı söylüyor? Seni suçlamıyor. Olayların gidişatını anlatıyor' demiş. Sıla bana Instagram'dan numarasını attı. O şekilde konuştuk. Ben çocukluk arkadaşım olarak sizi seviyorum ama bu olay bambaşka bir yere gidiyor dedim. Sıla 80-90 milyon vergi öderiz dedi. 80-90 milyon vergi ödüyorsan bunun kazancı ne? Kaynak ne? Avukatlarının konuşmasını görünce Dilan'ı aradım. Bu avukatlarla çalışmakta kararlı mısınız? Çok iyi ceza avukatlarımız var. dedim. 'Onlara algı yapıldı' dedi. Bir avukat çıkıp 'Allah yürü ya kulum dedi' der mi ya? Bir fotoğraf var sosyal medyada dolaşan... Allah hepsine mi yürü ya kulum dedi? Bahsi geçen 600 milyon, emanet de olabilir. Üzerlerine olan mal varlıkları emanet de olabilir. Bakalım bunların ağababaları bu olaylara ne diyecek ve o kim? Ben Dilan ve Sıla'nın kurnaz noktasında olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsa zaten böyle olmazlardı. Engin İstanbul'daydı. Şoförlük yapıyordu. Ekonomik olarak zor durumda olduklarını biliyordum. Dilan'ın Engin'e göre daha rahat bir hayatı vardı. Dilan'ın 'ben şimdi orada nasıl yaşayacağım', 'ev işlerini nasıl yapacağım' kaygısı vardı. Ekran önünde Sıla ve Dilan can ciğer olabilirler ama kamera arkasında öyle değil bu durum. Kedi-köpek durumu var. Babasını kaybettiğinde Dilan evlenmişti. Kanserdi zaten. O adam karısını öldürmüş ama ben o adam için kötü bir şey söyleyemem ki çünlü oturduğunda çok makul konuşan, sakin bir insandı. Çocuklarına olan düşkünlüğünü, karısına olan sevgisini anlatırdı. Can kundaktaydı daha... Antalya'daki evde annesinin kanı duruyordu. Sildirtmiyorlardı. 'O annemin kanı' diyorlardı. Onları yönetebilecek biri yoktu duygusal anlarda. Engin istemeye geldiğinde bizim evdeki süpürgeyi götürmüştük, halıya dokunmadık. Kara para ile ilgili büyük bir çark olduğunu düşünüyorum. Şirket yetkilileri, 18 yaşını geçmişler, sorumlulukları olan bireyler... Bu yaşananlar hayatın cilvesi değil, yapılanların sorumluluğu hukuk nezdinde... Tutuklu olmaya sebep vergi değil, başka ithamlar var. Onlara cevap verin ki sizinle ilgili soru işretleri yanıt bulsun. Çok büyük bir operasyon kapıda. Ey fenaomenler emniyet kapınıza gelmeden, siz gidin. Akıllı olan fenomen gitsin ve durumu anlatsın. Dilan'ın böyle işler yaptığını bilsem onu uyarırdım. 'Arkadaşım bu para ne' derdim. 'Getirsene bir vergisini, aldısına verdisine... Yanlış bir şey vardır. Başın belaya gider' derdim.