EYT kapsamında emekliliğe hak kazananların bir kısmı emeklilik sonrası çalışmaya devam etmeyi tercih ederken, bir kısmı ise gerçek bir emeklilik hayatına geçişi seçecek. Sonuç itibarıyla bu durum iş dünyasını da derinden etkileyecek. Hem işverenlerin hem de çalışanların kafasında birçok soru işareti var. Bu noktada hak kaybı oluşmaması için neler yapılması gerektiğini, işçi-işveren anlaşmazlığının çözümünde rol oynayan arabuluculuğun ne gibi faydalar sağladığını işin uzmanıyla konuştuk. POSTA - Emeklilikte yaşa takılanların (EYT’li) mağduriyetini gideren yasa, 3 Mart 2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yaklaşık 5 milyon çalışanı etkileyen düzenleme kapsamında, 2023 yılında 2 milyon 250 bin kişi hemen emekli olabilecek. Kanunun aradığı koşullara sahip olanlar herhangi bir süre sınırı olmaksızın, SGK ve e-Devlet’ten başvuru yapabiliyor. Tüm açıklamalara rağmen akıllarda farklı pek çok soru var. Çalışanlar, “EYT kapsamında emekliliğe başvuru yapanların hukuki durumu ne olacak? Bu süreçlerde, çalışan ve işverenin karşılıklı hak ve yükümlülükleri neler?” gibi soruların cevabını merak ederken, işverenler de “Kıdem tazminatı ödeyeceğim, çalışanım emekli olup çalışmaya devam ederse aleyhime bir durum olur mu? Emekli olan personel çalışmaya devam ederse yeni hukuki durumu nasıl olacak, maddi sorumluluklarım neler?” sorularına cevap arıyor. EYT’lilerin ve işverenlerin sorularına cevap veren iş hukuku alanında uzman olan Arabulucu Filiz Metin, “Öncelikle, çalışma hakkı Anayasal bir hak ve görevdir. Kimse çalışmaya veya çalışmamaya zorlanamaz. Bu sebeple, emekliliğe başvuru yapma hakkı olan çalışanların, emeklilik için başvuru yapıp yapmamaları kendilerine ait bir karar olacaktır. Emeklilik kararı çalışana bağlı, emeklilikten sonra işyerinde çalışıp çalışılamayacağı ise tarafların (çalışan-işveren) anlaşmasına bağlı olacak” dedi. Emeklilik hakkıyla işten ayrılan çalışanın ihbar tazminatına hak kazanamayacağına dikkat çeken Filiz Metin, “Çalışan işten ayrıldığından varsa yıllık izin ücreti ve çalışmasından kaynaklanan kıdem tazminatı dahil tüm işçilik alacakları kendisine ödenmelidir” diye konuştu. Emeklilik sonrası, çalışmaya devam etmek isteyen çalışanın sigorta girişinin işveren tarafından yeniden yapılacağını dile getiren Metin, şöyle devam etti: “Bu durumda çalışan çalıştığı ilk döneme ilişkin olarak, isterse kıdem tazminatını almadan çalışmaya devam edebilecek. Emeklilik sonrası dönemi ikinci çalışma dönemi olarak tanımlarsak; bu ikinci çalışma dönemi bir gün sona erdiğinde, çalışanın hem birinci hem ikinci çalışma dönemi dikkate alınarak ikinci çalışmasındaki son giydirilmiş brüt ücreti üzerinden kıdem tazminatına hak kazanacak. Diğer hak ve alacakları varsa onlarda ikinci çalışma dönemi sonunda ödenecek. Kıdemini alıp devam edenlerde ise ikinci kıdem tazminatı için yeni sözleşme tarihi baz alınacak.” Filiz Metin’in verdiği bilgiye göre; çalışan emekli olup aynı işyerinde çalışmaya devam ettiğinde, yıllık izin süresi ve izin ücreti birinci dönemi (emekli olmadan önce çalıştığı dönemi) de kapsayacak şekilde hesaplanacak. Yıllık izin ihtiyacı, çalışanın yıllara yayılan yıpranması ve zamanla izin ihtiyacının artması sebebiyle, ilk dönem ve ikinci dönem bir bütün sayılarak toplam ne kadar izin hakedişi doğuyorsa çalışan o kadar süre izin kullanacak. Emeklilik sürecinde tarafların haklarının korunması gerekiyor. İşverenler, yoğun emeklilik talebi ile ekonomik zorluklar bir araya gelince ödemelerde bir miktar zorlanabilir veya kısa da olsa taksitle ödeme isteğinde olabilir. Bu şartlarda yıllarca çalışma ilişkisi içinde olan işçi ve işvereni birlikte korumak için en güvenilir kurumun arabuluculuk olduğuna dikkat çeken Metin, şunları söyledi: “Alacağın belli bir rakama bağlanması, tarafların birbirini kırmasına, üzmesine neden olabilecek iletişim kazalarının giderilmesi, ödemenin taksitlendirilmesi, kıdem tazminatını almadan çalışmaya devam edilmesi halinde, çalışanın bir hak kaybı yaşamaması, taraf iradelerinin ne şekilde olduğunun Adalet Bakanlığı Lisanslı arabulucularca resmi olarak kayıt altına alınması her iki tarafın da menfaatinedir. Tarafsız olan arabulucuların sürece dahil olmasıyla anlaşma ve çalışma ilişkisinde istikrarı sağlanabilir. Zira söz uçar, yazı kalır. Arabuluculukla tarafların taleplerinin tutanaklara geçirilmesinin önemini vurgulayan Filiz Metin, “Taraflar iradelerini arabulucu huzurunda ifade ederken, hiç konuşulmayan ya da mutabık kalınmayan konular veya ihtilaf halindeki konular netlik kazanacak, içeriği her iki taraf içinde uygun olan arabuluculuk tutanakları ile süreç yazılı ve resmi hale gelecek. Arabuluculuk tutanakları her iki taraf içinde bağlayıcı nitelikte olduğundan, ileri de aksine davranış sözkonusu olamayacaktır. Arabulucuya hiç başvuru yapmadan, çalışan-işveren gerekli imzaları atıp, emeklilik işlemleri yapılmış olması halinde, ödeme rakamının hatalı olduğunu düşünenler, fazla ödedim, eksik ödendi gibi kaygılar yaşayanlar, ya da hiç böyle bir durum olmasa dahi, çalışma şekillerini yazılı hale getirerek güvende olmak isteyenler de zaman kaybetmeden arabulucuya başvurabilirler” dedi.