GIYBET EDENLERE DÜNYADA VE AHİRETTE NE OLUR?
ÖLÜ İNSAN ETİ YEMEK
Hz. Peygamber (SAV) perdeyi aralıyor: "Kişiye yalan olarak her duyduğunu anlatması yeter." Aslında yalanın tam ortasındayız. Kur'an gıybet ve tecessüsün dünyevi cezasını "ölü insan eti yemek" kadar tiksindirici bir forma büründürmüş (Hucurat 12), hemen akabinde "Tiksindiniz mi?" diye sormuş ve öncesinde de bam teline dokunarak "tecessüs etmeyin" buyurmuştur. Yani; gizli ve mahremi kazımayın.
Bağdatlı Cüneyd camide dilenen bir genç görür. "Bu genç yaşta dilencilik yapmaya utanmaz mı?" diye düşünür. Aslında hepimizin düşündüklerini söylüyor Bağdatlı Cüneyd. Gece rüyasında bu delikanlının vücudunun pişirilip kendisine sunulduğunu görür. Cüneyd şiddetle reddeder. "Ben insan eti yemem" der. Kendisine denir ki: "Ama sen dün gece daha kötüsünü yedin." Ter içinde uyanan Cüneyd, abdest alıp mescide gider ve genci bulur. Helallik alır. Gencin ifadesi ilginçtir: "Dün gece etimi yemeden keşke seninle tanışsaydım."
Tabii buradan genç yaşta dilenmeye cevaz verildiği anlaşılmamalıdır. Ama herkesin hâli ve mahremi kendine aittir. Bizler başkasının değil, kendi halimizle ibret olmalıyız.
YÜZÜNÜ PARÇALAYANLAR
Hz. Peygamber (SAV) miraçta; tırnaklarıyla yüzünü parçalayanlar görür. Cebrail, "Bunlar senin ümmetinden gıybet edenlerdir" der. Denilir ki gıybetin dünyevi üç önemli karşılığı vardır:
Kişinin duası kabul olmaz.
Yaptığı hayır kabul olmaz.
Günahları birikir.
Çağımız Müslümanlarının en yaygın ve kahredici günahlarının başında gıybet gelir. Namazı, orucu, zekâtı, zikri, haccı olan birçok mümin, cennetin kapısından gıybet ve kul hakkından dolayı geri çevrilecektir.