'BANA KALSA YÜZ BİN TANE KİTAP YAZARIM'
Çocukluğunda ne bulursa okumak istediğini söyleyen Budayıcıoğlu ‘’Hayatı okuyarak tanımaya çalışanlardanım ben. Annem bizi kolay kolay dışarı bırakmazdı. Otoriter bir kadındı. Ben de hayatı çok merak ederdim. Onları hep kitaplarda arardım. Ama hala çocukluğum burnumda tüter. Çok güzeldi’’ dedi.
Budayıcıoğlu, eşini kaybettikten sonra bir şeylere tutunma gereğini hissettiğini ve yazmanın kendisine arkadaş olduğunu söyleyerek, anlatmak istediği çok hikaye olduğunu ifade etti.
Budayıcıoğlu ‘’Yazdığım her şeye hep dua ederdim. Psikiyatrist olmasaydım bu kadar çok insanı dinlemeseydim, bu hayatla ilgili, bu hayatın sırlarını öğrenmeseydim bu yazdıklarımı ben de bilmiyor olacaktım. Fakat gördüm ki bunları bilmek, anlamak, hayatın rengini ve kaderi değiştirebiliyor. İstedim ki bunu çok insan okuyup kendi kaderine müdahale edebilsin. Bir şeyleri fark edebilsin. Bana kalsa, benim elimden gelse daha yüz bin tane kitap yazarım. Çünkü o kadar anlatmak istediğim hikaye’’ dedi.
'İSTANBULLU GELİN' HEYECANI
Kitaplarının dizi olacağını hayal kurmayı seven biri olmasına rağmen hiç hayal etmediğini söyleyen Budayıcıoğlu ‘’Şimdi de çok çok mutluyum. İlk dizi İstanbullu Gelin’di. Diziyi ilk seyrettiğim zaman ne kadar heyecanlanmış ve çok gururlanmıştım. Tabi televizyonun gücü çok başka. Çok daha büyük kitlelere ulaşabiliyorsunuz. Ve ilk psikiyatri sahnelerini de İstanbullu Gelin’de biz koymuştuk ve o sahneler çok beğenildi. çok izlendi. Oyuncular da muhteşemdi’’ dedi.