Kendi ifadesiyle cetvel gibi dümdüz bir adam. Ama hayatı hep dalgalıydı. Sibel Can ile 11 yıllık evliliğinde magazinin göbeğindeydi. Artık sular duruldu. Şimdiki eşi Ezgi Can ve kızı Gisella ile mutlu. ‘Aramızda Kalmasın’ programıyla ekranlarda, yeni filmi için setlerde. Karşınızda 50 yaşın olgunluğuyla Hakan Ural! Hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz? En olgun dönemindeyim. Her şey yolunda. TV programım ‘Aramızda Kalmasın’ devam ediyor. Sezon finaline girdi. Sevgili Şafak Sezer ve Ahmet Kural’la yeni bir sinema filmine başlıyoruz. Aslında biraz dinlenmek istiyordum ama senaryoyu çok sevdim. Filmin adı: ‘Ketenpere’, ‘Kolpaçino’ tarzında. Keyifli bir iş... Bu işe çocuk yaşta girdiğim için mesleğimin ciddiyetinin farkına geç vardım. 16-17 yaşlarındaydım sinemaya başladığımda. Benim dönemimde Tarık Tarcan, Tolga Savacı, bir de ben vardım. Hiç değildi. Biz işimizi, “Aman kızlar bizi beğensin, bize artist desinler” diye yapıyorduk. Belli başlı hanım oyuncuların yanına genç, yakışıklı çocuklar gerekiyordu. Biz de o boşluğu dolduruyorduk. Bir de 19 yaşındayken Sibel’le evlenince mesleğime gereken ilgiyi gösteremedim. Sorun evlilikte değil. Biz de hatalar yaptık. Gereken ilgiyi gösteremedik. E, benim gece hayatım yok, alkol kullanmıyorum. Öyle bir sektör ki bir telefonlarıyla gideceksin, oralarda boy göstereceksin. Bunların haberi yapılacak. Ben bunları da yapmadım. Söylendiği gibi çapkın mıydınız? Adım çıktı ama hiçbir zaman çapkın bir adam olmadım. Bizim şansızlığımız biraz da magazinin en baskın zamanına denk gelmemizdi. Ana haberler bile magazin haberleriyle açılırdı. Uyanınca görürdük ki çöplerimizi karıştırmışlar. “Sibel Can ve Hakan Ural ne yedi, nereye gitti, nereden geldi?” diye. Kesinlikle öyle ama hep, “Allah!” diyorum. Hatalar yapa yapa olgunlaşıyoruz neticede. Allah telafisi olmayan hatalar yaptırmasın yeter ki. Çocuklarımı kaybetmeyeyim. Kolumu, bacağımı, geleceğimi kaybetmeyeyim. Gerisi bir şekilde yola giriyor. Sibel de burada oturuyor. Her dakika görüşüyoruz. İlişkimiz gayet iyi. Sağ olsun, benimle gurur duyduğunu her fırsatta söyler. Ama bazı şeyler zamanla olgunlaşıyor. Ben de 15 yıl önce böyle değildim. Haklıyken bile agresif davranıp kendimi haksız duruma düşürürdüm. O kadar zorluğu göğüslemişsiniz ki o dönem... Deli gibi aşık olmalısınız Sibel Can’a. Öyle miydiniz?Hiçbir şeyi yaşamak için yaşamam. Malkoçoğlu gibi adamım. Beni bilen bilir. Cetvel gibi dümdüzüm. Politikalarım, hesaplarım yoktur. Sevdim mi sonuna kadar sahip çıkarım. Zaten başka türlü nasıl göğüsleyeceksin, mümkün mü! İşin aslı karşılıklı olarak elbette çok üzdük, çok üzüldük. Ama artık oralarda değilim. Bu kadar bedeller ödenmiş bir hayat! Tabii ki zamanında oldu kırgınlıklar. Ama hepsi geride kaldı.Pişmanlığınız yok mu? Öyle ömür geçmez. Çocuklarım var. Sağlığım yerinde. İşlerim yolunda. 34 senedir piyasadayım. Hâlâ varım. Buradayım. Hamdolsun.Maddi gücünüz nasıl? Hâlâ eşek gibi çalışıyorum. Paramızı tuttuk. Yetinmeyi bildik. Bir kazanır üç harcarsan o yama bitmez. Engincan ile size baba-oğul demeye bin şahit gerek. Abi-kardeş gibisiniz. Kendinize nasıl bakıyorsunuz?Genetik olarak şanslıyım. Erkekte saç çok mühim. Genetik olarak dökülmüyor bizde. Babam 78 yaşında, benden çok saçı var. Spor yapıyorum. Ama o da tutkum, fit olmak için değil. Sıfır otorite. Arkadaş gibiyiz. Benim çocuklarım ama neticede başlı başına bireyler, Engincan da Melisa da. Hata da yapacaklar yerine göre. Ama hep dua ederdim, mütevazı ve saygılı çocuklar olsun isterdim. Öyle oldular şükür. Kız arkadaşlarını, erkek arkadaşlarını sizinle tanıştırıyorlar mı?Elbette. İki kızım var. Biz de vereceğiz bu kızları, turşusunu kurmayacağız. Engincan bir kız arkadaş getirse, Melisa bir erkek arkadaş getirse, “Niye getirdin?” demem. Nitekim zamanında getirdiler. Bir şey demedik.Kız babası olmakla erkek babası olmak arasında nasıl bir fark var? Bizler, özellikle Türk erkekleri bu konuda biraz benciliz. Oğlumuz yapınca gurur kaynağı yaptığımız şeyleri kızlarımız yapınca dert ederiz. Ama senin oğlunun arkadaşlık ettiği kız da birilerinin kızı. Bu bilinçte yetiştirmeliyiz çocuklarımızı. Melisa’ya bazen ipin ucunu kaçırıp baskı yaptığım da olmuştur. Ama Sibel her zaman daha otoriterdir. Engincan’ın magazin haberlerinde çok yer bulmasından rahatsız oluyor musunuz? Gay diye haberleri yapıldı.Yoo! Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Senin annen Sibel Can baban Hakan Ural’sa magazinde olman kadar doğal bir şey olamaz. Bu da bunun bedeli. Bir de kendin fırsat veriyorsan buna... Misal Engincan iddialı giyiniyor. Bu da basın için haber. Onlar işini yapıyor neticede. Ne diyeceksin!Basında çıkan haberlerden kaçınmak için mi ikisi de yurt dışında okumayı tercih etti? Engincan bir dönem aşırı gündeme getirilmesini mazeret olarak sundu. Rahatsızlık duyduğunu, psikolojisinin etkilendiğini söyledi. Benim uçak korkum var. Sibel her dakika gidebiliyor. Buna rağmen evladımın tercihine saygı duydum. Onun kararı. Kendim annesiz babasız büyüdüğüm için onlara mümkün olduğunca varlığımızı ve desteğimizi hissettirmeye çalıştık. Her zaman yanlarındayım. Ezgi Can Ural’dan olan küçük kızınız Gisella ile babalık tazeliyorsunuz... Nasıl bir duygu 20 yılı aşkın bir süre sonra baba olmak?Müthiş! Çok genç baba olduğum için o dönemi dinamik yaşadık ama bilincinde değildik bazı şeylerin. Şimdi Gisella 4 yaşında. Onunla birlikte Engincan ve Melisa’nın çocukluğunu da yeniden yaşıyorum. Üçünün birbiriyle ilişkisi nasıl?Çok iyi anlaşıyorlar. Birbirlerini koruyup kolluyorlar.2005’te Ezgi Hanım ile evlendiniz. Nasıl gidiyor evlilik?Müthiş! Çok mutluyuz. Her şey yolunda. “İlk günkü gibi aşığım” der misiniz yoksa zamanla değişti mi bazı şeyler? Aşk bitmiyor. Sevmediğin biriyle hayatını geçirmen mümkün değil. Ama ilişkide zamanla sevgi evrimleşiyor. Tarifi zor bir hale geliyor. Bazen aşkla bazen şefkatle seviyorsun. En temel şey de saygı. Eşiniz camianın dışında bir isim. Hakan Ural ile evli olmanın bir bedeli oldu mu onun için? Muhakkak olmuştur. Ünlü biriyle birlikte olup olmayacağına karar vermek bile başlı başına zor. Bu coğrafyada yaşamanın bedeli bu. Toplum olarak maalesef çok ön yargılıyız. Bugünkü Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’yi dünyadan bağımsız, tek başına değerlendirmek haksızlık olur. Tüm dünyada sıkıntı var. Kartlar yeniden karılıyor. Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çok başarılı. Kaç seçim kazandığı ortada.Tek kriter bu mu? Başka ne olmalı?Ha, demokrasi en doğru yönetim şekli mi dersen, onu onaylamıyorum. Ayrı konu. Ama mevcut hukuk düzeninde kriter bu. Demokrasi yerine ne tercih ederdiniz?Gandi’nin meşhur bir sözü vardır. Benim felsefem de o yönde. Der ki, “Çoğunluğun onayı yanlışı doğru yapmaz!” Ama demokrasi ne diyor? Çoğunluğun onayı doğrudur diyor. Şimdi deseler ki, “Soyunun, röportajı o şekilde yapacağız.” Biz üç kişiyiz ama iki kişi çıkıp, “Hadi soyunalım” dese ona uymak zorundayız. Demokrasi en basit tarifiyle bu. Bugünkü gerçeğimiz de bu! Ben Atatürk’çüyüm. Cumhuriyet çocuğuyum. Bununla gurur duyuyorum. Ama Atatürk’ü beğenmeyen de var. Ona ne diyeceksin? Çok dürüst, düzgün ve iyi bir insan. Ama o kadar. Gayet masum ve normal bir protestoydu ama politize edildi. Ülke olarak öyle bir durumdayız ki bütün dengeler hassas. Ne zaman nerede başına ne geleceği belli değil. Hükümetin tepkisinin nedeni de buydu bence. Yoksa Kemal Bey’in bu ülkede haksızlığa uğradığını düşündüğü insanlar adına böyle bir eylem yapması tabii ki hakkıdır. Yeni bir barış süreci başlatılsa, ‘akil insan’ olmanız teklif edilse kabul eder misiniz?Valla ben akil makil muhabbetlerini sevmiyorum. Doğrularımla, yanlışlarımla bu halkın parçasıyım. Bana göre değil. Kabul etmezdim.