Helin Kandemir: Sahip olduğum her şeyde tırnak izim var
Oyuncu Helin Kandemir, tam bir temizlik hastası olduğunu söylüyor. Kandemir, "Bir yere gidilmesi gerekiyorsa ve hazırlanmam için bir saate ihtiyacım varsa iki saat derim. Çünkü çıkmadan önce mutlaka evimi temizlemem gerekiyor. Bu da sadece zaman ve enerji kaybı" diyor. Ayrıca ünlü oyuncu mücadeleci bir ruhunun olduğunun da altını çiziyor.

TEMİZLİK TAKINTIM YORUCU BOYUTTA
Takıntıların var mıdır?
Var, olmaz olur mu! Temizlik mesela… Eğer o gün evim temiz değilse, kendimi bütün gün çok kötü hissediyorum. Bir yere gidilmesi gerekiyorsa, 1 saate ihtiyacım varsa 2 saat derim çünkü çıkmadan önce mutlaka evimi temizlemem gerekiyor. Bu boyut sadece zaman ve enerji kaybı.
Bu yılın kelimelerinden biri ‘manifest’ seçilmiş. Enerji vs gibi konularla aran nasıl?
Kendimize söylediğimiz şeylerin temiz içerikli olması gerektiğini düşünüyorum ama bu toksik pozitiflik rüzgârına kapılıp kendimi de yanıltmamaya gayret ediyorum. Hep ne olabileceğimi bildiğim kadar ne olduğumu da bilmeye dikkat ettim. Bir şeyi çok arzu ediyorum, onun için dua ediyorum ve gereken her şeyi yapıp gerisini hayata bırakıyorum.

YAŞADIĞIM HAYAT İÇİN ŞÜKÜR DOLUYUM
Hikayenin sorguladığı şeylerden biri de; insan aslında özünde neye aşık olur? Sende bunun cevabı var mı?
Ben aşk gibi, yas tutmak gibi, dönüşmek gibi komplike duygu ve durumların tanımlanabilecek şeyler olduğunu düşünmüyorum. Herkes farklı bir şekilde aşık olur, bazen aynı insan bile farklı şekilde aşık olur.
Gerçek hayatta bir şeyin zor olması seni ona karşı daha mı çok kamçılar yoksa iter mi?
Ben hemen hemen hayatta sahip olduğum her şeyin üzerinde mutlaka kendi tırnak izini bulmuş biriyim. Bu yüzden çabasızlıkla ilgili olan kaslarım hiç gelişmiş değil. Mücadele etmeyi çok seviyorum. Duygusal, fiziksel her türlü mücadelemin sonunda sahip olduğum, hayatıma gelen her şeye de şükür doluyum.
Kendini rahat izleyebilen oyunculardan mısın?
Çoğu oyuncu kendini izlemekten hoşlanmaz. Ben de açıkçası bayılarak izlemiyorum ama izlemeyi yararlı buluyorum kendim için. Bölümün ve karakterlerin bütününü görmek, hatta çektiğim sahnelerin müziğini duymak bile verdiğim karakter mücadelesine destek oluyor.
Ben izlerken o dönemin ruhunun beni çok çektiğini hissediyorum. Sen ister miydin o dönemi yaşamayı?
Kesinlikle deneyimlemek isterdim. Şu anda da mesela, içinde bulunduğum zamanın dışında bir yerlerdeki Helin’i merak ediyorum. Eminim bambaşka versiyonlarda, bambaşka hikayelerin parçası olurdum.

Kariyerin için bir dönüm noktası olarak görüyor musun bu hikayeyi?
Tabii ki ama ben yaptığım her işe kariyerimde bir kırılma noktası olarak bakıyorum. Her sette, her hikayede yepyeni insanlara temas ediyorum. Bu yolculuk benim için hâlâ devam ediyor. O yüzden buradaki kırılmam ne, tam olarak karar vermiş değilim.
Ben izlerken Sümbül’e bazen çok kızıyorum. Senin de sinirlerini bozuyor mu bazen?
Açıkçası karakterimin her hareketiyle ilgili mutlaka negatif, pozitif hislerim oluşuyor. Bu soruya net bir cevap vermekte zorlanıyorum. Ama Sümbül hiyerarşik tabakanın en alt kısmında ve en üstüne hizmet eden bir iş yapıyor. Bu insanların ‘gençlik hatası’ diyebileceğimiz hataları yapmak gibi bir lüksleri yok çünkü bunun bedelini kovulmakla, işlerinden hatta bazen canlarından olmakla ödüyorlar. Bir süre sonra da hayatta kalmak için kronik bir bencillik geliştiriyorlar. Bu kısmı nedenselleştirmek isterim.
Sence Sümbül’ün Aniese’ye karşı eylemleri devam edecek mi?
Edecek, edecek tabii. Sümbül biri tarafından sevilmenin nedensiz olduğunu ve başka bir kadının varlığına bağlı olarak değişmediğini anlayana kadar böyle sürecek.