Zona, Türkiye'deki yaygın hastalıklar arasında bulunuyor. Hastalığın yaygınlığı her yıl artarak daha geniş kitleleri etkilemeye başlıyor. Bu artış, zonanın toplumdaki etkisinin giderek daha belirgin hale geldiğini gösterir. İşte tüm detaylar... Zona hastalığı, su çiçeği virüsü nedeniyle oluşan, sinir uçlarını etkileyen ağrılı bir cilt hastalığıdır. Su çiçeği geçiren kişilerde virüs sinir hücrelerinde gizli kalabilir ve yıllar sonra zona olarak yeniden aktive olabilir. Bu hastalık, ciltte döküntüler ve su dolu kabarcıklar şeklinde kendini gösterir. Zona hastalığı, şiddetli ağrı ile kendini gösterir. Bu ağrı, etkilenen sinir boyunca yayılır. Döküntülü bölgede yanma ve karıncalanma hissi oldukça yaygındır. Bu da hastayı rahatsız eden bir durumdur. Kaşıntı ve batma hissi, döküntülerin olduğu bölgede sıkça yaşanır ve cildin aşırı hassasiyetine neden olabilir. Hastalık, vücudun etkilenen bölgesinde uyuşma ve bölgesel bir hassasiyet de oluşturabilir. Işığa karşı artan bir duyarlılık görülebilir. Yüksek ateşin eşlik ettiği baş ağrısı ve genel bir tükenmişlik hissi de diğer yaygın belirtiler arasındadır. Zona hastalığı, özellikle 50 yaşını aşmış yetişkinlerde daha sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Bu hastalığın görülme sıklığı, 60 yaş ve üzerindeki bireylerde önemli ölçüde artış gösterir. Bu yaş grubunda zonaya yakalanma riski 8 ila 10 kat daha fazladır. Kronik hastalıkları olan kişilerde zona görülme olasılığı daha yüksek olup bağışıklık sisteminin zayıflaması hastalığın ortaya çıkma riskini artırmaktadır. Bundan dolayı özellikle ileri yaş grubundaki ve kronik rahatsızlıkları bulunan bireylerin zonaya karşı daha dikkatli olmaları önerilir. Zona hastalığı, doğrudan bulaşıcı değildir. Fakat zona hastasıyla temas eden biri daha önce su çiçeği geçirmemişse bu kişide su çiçeği gelişebilir. Zona, aktif döküntülerin olduğu dönemde bulaşıcıdır. Bu nedenle dikkatli olunmalı ve açık yaralar kapatılmalıdır. Ağrı durumunun uzaması ve postherpetik nevralji gelişmesi durumunda hastanın belli bir süre boyunca ağrı kesiciye başvurması gerekebilir. Bu durumda ağrının yönetimi oldukça zorlu hale gelebilir ve bu tür kronik ağrılarla başa çıkmak için daha güçlü ağrı kesicilere ihtiyaç duyulabilir. Ağrı, standart tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınamazsa, bu durumda bir algoloji uzmanından profesyonel destek almak önemlidir. Algoloji uzmanları, ileri düzey ağrı yönetimi teknikleriyle hastanın yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olabilir.