Bebeğin yaşam boyu ihtiyaç duyacağı bağışıklık sistemi için anne sütü eşsiz bir besin. Öyle ki her annenin sütü bebeğinin ihtiyacına göre üretiliyor. Biyolojik olarak taklit edilemeyen tek besin anne sütü, barındırdığı mineraller ve vitaminler büyük önem taşıyor Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölüm Başkanı Uzm. Dr. Nevin Aykol, anne sütünün önemi ile ilgili şu bilgileri verdi: Anne sütü, bebeklerin sağlıklı büyüme ve gelişmelerine katkı sağlamanın yanında aileye ve ülkeye sosyal ve ekonomik getirileri olan ideal ve vazgeçilmez bir besin kaynağı. Bütün memelilerin yavruları için kendi annelerinin sütü en iyi besin. Her annenin sütü, kendi bebeğinin gereksinimlerine göre uygun miktar ve nitelikte. Örneğin prematüre doğum yapmış annenin sütünün içeriği, diğerlerine göre farklı. Ayrıca gece sütü ile gündüz sütünün, emmenin ilk evresinde gelen süt ile daha sonra gelen sütün, doğumdan sonra ilk aylarda salgılanan süt ile daha sonraki aylarda salgılanan sütün içeriği de birbirinden farklıdır. Anne sütünün yüzde 87’si sudur ve emzirmenin ilk evresinde gelen süt yani önsüt, su bakımından oldukça zengin bir içeriğe sahiptir. Bu nedenle bebeğin gereksinimi olan tüm su, bu önsütten karşılanıyor, çok sıcak havalarda bile bebek su ve sulu içeceklere gerek duymuyor. Anne sütünün protein içeriği inek sütüne oranla daha düşük olmakla birlikte biyolojik değeri yüksektir ve yaşamın ilk altı ayında tek başına bebeğin protein gereksinimini karşılıyor. Anne sütündeki yağların yüzde 98’i trigliserittir ve yağlar bebek için en önemli enerji kaynağıdır. Bir emzirme döneminin sonuna doğru salgılanan sütte, emzirmenin başlangıcına göre yağ oranı artış gösteriyor. Bu son sütü alan bebek doygunluk hissederek memeyi bırakıyor, böylelikle obezite riskinden korunuyor. Anne sütünde, erken laktasyon döneminde fosfolipid ve sinir sisteminin gelişiminde rolü olan kolesterol içeriği yüksek. Bu durumun lipid enzim sisteminin erken aktivasyon ve ileride gelişebilecek yüksek kolesterol (hiperlipidemi) ve damar sertliği (damar aterosklerozun) önlenmesinde etkili olabileceği öne sürülüyor. Anne sütünde bulunan karbonhidratların en önemli komponenti laktozdur. Laktoz, yavaş ve kolay sindirilebildiğinden kan şekerini iyi bir biçimde düzenliyor, kalsiyum emilimini artırarak kemik mineralizasyonunu olumlu yönde etkiliyor. Ayrıca laktobasillerin çoğalmasıyla bağırsak florası oluşuyor, bebeği enfeksiyonlardan koruyor. Anne sütü, içerdiği antimikrobiyal etkinliğe sahip bileşiklerin etkisiyle enfeksiyonlara karşı koruyu. Solunum, idrar ve mide-bağırsak sistemi enfeksiyonları ile alerjik hastalıklara karşı koruyucu özelliği olup sütteki IgA antikorları, enfeksiyonun başlaması için gerekli olan bakteri ve virüslerin mukozaya yapışmasını önlüyor. Ayrıca anne sütünde başta mide-bağırsak sistem, merkezi sinir sistemi, solunum sistemi olmak üzere pek çok sistemin gelişimini sağlayan büyüme faktörleri bulunuyor. Bebeğin zeka gelişimini ve entelektüel yapısını olumlu yönde etkilerken konuşma sorunlarının da daha az yaşanmasına destek oluyor. Anne sütünde K vitamini ve D vitamini dışında yağda ve suda eriyen vitaminler bebek için yeterli düzeyde. İnek sütüne göre, anne sütündeki demir içeriği daha az olmasına karşın anne sütündeki demirin emilimi daha fazladır. Bu nedenle anne sütü ile beslenen bebeklerde ilk altı ayda demir yetersizliği görülmüyor.