Her üç kadından biri risk altında! İleri yaşta ciddiyeti artıyor: İnsülini olanlar dikkat

Düşük yapmak, kadınlar için bir kayıp deneyimi olarak görülüyor. Bu süreçte kadınlar genellikle üzüntü, kaygı, suçluluk ve depresyon gibi duygularla başa çıkmak zorunda kalıyorlar. Yaşanan duyguların yoğunluğu ve süresi kişiden kişiye değişiyor. Doç. Dr. Fatma Ölmez, düşük riski ve yaşanan olumsuz deneyimlerinin insan sağlığına olan etkisini Posta.com.tr okuyucuları için anlattı...

Sinem Paksoy-Posta.com.tr/ Bazı kadınlar düşük deneyimi sonrasında yaşanan duygularla kısa bir süre içinde başa çıkarken, diğerleri uzun süreli psikolojik desteğe ihtiyaç duyabiliyorlar. Peki, düşük sonrası yaşanan psikoloji nasıldır? Kadınlarda düşük riski hangi yaş grubunda artış gösterir?

BU SÜREÇTE PSİKOLOJİK DESTEK ÖNEMLİ
Her kadın düşük deneyimini farklı yaşar; bu nedenle, psikolojik destek sürecinin kişiye özel olmasına dikkat edilmesi gerekiyor. Düşük sonrası psikolojik destek, genellikle psikoterapi, destek grupları ve stres yönetimi teknikleriyle gerçekleştirilebiliyor.

Uzman isim, bu sürecin kişiye özgü bir deneyim olduğunun bilinmesi gerektiğini vurgulayarak sürecin profesyonel bir şekilde yürütülmesi gerektiğini vurguluyor.

TEKRARLAYAN GEBELİK KAYIPLARINA DİKKAT
Tekrarlayan gebelik kayıpları, ultrasonografi veya histopatolojik muayene ile saptanabilen en az iki ya da daha fazla gebeliğin 20. gebelik haftasından önce spontan sonlanması anlamına geliyor.

Doç. Dr. Fatma Ölmez: "İntrauterin olması gerekmeden ardışık üç gebelik kaybı tekrarlayan gebelik kaybı sınıfında değerlendirilebiliyor. Tekrarlayan kayıplarda tüm gebeliklerin %15-25’i gebelik kaybı ile sonuçlanabiliyor. Bu olguların %1-2’si tekrarlayan gebelik kaybı olarak karşımıza çıkıyor."

GENETİK FAKTÖRLER BÜYÜK ROL OYNUYOR
Yapılan çalışmalarda gebelik kayıplarının %80’inden fazlasının ilk trimesterde olduğu ve fetüs ya da aborta ait materyallerin analizlerinin yaklaşık %50-70’inde sitogenetik anomali (otozomal trizomi (% 60), monosomi X (% 20) ve poliploidi (% 20)) saptandığı bildiriliyor.

Uzman isim: "Abort materyalinde anöploidi saptanması durumunda bir sonraki gebeliklerde kromozomal anomali riski %70 iken ilk abortuslarında kromozomal anomali bulunmayan hastalarda aynı oran %20 olarak bulunmuştur." sözleriyle kromozomlara bağlı olarak düşük riskinin artış gösterdiğinin altını çizdi.
Gebelik kayıplarının tekrarlama risklerini öngörebilmek amacıyla abort materyalinin kromozom analizinin gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayan isim, FISH ve Array CGH yöntemler ile analiz edilmesini de öneriyor.

"Tekrarlayan gebelik kayıplarının etiyolojisinin aydınlatılmasında genel uygulama sadece eşlerin genetik anomaliler açısından analiz edilmesi olabilmektedir. Ancak anne-baba adayının sitogenetik incelemeleri normal bulunmasına rağmen fetüste veya embriyoda gonadal mozaisizme bağlı olarak kromozom anomaliler ortaya çıkabilmektedir. Bu durum abort materyalinin analiz edilmesinin oldukça önemli bilgiler sunduğunu bir kez daha göstermektedir."

HER 3 KADINDAN 1 TANESİ RİSK ALTINDA!
Son yıllarda kadınlarda evlilik yaşının ve çalışma oranının artmasıyla hamile kalma yaşının ilerlemesine neden oluyor. Doç. Dr. Fatma Ölmez: "İlk ya da ikinci hamilelik yaşı 30, hatta 40'a kadar yükseldi. 40 yaş ve üzerindeki her 3 kadından 1’i ilk 12 haftada düşük tehdidi altındadır. Sevindiren haber şu ki, bu süreyi atlatan, genetik testlerini yaptıran ve düzenli kontrollerini ihmal etmeyen kadınların yüzde 85-90’ı sağlıklı bir bebek dünyaya getirebiliyor. Yapılan çalışmalarda ileri anne yaşının kromozomal bozukluklar hariç tutulduğunda bebekte doğumsal anormallik riskini artırdığı saptanmamış. Diğer yandan, 35-40 yaş arası ve 40’lı yaşlardaki kadınların hamileliklerinde ise anneye ait bazı risklerin arttığına işaret eden çeşitli çalışmalar var." sözleriyle her üç kadından bir tanesinin ileri yaşa bağlı düşük riskiyle karşı karşıya olduğunun altını çizdi.

İLERİ YAŞTA GEBELİKTE DÜŞÜK RİSKİ ARTIYOR
İleri yaştaki gebeliklerde tansiyon, diyabet, tiroit, romatizmal yumuşak doku hastalıkları görülebiliyor. Yüksek tansiyon gebelik öncesinde bilinen bir rahatsızlıksa, kullanıma uygun ilaçlarla tansiyonun kontrol altına alınması gerektiğini vurgulayan uzman isim, yüksek tansiyon sorunu gebelik sırasında tespit edildiyse gerekli tetkikler sonrasında yine uygun ilaç tedavisine başlanması gerektiğini vurguluyor.

Diyabet gebelik öncesinde biliniyorsa öncelikle kan şekerinin, diyet, ilaç veya insülinle kontrol altına alınması gerekiyor. Hamileliğe bağlı meydana gelen diyabet, genellikle 24’üncü haftada ortaya çıkıyor. Bu haftadan önce gelişen şeker sorunu çoğunlukla gebelikten önce var olan ancak tespit edilmemiş bir diyabet hastalığına bağlı oluyor. 24’üncü hafta sonrasında gelişen hamilelik diyabeti doğum sonrasında geçer. İleri yaş gebeliklerinde embriyolarda kromozom bozukluklarının görülme sıklığında da artış olur. Tüm bunlar da düşük, erken doğum ve büyüme geriliği risklerini artırır.