Her aile çocuğunu hiperaktif olarak tanımlıyor
Dikkat eksikliği ve hiperaktivitenin bir hastalık olduğunu söyleyen Topal, “Çocuklarımızın günlük yaşamlarındaki enerjik, sürekli yerinde duramayan, oyunlara katılan haliyle hiperaktivitenin davranışlarını birbirine karıştırmamalıyız. Biz, aslında normal bir şekilde oyun oynayan, iletişim kuran, günlük yaşam becerilerini yerine getiren çocuklarımıza ‘hiperaktif’ dediğimizde ona bir hastalık ismi koymuş oluyoruz. Bu doğru bir durum değil” dedi.
Küçük yaşlarda bu tanının koyulamadığını ifade eden Zahide Topal, “Çocuğun biraz daha gelişimini tamamlamasını bekliyoruz. Ancak şüphelerimiz oluyor. Şüphelerimiz ile birlikte erken yaşlarda özel eğitim kurumlarına başvurursak gayet güzel ilerlemeler kat ediyoruz. Dünya genelinde kabul görmüş olan, DSM 5 kriterlerine göre 12 yaşından küçük çocukların en az 6 tane kriteri en az iki farklı ortamda gösterebiliyor olması gerekiyor. Ev, okul, sosyal ortamlarda bizim bu davranışları görmemiz gerekiyor.
Bu süreçte teknolojik aletlerden uzak tutmamız gerekiyor. Çocuk oyunları dahi olsa televizyon, tablet, telefondan uzak tutmamız gerekiyor. Bu en önemli kriter. Çocuk ilkokul çağına başladığında yavaş yavaş asıl belirtiler kendini göstermeye başlıyor. Akademik derslerdeki başarıda düşüş buna bir örnek. Çocuk sosyal bir çevrenin içinde olduğu için, arkadaşlarının yanında farklılık hissettiğinde çocuğu çok etkiliyor. Bunlara zamanında müdahale edilmez ve özel eğitime yönlendirilmezse, bazı kaynaklara göre, bunun ileriki yaşlarda, özellikle ergenlik çağında, davranış bozukluğu ve daha da öteye giderse şizofreni gibi belirtilerin olacağı kaynaklarda mevcut. Kesin bir dille bunlar gerçekleşir diyemiyoruz, her çocuğumuz farklıdır. Her bireyin gelişimi farklıdır. Bu durumu engellemek için erken yaşta özel eğitime yönlendirme, özellikle