Hollywood'un efsane oyuncusu Gene Hackman eşiyle birlikte evinde ölü bulundu!
Hollywood'un yaşayan efsanelerinden sayılan usta aktör Gene Hackman'ın eşi Betsy Arakawa ile birlikte evlerinde ölü bulunduğu açıklandı.

İLK OSCAR'I BONNİE AND CLYDE FİLMİNDEN GELDİ
Ardından 60'ların sonunda Bonnie and Clyde filminde yer aldı ve bu rolü ona ilk Oscar adaylığını getirdi.
Birkaç yıl sonra I Never Sang for My Father filmindeki performansıyla bir kez daha Oscar'a aday gösterildi.
1972'de “The French Connection” filmiyle En İyi Erkek Oyuncu Oscar'ını kazandı; bu film, onun başrol oyuncusu olarak statüsünü pekiştirdi.
Filmde Brooklyn sokaklarında dublör kullanmadan tarihin en iyi araba kovalamaca sahnelerinden birini gerçekleştirdi. Ve tek bir çizik bile almadı.

"‘The French Connection’ filminden sonra Hackman 1974 yapımı ‘Young Frankenstein’, 1975 yapımı ‘Night Moves’, 1975 yapımı ‘Bite the Bullet’, 1978 yapımı ‘Superman’ ve hatta ona En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ını kazandıran Clint Eastwood'un 1992 yapımı ‘Unforgiven’ filmlerinde başrol oynadı.

Gene Hackman’ın sinema dünyasına kattığı eşsiz performanslar, onun ustaca yorumuyla birleşen benzersiz bir kariyerin simgesi olarak günümüzde de hafızalardan silinmeyecek izler bırakmaya devam ediyor.

'AMERİKA'NIN EN YETENEKLİ AKTÖRÜSÜNÜZ'
Ayrıca, 'The Poseidon Adventure' (1972)'da kaybolmuş bir rahip, 'Hoosiers' (1986)'da talihsizlikler içinde bir lise basketbol koçu, 'The Firm' (1993)'de kurnaz bir vergi avukatı ve 'The Royal Tenenbaums' (2001)'da özgün bir baba karakterlerini canlandırarak gişe rekortmeni filmlerin başrollerini üstlendi.
2003 yılında Cecil B. DeMille Ödülü'nü takdim ederken Michael Caine, Gene Hackman'ı tanıdığı en büyük aktörlerden biri olarak överek, onun sinema dünyasındaki yerini altın harflerle yazdırdığını vurguladı. Hackman, Hollywood'da “aktörün aktörü” olarak bilinirken, Robin Williams ise ödül töreninde esprili bir dille, “Benim evimde Hackman, komedyenin komedyeni” olarak adlandırdı. Williams, ek olarak, “Komedi veya drama olsun, Amerika'nın en yetenekli aktörüsünüz; adeta süper bir varlıksınız” diyerek övgülerini sürdürdü.
Yüzden fazla filmde iz bırakan Hackman, 2004 yapımı “Welcome to Mooseport” filminde son performansını sergileyerek beyaz perde ile vedalaştı ve New Mexico’da sessiz bir emekliliğe adım attı. 2009 yılında Empire dergisine verdiği röportajda, “Deveye son damla aslında New York'ta maruz kaldığım bir stres testiydi. Doktorum, kalbimin böyle bir strese dayanamayacağını söyledi” diyerek, fiziksel sağlığına dair uyarıları ve sonrasında aldığı önlemleri samimiyetle paylaştı..

'KENDİMİ BÜYÜK BİR YAZAR OLARAK GÖRMÜYORUM'
Gene Hackman, kariyerinin ilerleyen dönemlerinde daha rafine ve keyifli etkinliklere yönelmeyi tercih etti. Düşük bütçeli filmler çekmenin yanı sıra, resim yapmak, balık tutmak ve yazı yazmak gibi hobilerle uğraştı. Su altı araştırmacısı arkadaşı Daniel Lenihan ile birlikte, "Justice For None" ve "Wake of the Perdido Star" gibi macera romanlarının ortak yazımcılığını üstlendi. Hackman, yazma sürecini şöyle özetledi:
"Bu benim için oldukça rahatlatıcı. Kendimi büyük bir yazar olarak görmüyorum, ama sürecin keyfini gerçekten çıkarıyorum."

GÖZLERDEN UZAK EVLERİ
Öte yandan ünlü aktör Santa Fe, New Mexico'da spot ışığından uzak, sakin bir yaşam sürdürüyordu. Sahip olduğu mülk, iki farklı evden oluşuyor. Biri, 2000 yılında inşa edilmiş, 2367 kare ayaklık bir alana sahip, 2 yatak odalı ve 1.5 banyolu şık bir müstakil evken, diğeri Santa Fe'nin birkaç mil kuzeyinde, piñon ağaçlarıyla kaplı 12 dönümlük bir arazide yer alan daha görkemli bir konut. Bu ev, 360 derecelik etkileyici manzarasıyla, Colorado dağlarının siluetine kadar uzanıyor. Gene Hackman'ın eşi Betsy Arakawa ile birlikte keyfini sürdüğü bu gizli sığınak hakkında ise pek az bilgi bulunuyor.