Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörlerinden olan inşaat, son 25 yılda büyük bir dönüşüm geçirdi. 250 alt sektörü etkileyen, yaklaşık 2 milyon kişiye istihdam sağlayan sektör, 1999 Marmara Depremi'nin ardından çıkarılan yönetmelikler, 2005’ten itibaren markalı konutta görülen yükseliş ve 2012’de başlayan kentsel dönüşüm süreci ile son yıllarda gündemden düşmedi.
Lokomotif oluyor
Türkiye’de inşaat sektörü ekonomik büyümeye destek veren en önemli sektörlerin başında geliyor. İnşaat sektöründeki ivmelenme ve yavaşlama genel ekonomiye göre daha önce gerçekleşiyor. Son dönemlerdeki yavaşlama haricinde sektörün yüksek büyüme temposuyla genel ekonomik büyümeye hem doğrudan hem de dolaylı olarak en önemli katkı yapan sektörlerden biri olduğu görüldü.
Ortalama yüzde 5 pay
Ekonomik büyümenin itici güçlerinden biri olan inşaat sektörünün ülke ekonomisindeki payı ortalama yüzde 5 seviyesinde seyrediyor. 1995 yılında sektörün gayrisafi milli hasıla içindeki payı yüzde 5.4’tü. Son 25 yılda en yüksek seviye yüzde 9.35 ile 2016’nın ikinci çeyreğinde görüldü. 2019 yılında yüzde 4.9’a düşen sektörün payı, şu anda yüzde 5.4 seviyesinde.
Dönüm noktası 1999
Sektörün dönüm noktası 1999 yılı oldu. 17 Ağustos Kocaeli ve 12 Kasım Düzce depremlerinde çöken binalar, günün şartlarına uygun mevzuat ve yapı kalitesine ihtiyacı ortaya koydu. 1999 öncesinde deprem yönetmeliği 9 kez değiştirilmişti. Ardından 6 Mart 2006’da ‘Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik’ yayımlandı. Son olarak 1 Ocak 2019’da ‘Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’ yürürlüğe girdi.
Markalı gelişim
Depremin ardından vatandaşın güvenli binalarda yaşama isteği, 2000’li yıllarda konut odaklı büyümeyi başlattı. Bu dönemde yapı denetimi ve bina kalitesine önem verildi. Hem güvenli konut arayışı hem de artan ödeme gücü, markalı konutları ortaya çıkardı. Başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerde havuzlu, sosyal tesisli, güvenlikli markalı siteler ortaya çıkmaya başladı.