Doğru ve meşru ticaretten elde edilen kazanç, saygın ve muhteremdir. Hz. Peygamber (SAV) helal kazancı överdi. Kendisi gençliğinde ticaret yaptığı gibi, ticaret yapan bir hanımla (Hz. Hatice) evlilik yaptı. Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Abdurrahman bin Avf gibi zengin sahabenin Müslümanlara yardımını hep övmüştür. Onları zenginliklerinden ötürü kınamamıştır. Kişinin kazandığı malın zekâtını vermesi dini bir gerekliliktir. Yükümlü olunan nokta budur. Bunun dışındaki sadaka ve yardımlar ferdin vicdani yapısına bırakılmıştır.
İslam "kapitalizm" ve "komünizm" gibi siyasi ve iktisadi sistemlerin tümüne uzaktır. Haklı ve meşru yolla elde edilen sermayeyi dokunulmaz sayar ve bu hususla komünizmden haylice ayrışır. Sermaye edinme yolunu helal kazanç prensibine bağlayarak sermayeyi helal ve dini nizam dairesinde değerlendirip kapitalizmin yolunu kapatır.
Refah seviyesini yükseltmeyi esas kabul eder. Yatırıma teşvik eder. "Kazancın çoğu ticaretten elde edilir" der. "Veren el, alan elden hayırlıdır" diyerek "bir lokma, bir hırka" felsefesini reddeder. Fakirliği teşvik etmez. Ancak imkânı olmayan fakiri dışlamaya şiddetle karşı çıkar.