Kapış kapış satılıyor ama muayene şart! Uzmanı uyardı: Bilimsel dayanağı güçlü değil, bağırsak sağlığını altüst ediyor!

Kolajen, özellikle kozmetik sektöründe son yıllarda sıklıkla duyduğumuz bir kavram olarak öne çıkıyor. Cildimizin altında yer alan bir protein olan kolajen, yaşlılığa karşı cilt bariyerinin korunmasını sağlıyor. Belirli yaştan sonra ve bazı koşullarda vücutta üretimi azalan ve hatta tümüyle durma noktasına gelen kolajenin farklı şekillerde takviye edildiği görülebiliyor. Peki bu yöntemler ne kadar sağlıklı? Dermatoloji Uzmanı Dr. Mustafa Tümtürk kolajen takviyesinin tehlikeleri ile ilgili tüm detayları Posta.com.tr okurları için açıkladı. İşte kolajen takviyesi ile ilgili doğru bilinen yanlışlar ve dikkat edilmesi gerekenler!

Beyza Erdoğan - Posta.com.tr / Kolajen, cildimizin genç ve sağlıklı görünmesi için önem taşıyan yapısal bir protein olarak öne çıkıyor. Cildin elastikiyetini, dokusunu, dayanıklılığını ve sağlığını doğrudan etkileyen kolajenin üretimi farklı nedenlerle azalabiliyor. Strese, yaşa, kronik hastalıklara ve daha farklı pek çok nedene bağlı olarak azalan kolajen, cildimizin yaşlanıp kırışmasına ve doku kaybının oluşmasına neden oluyor. Kolajenin dışarıdan farklı yollarla takviye edilmesi ise bazı durumlarda risk taşıyabiliyor. Özellikle son dönemlerin popüler trendi olan kolajen yüklemeleri, oral yollarla alınan kolajenler ve daha fazlası hakkında Dermatoloji Uzmanı Dr. Mustafa Tümtürk önemli uyarılarda bulunuyor. www.posta.com.tr

'GASTRİT VE KABIZLIĞA NEDEN OLABİLİR'
Sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ile birlikte influence edilerek hayatımıza giren ani kolajen yüklemelerinin olası zararlarına da dikkat çeken Uzman Dr. Tümtürk, "Cilt ve deri sağlığına doğrudan olumsuz etkisini göstermese de vücutta oluşan fazla kolajenin sindirim sistemine olumsuz etkileri olabilir. Bunlar midede yanma, gastrit yada ağırlık hissi olarak yada bağırsaklarda diyare yada kabızlık ile kendini gösterebilir." diyor.

'25 YAŞINDAN SONRA ÜRETİMİN AZALMAYA BAŞLADIĞINI SÖYLEYEBİLİRİZ'
Kolajen, belirli sebeplere bağlı olarak üretimi azalan bir protein olarak biliniyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Mustafa Tümtürk, kolajenin kaç yaşından sonra alınması gerektiğine dair ise, "Bu genetik yapıyla alakalı değişkenlik göstermekle beraber 25 yaşından sonra kolajen üretimi azalmaya başladığını söyleyebiliriz. Dermatoloji uzmanının muayenesi sonrası hekimin verdiği tavsiyeye göre hareket etmek kolajen takviyesi kullanımı için uygun bir davranış olacaktır." diyor.

PEKİ, KOLAJENİ NASIL ALMALIYIZ?
Uzman isim, kolajenin aniden yüklenmesinin travmalara veya farklı sağlık sorunlarına neden olabileceğine dikkat çekerken en sağlıklı kolajen alım şekilleri hakkında da yönlendirmelerde bulunuyor. Dermatoloji Uzmanı Dr. Mustafa Tümtürk, konu ile ilgili olarak, "Normal sağlıklı bir bireyin kolajeni oral yolla dışarıdan alması yerine kolajeni uyarıcı ve artırıcı işlemler ve alışkanlıkları kazanması daha doğru bir davranış olacaktır." diyor ve kolajen alımı için dikkat edilmesi gerekenleri şu şekilde listeliyor:

- Stresten uzak durmak
- Düzenli egzersiz yapmak
- Doğru beslenme (Glisemik indeksi düşük, protein ve sebzeden bol, vitamin içerikleri bol besinler ve bol su içme) (şeker ve rafine ürünlerden uzak durmak) (kemik suyu, yumurta, balık, fasulye gibi gıdalar faydalıdır.)
- Güneşten hem fiziksel hem de güneş koruyucu kremler ile 4 mevsim korunma
- Sigara ve alkolden uzak durmak
Retinoid içerikler, topikal ürünler kullanmak (retinol serumlar, retinoik asitler) - C vitaminli serumlar kullanmak
- Peptid içeren kremleri uygulamak
- Kolajen uyaran dolgular gerçekleştirmek (kolajen aşısı)
- Dermatologlar tarafından yapılan kolajen stimüle eden işlemleri gerçekleştirmek
Retinoid içerikler, topikal ürünler kullanmak (retinol serumlar, retinoik asitler)

TOZ KOLAJENLER Mİ MEZOTERAPİ Mİ?
Oral yollarla alınan kolajenlerin içerdiği risklere sık sık dikkat çeken Uzman Dr. Tümtürk, "Tabii ki kolajeni direkt olarak cilt altına enjekte edebildiğimiz mezoterapiler ve kolajen içeren yüzü şişirmeyen dolgu uygulamalarının çok daha etkin ve faydalı olduğunu söyleyebiliriz." diyerek dolgu işlemlerinin daha avantajlı olabileceğini de belirtiyor. Ancak her şeyden önce doğal yöntemlerin kullanılması gerektiğini de ekliyor.

'BU KONUDA DERMATOLOGLAR TARAFINDAN NÜANS FARKLARI BULUNUYOR'
En merak edilen konulardan biri olan rutin kolajen kullanımı hakkında ise uzman isim "Bu konuda dermatologlar tarafından nüans farklılıkları bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili dünya genelinde yapılan bilimsel çalışmalar mevcut ancak kanıt değeri çok yüksek olan çalışmalar olmadığı için bazı hasta gruplarında (örneğin akne skarı tedavisi sonrası) endikasyon dahilinde kolajen takviyelerini kısıtlı süreler için vermenin uygun olabileceği görüşü mevcuttur. Rutin günlük kullanımı açısından bilimsel olarak çok güçlü çalışmalar mevcut değildir." açıklamasını gerçekleştiriyor.

Düzenli takviyeden öte dermatolog onayında kısıtlı süreli tedavilere yönlendiren Tümtürk, özellikle belirli yaş aralığına dikkat çekerek, "Bu genetik yapıyla alakalı değişkenlik göstermekle beraber 25 yaşından sonra kolajen üretimi azalmaya başladığını söyleyebiliriz. Dermatoloji uzmanının muayenesi sonrası hekimin verdiği tavsiyeye göre hareket etmek kolajen takviyesi kullanımı için uygun bir davranış olacaktır." diyor.

'AĞIZDAN ALINAN KOLAJEN DOĞRU BİLİNSE DE BİLİMSEL DAYANAĞI ÇOK GÜÇLÜ DEĞİL'
Günümüzde gitgide yaygınlaşan kolajen kullanımı hakkında da değerlendirmelerde bulunan Tümtürk, "Toplumumuzda toz yada sıvı kolajen kullanımı çok yaygınlaştı. Bu konuyla ilgili dünya genelinde yapılan bilimsel çalışmalar mevcut ancak kanıt değeri çok yüksek olan çalışmalar olmadığı için bazı hasta gruplarında endikasyon dahilinde kolajen takviyelerini kısıtlı süreler için vermenin uygun olabileceği görüşü mevcuttur. Bu yüzden rutinde kişilerin ağızdan alınan kolajeni kullanmaları doğru biliniyor fakat dayanağı çok güçlü değil." diyerek sözlerini noktalıyor.