-Duygusuyla yönlenen bir insanım. Hayatımdaki en büyük konfor Başak. O kararlarını hep mantığıyla alıyor. Hayatta beni dengeleyen kişidir Başak. -Alan açmak; bütün ilişkinin konforunu, refahını, aşkı ve hayranlığı besliyor. Hep su döken hep filizlendiren, yeşerten bir şey. -Havaya girmememe Başak da çok şaşırıyor. Bedenimin bu zamanda, ruhumun ise 70’lerde, 80’lerde kaldığını düşünüyor. Adana’da almış olduğum kültür çok önemli. Sessiz sakin bir çocuktum ama gerektiğinde göze göz dişe diş kavga ederdik. Diyorlar ki “Erkekler, çocukları doğmadan babalık hissiyatına giremez”. Bende tam tersi oldu. Başak’ın karnı gözlerimin önünde büyürken benim o hissiyata girememem mümkün mü? Çekmiş olduğu sıkıntıyı kendi bedenimde hissettim. Büyülü bir şey. Kaygılı ve endişeli bir tipim. Baba olmanın beni daha kaygılı bir insana dönüştüreceğini düşündüm fakat müjdeyi aldığımdan bu yana tüm endişelerim gitti. -Hayatım boyunca hiçbir şeyi planlı programlı yapmadım. Belki şans, belki fiziğimden dolayı avantajlı konumdaydım ama hiçbir şekilde düzenin bir parçası olmadım. -Şöhret önemsiz geliyor. Atomu parçalamıyorum. Sinema ve dizi yapıyorum. Oyunculuk ve şöhret hayatımın yüzde beşlik bir dilimini kaplıyor. -Bazen en büyük okyanustan daha büyük bir hal alabiliyorum. Bazen dünyadaki en azgın nehre dönüşebiliyorum. Bazen de fazlasıyla dingin, bir sinek konsa onun titreşiminden ortaya çıkacak dalgayı görebildiğin kadar sakin bir göl gibiyim. -Mutfak aşkı sonradan çıktı. Dedem tatlıcıydı. Adana’nın en tanınmış pastanelerinden birinin sahibiydi. Dedemden geçmiş bu yetenek. Oyunculuktan sıkılırsam bırakırım. Şu an aşçılığı seviyorum. Kıvanç Tatlıtuğ sık sık mutfağa giriyor.