Köpekleri uyutmak çözüm mü? Uzman isim gözden kaçan riske karşı uyardı

Sahipsiz sokak köpeklerinin saldırılarıyla birçok vatandaş yaralandı, hayatını kaybetti. Pek çok kişi köpek korkusu ile evinden çıkarken tedirgin oluyor. Günden güne büyüyen problem karşısında harekete geçen Hükümet, bu konuda değişiklik yapmak için bir düzenleme hazırlıyor. Köpek Eğitmeni Gökhan Dinçtürk, düzenlemenin sonuçları ve başıboş sahipsiz köpeklerle mücadelede izlenmesi gereken yol haritalarını değerlendirdi.

Şenay Yurtalan/Posta.com.tr
Sokak hayvanları sorununa, çare bulma konusunda ilerleme kaydetmek isteyenlerin, uyutma fikrinin ötesine geçmesi gerektiğini belirten köpek Eğitmeni Gökhan Dinçtürk, bir yaklaşım olarak sokak köpeklerini uyutmanın, ağrıyan kolu kesmeye benzediğine dikkat çekiyor. Dinçtürk konuya, “Bence bu hassas sorunu çözmek için açık tartışmalara ve görüş alışverişlerine fırsat verilmeli. Ülkemizin beyin gücü, en makûl ve en vicdanî yöntemi bulma konusunda gereken yeterliliğe sahiptir.

UYUTMAK TEK ÇÖZÜM MÜ?
Uyutma yöntemi, ucuz ve hızlı bir çözüm olarak görüldüğü için tercih ediliyor olabilir fakat bu çare olmaz. Çeşitli coğrafyalarda bunun onlarca örneği vardır. Görüleceği üzre uyutmak, bataklığı kurutmaz, sadece sinek avlamaktır” değerlendirmesinde bulundu..

PEKİ, ÇARE NEDİR? PLANLI, KAPSAMLI VE İSTİKRARLI BİR PROGRAMDIR
Sahipsiz, başıboş sokak köpekleri sorununun çözüm yollarına ilişkin görüşlerini belirten Dinçtürk, uygulanması gereken yöntemleri ise şu şekilde sıraladı:
1- Bu programın ilk parçası kısırlaştırmadır.Gerekirse topyekün gerekirse kademeli şekilde tüm sokak köpekleri kısırlaştırılabilir. Kısırlaştırma işlemine alınan bu köpekler detaylı bir taramadan geçmeliler. Hem zihinsel hem bedensel olarak yürütülecek bu taramanın ardından ihtiyacı olanların tedavileri yapılmalıdır. Aynı operasyon sırasında aşılama ve mikroçipleme işlemleri bittikten sonra doğal ortamlarına geri bırakılmalıdırlar. Bu esnada yürütülecek reklâm ve kampanyalarla birlikte sahipsiz köpek edinmek özendirilmeli ve teşvik edilmelidir.

2- Çözümün ikinci ayağı köpek üretimine getirilecek kısıtlamalardır. En masum duygularla bile olsa her önüne gelen köpek üretememelidir. Köpek üretimi sanıldığı gibi erkek ve dişi köpeğin bir araya getirilmesinden ibaret değildir. Çok daha komplike ve bilimsel yaklaşım isteyen bir mevzudur. Sadece ve sadece belli eğitimlerden geçip üretici ehliyeti almış profesyonellerin, karakter ve sağlık taramalarını geçmiş köpekleri üretilmelidir. Merdiven altı olarak tabir edilen üretimlere ciddi cezalarla caydırıcılık getirilmelidir. Yurtdışından yurda girecek köpeklerde de yavru ise ebeveynlerinde, yetişkin ise köpeğin kendinde benzer kriterler aranmalıdır.

3- Üçüncü çözüm köpek sahiplerinin ehliyetlendirilmesidir. Köpek bakmak büyük bir yeterlilik işidir. Köpek edinmek isteyen kişiler için çeşitli testlerin ve derslerin olduğu ehliyetlendirme kursları açılmalıdır. Hâlihazırdaki köpek sahipleri de mutlaka bu programın gereklerini yerine getirmelidir. Zihinsel, zamansal, finansal ve çevresel olarak köpek bakmaya uygun olmayan adaylar en baştan elenmelidir. İlk elemeyi geçen sahiplere ve sahip adaylarına belli bir saat boyunca köpek bakımı, sağlığı, davranışı gibi dersler verilmeli. Akabinde girecekleri yazılı test ve heyet mülâkatından sonra ehliyetlerini alabilmeliler. Bu kursta öğretilenlerin dışında köpek bakanlara yanlış uygulamaları miktarınca caydırıcı cezalar verilmelidir. Böylece sahipli köpeklerin de sorun yaratması en aza indirgenir.

Tüm bu anlattıklarım uygulanabilir şeylerdir ve fakat büyük bir bütçe gerektirmektedir. Bu noktada köpek edinme ehliyetine katılacaklardan alınacak harçlar, bağış kampanyaları ve sivil toplum kuruluşlarının destekleri ile güçlü bir havuz oluşturulabilir. Bu strateji iyice tartışılıp detaylandırıldığında ve de uygulandığında sahipli ya da sahipsiz olsun, tüm köpeklerin yaşam standardı artar ve köpeklerle ilişiği bulunmayan insanların bile köpeklere olan bakış açısı olumlu bir atmosfere bürünür. Ayrıca, binlerce yıldır dostumuz olan köpeklerle ilgili tarihimize baktığımızda gurur duyacağımız bir sayfa açmış oluruz. Zira sahipsiz/sokak köpeği sorununu da yine biz insanlar yarattık. Bilinçsiz ve kontrolsüz üretimlerimizle bu zemini bizler hazırladık. Bir hevesle edindiğimiz köpekleri sokaklara salarak bugünkü durumu yine bizler besledik…

Dinçtürk, söz konusu yasanın uygulanması halinde beklenmeyen sonuçların yaşanıp yaşanmayacağına dair soruya ise, “Bu soruya cevap verirken aksini düşünemeyiz. Hâlihazırda yapılandırılmış olan ve belirli kanunlarla yönetilen ekosistemin içinden hızla çekilecek bir parça, sorunlara neden olacaktır” yanıtını verdi.
Doğadaki her bir şey, başka her şeye temelden bağlı iken, problemi, biri diğerinden yalıtılmış gibi inceleyerek çözüme ulaştırmanın olanaksız olduğuna dikkat çeken uzman isim, “Bahçenizdeki kertenkelelerin gözünüze battığını ve onlardan bir şekilde kurtulduğunuzu hayal edin. Bu kez en sevdiğiniz ağaçlarınız salyangoz istilasına uğrayacaktır. Buna mukabil, sokuyor diye arıları yok edersek bitkiler döllenmez ve mahsül kaybı yaşarız ki günümüzde ne yazık ki tüm dünya böyle bir tehlikeyle karşı karşıyadır.” İfadelerini kullandı.

Gökhan Dinçtürk, “Doğanın parçalarını yok etmek yalnızca vicdanımızla ilişkili değil. Yerkürenin geleceği de buna bağlıdır. Doğayı kontrol altına almanın yolları varken, onunla savaşmayacağımıza inanıyorum.” dedi.