Kurutulan Amik Gölü havzasında, depremler sonrası su yükselmesi

'SU, YATAĞINI KESİNLİKLE BIRAKMAZ'
Bu yılki yağışlarla yeniden su toplanan Amik Gölü havzasında, son depremlerle yer altı su kaynaklarındaki değişikliklere bağlı su yükselmesi görüldüğünü kaydeden Dr. Kesici, "Her zaman şunu söylüyoruz; su, yatağını kesinlikle bırakmaz. Bu göldeki su birikimi sadece yağmur suyu değil; havzanın tabanında yer altı su kaynakları, düdenler de bulunuyor ve bunların yükselmesi olabilir. Mutlak suretle depremin etkilerine yönelik jeolojik araştırmalar yapılması gerekiyor. Çünkü bu gölün bir çanağı var; altında da kayaç-taşlık yapılar. Bunlar da depremden etkilendi" dedi.
'KEŞKE AMİK GÖLÜ GERİ GELEBİLSE'
Amik Ovası'nda göl kurutulduktan sonra insanlara ev ve arazi dağıtıldığını hatırlatan Dr. Kesici, "O alanlarda yaşayanlar, sarsıntıları şiddetli şekilde hissetti. Bu nedenle yer kabuğunda, göl alt tabanında da önemli değişimler yaşanmış olabilir ve mutlaka araştırılmasında fayda var. Yüzeydeki suların bir kısmı yağışlarla, bir kısmı da deprem sonrası yer altı sularının yükselmesine bağlı olabilir; araştırılmalıdır. Ayrıca Amik Gölü'nün geri gelmesi; yaşadığımız depremde de suyun ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. İklim, mikroklima zenginliği, tarımsal üretim, insan sağlığı gibi birçok açıdan çok önemli yararları var. Keşke Amik Gölü geri gelebilse" diye konuştu.

'YAPI İNŞA ETMEK ÇOK BÜYÜK TEHLİKE'
Tarımsal alanlara yapı inşa etmenin çok büyük tehlike olduğunu dile getiren Dr. Kesici, Amik Gölü havzasının da yumuşak, kaygan ve alüvyon bir zemin olması nedeniyle ciddi risk taşıdığını, son depremlerde bu alanda da büyük kayıplar yaşandığını söyledi. Bu göl havzasının yaban hayatı açısından da çok önemli olduğunu anlatan Kesici, "Amik Ovası, dünya kuş göçlerinin yaşandığı önemli alanlardan biri. Bugün Amik Gölü'nün kurutulmasının ne kadar büyük hata olduğunu görmekteyiz. Göl olduğu zaman; bölgede tarım çok daha iyi ve verimliydi" dedi.

'GÖL, YENİDEN SUYA KAVUŞTURULMALI'
Mutlaka dip araştırmaları yapılarak Amik Gölü'nü besleyen ve yönleri değiştirilen dere ve çayların yeniden su toplama havzasına akışının sağlanması gerektiğini kaydeden Dr. Kesici, "Göl hem yağışlarla hem yer altından hem de yüzeysel akışla beslenmeli. Çevredeki yasal ve yasal olmayan çok sayıdaki kuyunun bölgeye has belirlenecek bitki deseni ile üretim için kullanılan su miktarının da modern ve bilimsel üretim şekilleri ile desteklenmesi gerekir. Suyumuza göre; tarımımızı, kentimizi, iklimimizi bu sayede güven altına alabiliriz. Aynı zamanda yaşadığımız üzücü depremde içme suyunun ne kadar değerli olduğunu da gördük, yaşadık. İçme suyu kaynağı özelliğindeki bu gölün mutlaka belirli bir bölümünün suya kavuşturulması önemlidir" diye konuştu.