Programın başlarında Dominik dönüşünün ardından kendi hayatına adapte olmaya çalıştığını dile getiren Nagihan Karadere, Gökhan Çınar’a Survivor hakkında şunları söyledi; Hayata uyum sağlamaya çalışıyorum. O kadar zorlu bir süreçten çıktık ki normal hayatımızı unutmuşuz. Adada basit bir hayatımız varmış. Tek görevimiz yarışmak ve karnımızı doyurmakmış. Normal hayata baktığımda ise şimdilerde evden çıkmak dahi istemiyorum. Gerçekten hayattan kopmuşuz. Survivor’a üç kez gittim ama en son gittiğim bu sezon benim için tam bir travmaydı. Beklenti ve sonuç olarak çok yorucu bir sezondu. Orada rekabet, hayatta kalma ve karnımızı doyurma durumumuz vardı. Kendimizi kanıtlayabilme önemliydi. Savaşçı ruhumu gösterdiği için iki ayrı Nagihan var. Survivor kupası emeklerimin karşılığı olarak kaldırmak istediğim bir kupaydı. Çok fazla emek verdiğimi düşünüyorum ama kaldırmak nasip olmadı. Programın ilerleyen dakikalarında çocukluğunda yaşadıklarını duygusal bir şekilde aktaran Nagihan Karadere, Gökhan Çınar’a karşısında o günleri şu şekilde ifade etti; Ben fakir bir ailede doğdum. Dört kardeşim vardı ve sadece içlerinden ben kız olarak dünyaya gelmişim. Üç erkek arasında büyüdüğüm için ben de kendimi erkek gibi yetiştirdim. Ailemin yanından erken yaşlarda ayrıldım. Anadolu lisesini 16 yaşımda kazandığımda yatılı yurda gittim. Oraya gittikten sonra daha çok kendimi keşfetmeye başladım. Kendi kendime anne ve baba oldum. Bu süreçte her anlamda aileme destek olmaya çalıştım. Annem ile anne kız ilişkisini çok yaşayamadım. Annem çalışan bir kadındı. Babam ve annem her evlilikte yaşanan sorunlar yaşanıyordu. Karı koca anlaşamayınca annemin gidebileceği bir kapı yoktu. Diğer taraftan örf ve adetler vardı. Annem mutsuz olsa dahi evliliğini yürütmek zorundaydı. Ben de her zaman annemin yanındaydım. Spora da anneme daha iyi bir hayat sunmak için başladım. Anneme maddi ve manevi destek verebilmek için kendimi hep seferber ettim. Babam şefkatli bir babaydı. İyi bir baba oldu ama iyi bir eş olamadı. Önemli olan çocuklarına iyi davranmasıydı. Keşke eşine de iyi davranabilseydi. Babam kötü bir insan değildi. Annem ile anlaşamadığı için bizlere katlanmak zorunda kaldı. Annemin üzerimizde emeği çok fazla. Dört çocuk ortada kalmasın diye birçok şeye göğüs gerdi diyebilirim. Annemi de babamı da çok seviyorum. İyi ki evliliklerini her şeye rağmen yürütebilmişler. Onlar kavga ettiklerinde elimden bir şey gelmiyordu. Ne annemi kurtarabiliyordum ne de babamı durdurabiliyordum. Öyle zamanlarda sadece üzülüyorsun ve izliyorsun. Keşke hiç olmasaydı diyorsun. Seyirci olarak kalmak çok üzücü. Benim çocukluğumda sevgi eksik. Annem ve babam hayat mücadelesi verdiği için sevgi bizim evde hep geri planda kaldı. Hala da bu duyguyu tam anlamıyla tatmış değilim. Şimdi ben çocuğuma çok fazla sevgi vermeye çalışıyorum. O dönemin şartları öyleymiş diyorum ve anne ve babamı da anlamaya çalışıyorum. Ne yaparsanız yapın, istediğiniz kadar para kazanın veya istediğinizi elde edin çocukluktaki sevginin yerini hiçbir şey dolduramıyor. Çocukluğunda yaşadığı cinsel istismarı anlatan Nagihan Karadere, o günler giderek yaşadığı travmayı şu şekilde aktardı; ‘Ben henüz 12 yaşındayken bir istismar yaşadım. O dönemler küçük bir kasabada yaşadığımız için akrabalara gidip gelme olayları çok fazla oluyordu. Uzak bir akraba diyebilirim hatta bu olay için. Her gittiğimiz yerde insanlara hizmet etmeyi de çok severdim. Mutfağa gider evdekilere çay servisi yapardım. Bir gün yine böyle bir durumda salonda herkes otururken ben mutfağa bardakları bırakmaya gitmiştim. Arkamdan birisi geldi ve sarıldı. Ben herhalde yengemdir diye düşündüm. Arkama dönüp baktığımda uzak akrabalardan birini gördüm. Bana sarılıp öpmeye başladı. Ne yapacağımı bilemedim. Vücudum taş kesti ve elim ayağım titremeye başladı. O an sesim çıkmasın ki kimse ayaklanmasın diye düşündüm. Bunun sonrası da oldu. Bu anlattığım ilk olanıydı. Ne yapmam gerektiğini hiç bilemedim. Günlerce uykularım kaçtı. Bu olayı anneme söylemek istedim ama söyleyemedim. Ortaya bir şey atıp da çocuk olduğum için yalan konuştuğumu düşünürler diye bir şey yapamadım. Ebeveynlerin çocuklara bunu erken yaşta öğretmesi gerekiyor. Bu olayların ardından aynı aile bizimkilerle sürekli görüşmek istiyordu. Bir gün dayanamadım ve başladım ağlamaya. Annem yanıma geldi ve neden giyinmedin dedi. Ben gitmek istemiyorum dedim. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu gerekirse beni dövsün, bana ceza versin diye düşündüm. Bunları göze aldım ve olayı anlattım. Siz içeride otururken mutfağa gittiğimde bunları yaşadım ve korktum size söyleyemedim dedim. Gitmeyelim lütfen dedim. O gün oraya gitmedik ve annem bana sarıldı. O da bu durum karşısında kötü hissetti. İnanacağını hiç düşünmemiştim ve bana inandı. O saatten sonra iletişimi tamamen koparttık o insanlarla. Annem üzerime daha çok titremeye başladı. Gittiği her yere beni götürdü ve beni hiç yalnız bırakmadı. Bu tarz konular hiçbir zaman konuşulmadı. Aşırı utangaç bir çocuktum. Bu konuların çocuklarımıza öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Programdaki samimi ve içtenliği ile dikkat çeken Nagihan Karadere hayatının dönüm noktasını şu şekilde özetledi; Benim hayatımın dönüm noktası bir cümledir. Ben aslında spor hayatında çok başarılıydım. Atletizmde yanlış programlara tabi tutuldum. Bir seferinde Ankara’ya gittik şampiyonaya ve orada Türkiye üçüncüsü oldum. Hocam beni sahada bıraktı ve İstanbul’a döndü. Bana söylediklerini hiç unutmam. Bana söylediklerini aynen aktarıyorum. ‘’Büyük bir hayal kırıklığısın. Senden hiçbir şey olmaz. Seni görmek dahi istemiyorum. Çok yeteneksizsin. Benim antrenmanlarımı yapıp da bu dereceyi koşuyorsan gözüm seni bir daha görmesin. Defol git. Sen anca evlen ve evinde pasta börek yap!’’ Bu sözler karşısında şok oldum. O an ailemin yanına dönemem. Hem başarmam gereken şeyler var hem de maddi olarak onlara destek olmak zorundaydım. Gidecek hiçbir yerim yok. Ne yapacağımı şaşırdım. Yüzme havuzunun altında sporcuların kaldığı bir yer vardı ve oraya gittim. Odada bir masa ve bir yatak vardı. Birkaç gün boyunca İstanbul’da nasıl tutunabilirim diye düşünmeye başladım. Bir gece kaldım ertesi gün güvenlik ne zaman gidiyorsun Nagihan dedi. En sonunda dayanamadım ve yöneticilerimden birini aradım, kendisine durumu anlattım. Bana kalacak bir yer ayarlayın dedim. Bana bir yer verdiler ve aynı zamanda da aldığım maaş ile de aileme bakmaya çalıştım. Çok çalıştım ve tutunabilmeyi başardım. Kulübümde takım kaptanı oldum, rekorlar kırdım, birçok başarılar kazandım ve kazandırdım. Tamam Nagihan işte şimdi yırttık dedim kendi kendime. Sonunda başardım ve kendimi kurtardım diye düşündüm. Tam hayallerime kavuşuyorum dediğim anda büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Türkiye rekoru ve olimpiyat hayalleri kurarken ciddi bir sakatlığım oldu. Bir gün tam duşa girdiğim bir anda ayağım kaydı yere düştüm ve ciddi kırıklarım oluştu. O an mesela öyle bir çığlık atmışım ki, herkesi ayağa kaldırmışım. Böyle bir acı olamaz. Ne yatabiliyorum ne de kalkabiliyordum. Ciddi bir kırık oluştu ve tamam artık spor hayatım bitti dedim. Altı ay yattım hastanede. O dönem beni kapıya koyan insana çok kızıyorum. Ben çalıştığım kulübe on yılımı verdim ufacık bir sakatlıkta beni kapı önüne koydular ve tedavi masraflarımı dahi karşılamadılar. Resmen kaderimle baş başa kaldım. Vücudumun her yerinde yaralar var. Ayağa kalkmak için tedavi olmaya çalışıyordum. Nakit param kalmadı çünkü hep hazırı tükettim. Spora başladığımda da yine hiç kimseden yardım isteyemiyordum. Hiçbir kulübe gidemiyordum. O dönem hayatıma biri girdi. Benim için çok değerli olan Muharrem hoca bana antrenmanlar vermeye başladı. Yeliz adında bir arkadaşım daha vardı. Biz iki arkadaş birbirimizi idare etmeye başladık. Hocamız bize antrenmanlar veriyor ve biz de kamplara gidiyorduk. Neticesinde de altı ay felç geçiren Nagihan altı ay sonra çok güzel sonuçlar elde etmeye başlamıştı. Herkes bu durum karşısında şok geçirdi. Ayaklı ceset dedikleri Nagihan her koşuda rekor üstüne rekor kırıyordu. Artık mutlu olmaya başladım. Allah’ım şükürler olsun dedim. Kendi evliliği ve çocuğu hakkında da samimi açıklamalar yapan Nagihan Karadere, şu sözleri ifade etti; Evlilik hep istediğim bir eylemdi. İyi bir anne iyi bir eş olacağımı düşünüyordum. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Spor hayatımdaki başarıyı evlilikte de gösterebilirim diye ümit etmiştim. Evlilikte başarısız oldum. Ben eşimi çok çok seviyordum. Ben iyi bir eş olamadım ama iyi bir anne oldum. Eşim de iyi bir eş olamadı belki ama en iyi babalardan bir tanesi oldu. Çocuğum olduğunda aramızda kopukluklar yaşandı. Erkek tarafı biraz daha dışarı tarafa yönelmek istedi. Belki ben yeterli ilgiyi gösteremedim kendisine. Olmaması gereken şeyler oldu. Kırgın veya üzgün değilim. Evliliğimi kurtarabilmek için yaptıklarımın arkasındayım. Bazı şeylere dahi göz yumdum yeter ki yuvamız bozulmasın diye. Ben aldatıldığımı bildiğim halde çocuğum için bunu bile kabul ettim. Çok iyi anne olduğumu düşünmüyorum. Çocuğumdan çok ayrı kaldım. Ben de isterdim onunla her daim birlikte olmayı ama kızıma iyi imkanlar sunmak için çok koşturuyorum. Çocuğum bir yaşındayken ben Survivor’a gittim, üç yaşındayken bir daha gittim. Şimdi yedi yaşında bir daha gittim. Onun hayatından bir buçuk sene çalınmış oldu ve annesiz kaldı. Bunun için kendimi suçlu hissediyorum. Ben yokken babası ve babaannesi çok ilgilendiler. Artık bu saatten sonra ilgi ve alaka olarak her zaman yanında olacağım. Sevgi olarak ise hep daha fazlasını vermeye çalışacağım.