16 Aralık Cuma günü izleyici karşısına çıkacak Neşet Ertaş filminin vizyona girmeyeceğini duyuran Ertaş ailesinin avukatı Uğur Çapkın şu açıklamayı yaptı: Mahkemelerden biri haklılığımızı nihayet gördü ve tedbir kararı verdi. Film vizyona girmeyecek. Cuma günü diğer dosyadan da karar bekliyoruz. Bizi gönülden destekleyen tüm arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ederiz. Filmin vizyona girmemesi ile ilgili açılan davalardan birisi de 16 Aralık Cuma günü görülecek. Avukat Çapkın daha önce yaptığı açıklamada, iki imza alınması sonucu Ertaş'ın eserlerinin kullanıma açıldığını ve kitap üzerinden film çalışmasının ailenin izni olmadan yapıldığını söyleyerek, Ne ailenin ne de Neşet Ertaş'ın verdiği bir izin yok. Ertaş'ın eserlerinin notaya alınması başka bir şey, eserlerin film olarak ve ailenin izni olmadan perdeye aktarılması başka bir şey demişti. Filmin yapımcısı Mustafa Uslu, 'kişilik haklarını ihlal ettiği' iddiasıyla filmin mahkemeye taşınmasına ve sanatçının ailesinin iddialarına ve filmde tedbir konulması kararına; katıldığı Neler Oluyor Hayat’ta programında cevap verdi. Hakan Ural ve Hilal Özdemir’in sorularını yanıtlayan Uslu, Maalesef talihsiz olaylar yaşıyoruz. İçim kan ağlıyor ama bu ülkeye bu filmi kazandırdığım için gurur duyuyorum, pişman değilim. Bu 5 yıllık bir proje ve tam 17 bin kişi emek verdi buna. Bu filmde sadece Neşet Ertaş değil, Neşat Ertaş’ı anlatırken abdallık kültürünü de anlatıyorum. Onların hayata yaşadıkları acıları, dışlanmalarını. Bu filmde iddia edildiği gibi hiçbir yasa dışı olay yok. Engellenebilecek bir konu yok. Aile ile biz her konuda anlaştık, benden son bir talepleri oldu. Prof. Dr. Erol Parlak’ın bu projeden uzaklaştırılmasıydı o talep. Ben de “Neşet Ertaş’a yakışır bir film çekmek istiyorsak bunu Erol Parlak ile yapmalıyız” dedim. Bu talebi reddettim, çünkü yola Erol Hoca ile çıkmıştım, mesleğime ihanet edip birini yolda bırakamazdım. Öyle yapsaydım, sadece onların istediği gibi bir film çıkardı. Biz Büyük Usta Neşet Ertaş'ı asla incitecek bir şey yapmadık. Ona yakışan bir film yaptık dedi. Ben zaten bu kitabın haklarını almıştım, aileyle görüşme nedenim de gönülleri almak istememdi diye devam eden Uslu, Ben hak hukuk tanımaz bir zorba gibi gösteriliyorum. Alınan mahkeme kararı ile filme tedbir konuldu. Yani filmimiz bugün itibariyle sansüre uğradı. İçimi acıtan şu, benim yaptım filmlere 22 milyon kişi gitti, 22 milyonun kalbine dokundum. Keşke filmimiz izlenseydi keşke bilirkişiler, teknik kurullar tarafından izlense ondan sonra bu karar verilseydi. Filmimiz izlenmedi, delillerimiz yok sayıldı. Yargı v hukuka saygımız sonsuz, adaletimiz karşısında boynumuz kıldan ince ama bir üst mahkemeye bunun itirazını hemen yapacağız. Zaten elimizde bu filmin incelenmeden, bilirkişilere gösterilmeden tedbir kararı verilmeyeceğine dair bir üst mahkeme kararı var. Ve bunun sansür olabileceğine dair elimizde üst mahkeme kararı var ifadelerini kullandı. Geçen gün filmin galasında yaptığı açıklamada Mustafa Uslu şu sözleri söylemişti: Biz Büyük Usta Neşet Ertaş'ı asla incitecek bir şey yapmadık. Ona yakışan bir film yaptık. Bu filmi hiç kimse durduramaz, hiç kimse engelleyemez. Bu lafı ben demiyorum Yüksek Mahkeme diyor. Türkiye Cumhuriyeti adına Yüksek Mahkeme diyor ki, bu filmi engelleyemezsin, sansüre girer, bilirkişiler seyretmeden içinde 'Kişilik Hakları İhlali' olup olmadığını anlamadan engellersen, sansüre girersin diyor. Yıl 2022, bir filme bir sanat eserine sansür uygulanmaya çalışılıyor. Yüksek Mahkeme'nin kararı burada; bu film kesinlikle bilirkişiler tarafından seyredilip, incelenmeden hakkında tedbir kararı verilirse, sansür diye geçiyor kararda. Maalesef karşı tarafın müzik şirketinin kiraladığı avukatları sürekli basın ve sosyal medya yoluyla mahkemenin devam etmesine rağmen bizim vizyona hazırlandığımız gibi bir algıda bulunuyorlar. Sanki biz, aymaz, kanun tanımaz insanlarız. Niye söyleyemiyorsunuz? Mahkemelerin hepsi bizim lehimize devam ediyor. Senin saçma sapan taleplerin reddedilerek devam ediliyor. Çocukları, Erol Parlak'ı çocukça kıskançlık sebebiyle istemedi. Erol Hoca'nın, Neşet Ertaş ile baba oğul ilişkisi doğmuş aralarında. Ailenin tabi ki maddi bir talebi oldu. Bu gerçekleşseydi dava süreci olmayacaktı. 'Erol'u oradan gönder' dediklerinde Döne Ertaş'ı dinleseydim, her şey yolunda gidecekti fakat ben kendi mesleğime ihanet etmiş olacaktım.