Ben, annem öldüğü gün bile sahneye çıkmak zorunda kaldım. 2006’da Metin Serezli ile ‘Tepetaklak’ isimli bir komedi oynuyordum. Annem öldüğü gün, o günün biletleri bitti diye seyirciyi geri döndürmek istemedim. Onca insanın ekmeğiyle oynama gibi bir lüksüm yoktu. İçim kan ağlarken sahnede kahkaha attım. İşte biz öyle eğitildik. Şimdilerde artık böyle yaşanmıyor. “Önce ben” diyorlar. Ruh sağlığınızı korumayı nasıl beceriyorsunuz?Ben çocukluğumdan beri mutluluğa odaklı büyütüldüm. Annem, “Evladım seni ne mutlu ediyorsa onu yap” dedi. Mesela tiyatro oyunculuğunu istedim. Babam kıyameti kopardı. Ben konservatuvarı kazanınca evi bile terk etti. Ama annem dimdik durdu. “Bu seni mutlu edecek mi çocuğum?” dedi. “Evet”, dedim. “Baban geri döner” dedi. Üç gün sonra döndü zaten. Hayat biraz menfaat galiba… Ben ünlü olunca, “Kızınız iyi bir oyuncu” yorumlarını duydukça gururu okşandı. Banka müdürüydü babam. Emekli olduktan sonra bankaya gittiğinde, “Ben, Nilgün Belgün’ün babasıyım” diyerek en önden sıra alabildiğini görünce bakışı değişti. Evet vallahi! Babam varlıklı olduğu halde sırf meslek seçimimi beğenmediği için beni cezalandırdı ve bir süre parasız bıraktı. O süreçte annem bana gizli gizli yardım etti. Benim babaannem Rum, dedem Müslüman’dı. Bayramlarda dedem oruç tutar, babaannem ise gece sahura kalkar, yemek yapar, hepimizi bir araya toplardı. Kimsenin, kimseyi ötekileştirmediği bir ailede büyüdüm. Hani derler ya, “Nerede o eski bayramlar?” Kızardım bu cümleye ama şimdi ben de kuruyorum aynı cümleyi. Eski bayramlar gibi şen geçmesi mümkün mü? Deprem hepimizi çok sarstı. Ateş sadece düştüğü yeri değil, hepimizi yaktı. Üzgün ve yorgunuz ama bir şekilde hayata devam etmek zorundayız. “Artık ekranlarda olmayacağım; sinema ve diziyi bıraktım” diye bir açıklama yaptınız. Nereden çıktı bu karar?Benim vazgeçilmezim tiyatro. 47 yıldır bu işi yapıyorum. Dizi çekiyordum, bir gün patron çıktı bana dedi ki, “Tiyatroyu bırakacaksın. Asıl parayı bizden kazanıyorsun, bizim işe konsantre ol.” Ben de “Hayır” dedim. Diziyi bıraktım, tiyatroya devam ettim. 10 yıldır tek başıma bir gösteri yapıyorum. Bu gösteriye 20 kere gelen izleyici var ama dizi öyle mi? Seyirci bir gün izler, ikinci gün başka kanala geçer. 10 sene boyunca aynı gösteriyi oynamak Türkiye’de bir ilktir. Ferhan Şensoy’un kadın şubesi gibiyim; onun kadın versiyonuyum. O da 20 sene oynamıştı ‘Ferhangi Şeyler’i. Benimki de 11. seneye girdi. Evet; bu işten çok para kazanamazsın. Benim de çok para kazanma gibi bir isteğim olmadı. Zaten lüks bana göre değil. Görgüsüzce yaşamayı sevmiyorum. 70 yaşındayım ama hiç o yaşta hissetmiyorum. Hayat enerjidir, ben kendimi zaten ne 50 gördüm, ne 60 gördüm… Hep 40 yaşındayım. Öyle hissediyorum. Ben, yüzümün anlamı değişmesin diye burun ameliyatı bile yaptırmadım. Bakın benim gençlik fotoğraflarıma; yüzüm aynı. Bakıyorum dizilerdeki oyunculara ya da sokaktaki insanlara… O dudaklar, o yanaklar hep şişirilmiş. Burunlar hep Pinokyo gibi. Çok üzücü, onu geç erkekler de öyle. Asla! Ben, insanın doğal halini severim. Evlilik benim için bitti. Öyle bir özlemim de yok. 18 yaşından beri sürekli evlendiğim için doymuşum evliliğe. Yeter! Bu saatten sonra çıkıp da biri için, “Bu benim sevgilim” demeyi kendime yakıştırmam. Bir gün çok aşık olursam da kendi özelimde yaşarım.