37 yıllık sanat yaşamı... Dile kolay. Ama Nurseli’yi harcamak kolay değil! Yıllar sonra yine setlerde. Kanal D’nin yeni dizisi ‘Hıçkırık’ta izliyoruz onu. Ben de sürpriz yaptım, dizinin setine gittim. Tiyatro, dizi, gençlik güzellik, aşk... Epey konuştuk BU BİR BEHZAT UYGUR RÖPORTAJIDIR.YAYINA HAZIRLAYAN DİLARA DOĞANKanal D’de günlük diziye başladın, her sabah 6’da settesin. Ne kadar oldu ‘Hıçkırık’ çekimlerine başlayalı?Birkaç ay oldu. Her şey yolunda. Sabır gerektiren bir iş. Hafta içi her gün yayınlanacak. Alışılagelmiş günlük dizilerin üstünde bir kalitede. Prodüksiyon çok güçlü. Mutluyum bu işte olmaktan. Zaten ne kadar meşgul olursam o kadar iyi. Ömrüm boyu hep meşgul oldum ben. Ne zaman boşluğa düşsem sıkıntı çıkıyor. (Gülüyoruz) Tiyatro ne alemde?İnşallah bir sene sonra olacak. Camiada ve hayatta özür borçlu olduğum insanlar var, onları da zamanı gelince telafi edeceğim. Üzdüğüm insanların listesi var bende, yazdım. Çok değil ama var. Beni üzenler de kendileri için bir liste yapsınlar ama. Herkes keşke bu kadar dürüst olsa. Hayat çok kısa.37 yıldır sektördesin. Seyircide nasıl bir kredin varsa... Düşüşler yaşadığın dönemlerde de Nurseli İdiz ismini hep taşıdın. Oyunculuktan gelen bir kredi mi bu?Ne sektörden ne de halktan birine kötü bir şey yaptım. Kendimden başka kimseye kötülüğüm olmadı. Sinsi, kötü kalpli olmadan sadece kendinle derdin varsa insanlar seni seviyor. Hep olduğum gibiyim, öyle olunca halk kredini veriyor. Hiç oynamadın evet, hep kendin oldun...Oynayamam, DNA’mda yok. O kadar kötü rol oynadım ki, oradan çıkarıyorum herhalde.Hakikaten hep kötü roldesin...Evet, sette bile ilk başta hep korkuyorlar. Oynadığım rollerden biri gibi olduğumu sanıyorlar. Eski işlerimden birinde bir makyöz geldi. Elleri titriyor, “Nasıl bir şey istersiniz” dedi. “Nasıl bilirsen öyle yap, çok iyi bilsem ben kendime yapardım” dedim. Kadın gözyaşları içinde sarıldı, “Ben sizi böyle bilmezdim” diye. Sıfır kapris bir kadınım. Kendi yaşıtlarım içinde en fazla iş yapanlardan biriyim. Demet Akbağ kadar yapmışımdır. Çok severim Demet’i. 1993’te ‘Kız Kulesi Aşıkları’ filminde oynamıştın. Çıplak yüzme ve sevişme sahnen vardı. Nasıl tepkiler almıştın?Başka ülkeye kaçmayı planladım. Kendimi Hollywood’da Demi Moore sanıp çekiverdim. O zaman daha deliymişim. Güzeldi yahu, iddialı filmdi.Güzeldi tabii, kulenin kızlığı kalmadı ‘Dul Kulesi’ oluverdi. Şimdi aynı cesaretin var mı?Bu kadar şişman olmasam yine yaparım. Ne var, film iyi olsun yeter ki.“Onda oynamam, bunda oynamam” diyen oyuncu sayısı her geçen gün artıyor...Ne saçmalık o Allah aşkına. İyi senaryo olsun, insanlığa, sanata hizmet etsin yeter. İnsanın namusu beyninde ve yüreğindedir. Müge Anlı’yı, Serap Ezgü’yü izliyorum. Türk toplumunda var olan meseleleri izliyoruz. “Dizilerde çok abartıyorsunuz” diyorlar. Ne abartısı ayol! Olan kepazeliği, ikiyüzlülüğü görünce, nasıl bir çifte ahlak yaşandığını farkediyoruz. Baskı arttıkça giderek nasıl bir çöküşe sürüklendiğimizi görüyoruz. İkiyüzlü bir hayat yaşamamak rahat ölmek için en iyi sebep. Doğru söylüyorsun. Kötü ol, kendin ol. Oynamanın manası yok, sahnede oynuyoruz...Öyle sahte kahramanlar, öyle fenomenler çıkarıyoruz ki...Ne düşünüyorsun onlarla ilgili?Plastik bir dünya. Dünyanın parasını kazanıyorlar...Evet öyle. Artık üniversite okumak, hayat kurmak, insan gibi yaşama standardına ulaşabilmek o kadar hayal oldu ki... İnsanlar bunlara kolay ulaşacak yol hangisiyse, abuk subuk şekilde “Ben de denerim” durumuna geldiler. Her yol mübah oldu. Gençler umutsuzluk içinde. İntihar ediyorlar, uyuşturucu kullanıyorlar. Bizim gençliğimizde uyuşturucu mu vardı? İllegal olan her şey ayıptı. Nurseli İdiz’in hayat duruşu nedir?Hayatım boyunca özgürlükten ve aydınlıktan yana oldum. 14 yaşından beri öyle bir dünya görüşüne inandım, hâlâ da ona inanıyorum. Çok dostun vardır senin. Zor günlerinde kimin gerçek dost olduğunu anladın mı?Bizim sektörde dostum yoktu. Alaçatı’da bir fotoğrafım çıktı, beş yıl kadar önce. Hâlâ kullanıp duruyorlar. Benim için yardım kampanyaları düzenlemeye çalıştılar. Fotoğrafta kendi kendime sokakta oturuyorum. Abicim, beni o duruma düşürene kadar, paralarımı düzenli ödeseydiniz, bu kadının ihtiyacı var diye düşünüp kaşemin dörtte birini vermeseydiniz o zaman.Öyle durumlar mı oldu?Tabii canım. Ben iflas edince, iyi bir başrol oyuncusu kadın 20 alırken bana beş verdiler. Bunun ihtiyacı var, 5’le yetinsin dediler. Oynadın mı peki?Mecburen oynadım. Bunu haince yapıyorlar. Bunlar da rahatsızlığımı tetikledi. “Çok iyi oyuncusun” diyorlar ama hakkın 20’yse beş veriyorlar. Bunu hepimiz biliyoruz ama açık açık konuşmuyoruz. “Nebahat Çehre ne kadar şanslı kadın” diyorlar. Kadını son 10 yılda hatırladılar, 25 yıl evinde oturdu. Şaka mı bunlar?Hep aynı yaş grubunda dönüyorlar.Öyle olmaz. Ne yapalım, 38 yaşını geçenleri öldürelim mi? Oyuncu olma şartı var mı sence?Hayır, hiç yok canım. Oyuncu olmama şartı aranır. (Gülüyoruz)Yıllarca bu işi yap, sonra çocuk yakışıklı ya da kız güzel diye rolü kaptır...Ah, işte ona yapacak bir şey yok Behzatcığım. Kadın erkek ilişkilerinin hayatındaki yeri nasıl?10 yıl oldu o konulardan emekli olalı.Bitirdin mi aşkı kafanda?Bitti, çünkü konu kapandı. Arada bir tane oldu belki ama hatırlamıyorum bile. Ekonomik sıkıntılar, sağlık problemleri olunca aşka adapte olamıyorsun. Zaten artık insanlar hiç sıkıntıya gelemiyor. Kendi dertlerini aşmış olacaksın ki, yanında bir erkek olacak. Diğer türlüsü ancak filmlerde oluyor. En büyük aşkın kimdi?Kızımın babası Cem olmalı, 21 sene sonuçta. Ama çok büyük bir aşk yaşamadım ben herhalde. Narsist bir yapıdaydım, hep kendime dönüktüm. En son neye ağladın?Vallahi hatırlamıyorum, o kadar çok ağladım ki 5-6 yıldır. Ah hatırladım. Nişantaşı’nda bir alışveriş merkezinin önünde dilenen Suriyeli dünyalar güzeli bir bebeğe ağladım. Şimdi onları Tarlabaşı’nda bulacağız, böyle bir güzellik olamaz. Şeker gibi kadınsın ama dışarıdan bakanlar seni sinirli görüyorlar. İnan hiç değilim, aksine komik kadınım ben. Evet, kendiyle eğlenen, dalga geçebilen bir kadınsın. Yapı olarak seni Aysel Gürel’e benzetiyorum. Delilik de var...Ay, şeref duyarım. Çok şey yaşadın. Geçmişe bakınca kendinle eğlenebiliyor musun?Şimdi artık eğleniyorum. Allah beterinden korusun, o kadar feci şeyler yaşamadım. Don Kişot gibi yalnız kaldığım bir gerçek. Belki de kalmam gerekiyordu, tüm bunları aşmanın yolu oydu. Estetiğe nasıl bakıyorsun? Nasıl değerlendiriyorsun herkesin ‘şaşkın’ bakmasını?Bende hiç yok. 35 yaş rolü vereceklerse estetik yaptırırım, ama vermeyeceklerine göre uğraşmaya gerek yok. Güzel de olmuyor zaten. Her yerde okumuştuk “Nurseli İdiz tiyatro oyununa gelmedi” diye. 2011’di sanırım. Gelmedi ama zevkine mi gelmedi bu kadın, mutlaka bir sebebi vardı, değil mi?Bir televizyon işinde beni çok üzmüşlerdi. Hastalığımın da getirdiği atakla birlikte böyle bir şey oldu. Senelerce “Alkol alkol...” dediler. Tüm bunlar bu hastalığı bastırmak için kullanılmış şeylermiş meğer. 35’imde bu teşhis konsaydı, bu kadar sıkıntı yaşamayacaktım. Keşke sırf alkol problemim olsaydı. Daha kolay halledilirdi. Uzak durursun olur biter… Şimdi her şey yolunda mı?Bizim camiayı biliyorsun, bazen can sıkıcı olabiliyor. ‘Nurseli İdiz ve diğerleri’ oldu. “Nurseli İdiz içki kullanır, diğerleri kullanmaz” haline geldi olay durum. Devlet hastanesinin psikiyatri servisine üç kere yattım. Resmi raporlarım var. Sosyete doktoruna gidip, “Ben böyle hissediyorum, rapor verin” demedim. O yüzden Hıçkırık dizisinin bana büyük katkısı oldu. Rahatsızlığına ‘bipolar’ teşhisi konuldu... Nasıl etkiledi seni?50 yaşında bipolar teşhisi konuldu. Hastalığımın sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım hep. Bu hastalığın sıkıntılarını yaşamış biri olarak kamuoyuyla paylaşıyorum her fırsatta. Hastalığımla ilgili bir ilaç tanıtımının sunuculuğunu da yapacağım. Türkiye’de insanlar ruhsal rahatsızlıkları konusunda hiçbir şekilde yardım alamıyorlar. Herkes saklıyor. Ben hastalığımı paylaştıktan sonra çok insan yardım almaya başladı. Şeker ve kalp rahatsızlığı gibi ciddi bir hastalık bu. Bazıları, “Söyleme rahatsızlığını, işine engel olur” dediler. Ama iyi ki paylaştım, çok insana yardımcı oldum.