'İnsanların benim yakışıklı olduğumu düşünmelerini anlayamıyorlarmış bile'
Alacakaranlık” (Twilight) günlerinize dönelim... Nasıl bir çılgınlıktı, hâlâ dün gibi hatırlıyorum. Siz neler hatırlıyorsunuz o günlerden?
Geçenlerde birileriyle konuşuyordum “Alacakaranlık”la ilgili... Film ilk çıktığında bile beni hoş, sevimli bir çocuk olarak görmemişler. İnsanların benim yakışıklı olduğumu düşünmelerini anlayamıyorlarmış bile. Haklılar aslında, kelimenin tam anlamıyla reddedilen geyşaya benziyordum. Şimdi garip olan, o dönem en hit, en moda olan şeyin bile gözüme retro gelmesi. Korkutucu... 2000’ler gerçekten korkutucu geliyor gözüme.
“High Life”taki oyunculuğunuz, “The King”, şimdi “The Lighthouse”... Şimdi “Batman”i çekiyorsunuz. “Batman” dışında 4-5 işiniz daha yolda. “Harry Potter”la başlayan oyunculuk yolculuğunuza bakıp, kendi gelişiminizi bize nasıl anlatırsınız?
Yavaş yavaş oldu. Öğrendiğim en önemli şey ise giderek işimi daha çok sevmek, her projede işime daha da bağlanmak oldu. “Harry Potter”ı yaparken, neredeyse 15 yıl önce ileride nasıl hissedeceğimi bilmiyordum. Yaptığım her işin beni hâlâ heyecanlandırması, problem çözmek, yeni yerler... Her filmde farklı teknik denemek, anlamaya çalışmak... İşimin her yönünü seviyorum. Ama soruna dönersem, sanırım öğrenme sürecim kademe kademe oldu. Bir diğer gelişme yolu da bir sürü film izlemek.