İnternette okuduğumuz, Kimdir? haberinde hep genel cevaplar verilir. Nereli olduğu, nerede doğduğu, kaç yaşında olduğu ve kariyer geçmişi… Aslında ünlülerin gerçekte nasıl biri olduğunu daha çok merak ederiz. Bakalım Seçil Gür gerçekte nasıl biri? ‘Kimdir?’ sorusu bana hep çocukken asansörde tanımadığım insanların ‘Sen kimin kızısın bakayım?’ dendiğinde, ‘Annemle babamın kızıyım’ diye cevap verdiğim gibi… Annesiyle babasının 3. tekne kazıntısı, en küçük kızıyım. Hâlâ büyümemiş olabilirim. :) Anlat anlat bitmez… Çünkü tek kişi değilim. Yani bugün, ‘Şöyle bir kişiliğe sahibim, böyle bir insanım’ diye anlatır anlatır, birkaç ay sonra da aynı kişi olmayabilirim. ‘Bunları niye söyledim ki?’ derim. Tabi can çıksa huy çıkmazmış hallerim de yok değil. Hayata çoğu konulara kendi penceremden bakarım. Doğrularıyla yaşayan bir insanım. Kendi doğrularım tabi. Aynı zamanda iyi bir dinleyiciyimdir fakat gün sonunda çoğunlukla bildiğimi okurum. Böyle bir kişiliğim var evet. Yorucu ama huzurlu bir yaşam biçimim var bana göre… Sorumluluk sende. Elini taşın altına bile bile sokuyorsun ve günün sonunda elin acıdıysa suçlu aramıyorsun. Kendim ettim kendim buldum gibi… Huzurlu kısmı özgürlüğüm. Kendi kanatlarımla uçuyor olmam. Daha anlatırım da anlatırım…‘Düşük çene bozukluğu’ sendromu var mesela:)) Bilgi sanılan ön yargılar o kadar çok var ki hakkımda kulağıma gelen… İsteyen istediğini düşünüyor. Beni gerçekten tanıyana kadar düşünme özgürlüğüne sahip. Ancak aranızda konuştuğunuz gibi soğuk ve kendini beğenmiş değilim. Aksine… Neyse neyse söylemeyeceğim ne kadar tatlı biri olduğumu :))) Aptal yerine konmak ve nankörlük. Çok netim bu konuda. Kendini zeki zannedip karşısındakini geri zekalı yerine koyan aptalları sevmem. Bir de yaşlılara saygısızlık yapanlara… Bir de ‘Siz’ diye hitap eden birine ‘Sen’ ‘diyenlere, bir de hayvanlara kötü davrananlara, Bir de, bir de oooo… O kadar çok ki kimse kimsenin tahammül sınırlarını zorlamasalar keşke… Yanlış anlaşılma değil de hakkımızda olmadık haber yapılması işlerinin bir parçası olabiliyor bazen. Beni üzecek boyutta hiç yanlış anlaşılmadım. İşini iyi yapan herkese saygım sonsuz. Her işin başı nezaket. Nezaket olunca adı neyse ne… Ben iyi anlaşıyorum ve seviyorum. Kimsenin aç uyumadığı bir dünya isterdim. Çocuk, yetişkin, hayvan… hiç kimsenin… Keşke dün bir paket cipsi gecenin köründe yemeseydim. Çok var çok. Yapıp da ‘Keşke yapmasaydım’ dediğim. Ama keşkelerimle yaşamam. Sonunu hep ‘iyi ki de yapmışım’a bağlarım. Yani iyi ki yedim o cipsi mesela:)) Evet var. Lisede Matematik öğretmenimiz bir arkadaşımızı gömlek yakasından tutup, duvara yaslayıp, tekme tokat dövmüştü! Asla unutamadım. ‘Niye?’ dedim. Neden karşı çıkmadım? Öyle bir ders oldu ki bana… O günden beri susmuyorum. Bir de susmayı tercih ettiğim konular var. Onun da kazananı hep ben oluyorum. Bazen yapılan haksızlıklara susmak da karşındakine verebileceğin en büyük cezadır. ‘Uyanır uyanmaz kahvaltı yaparım. Sonra hemen spora’ demeyi çok isterdim ama her günüm ayrı benim. Alışkanlık edindiğim rutine bağladığım bir hayat tarzım yok. Olumsuz ve negatif biri değilim. Nefretle yürüyen insanlar var. Her şeyden nefret ediyorlar. Benim de sevmediğim şeyler var tabi. En en en nefret ettiğim şey dersek, en çok nefret ettirenden nefret ediyorum herhalde :) Ablamın vefatı derim. Bunun haricinde hepsi geldi, geçti. Hayatta bir ölüme çare yok. Gerisi hallolur üzülmeyin. Yapıp da pişman olduğum şeyi çoğunlukla sahiplenirim, kendime zarar verdiysem. Kendimden başkası zarar görmüşse karşımdakinden özür diler ve hayatıma devam ederim. Ve gayretim de hep yapmamak yönünde tabi:) Beklentim yok, dileğim var. Herkese sesimi duyurabildiğim bir dünya istiyorum. Şarkılarımla ağlayan, dans eden, gülen, beni anlayan, dinleyen çok insana kavuşmak dileğim…