Tedavi edilmeyen horlama kalp krizini tetikleyebiliyor, cinsel isteksizliğe ve depresyona yol açıyor!

Horlamanın toplumda pek üstünde durulmayan bir sorun. Ancak horlama (uyku apnesi) tedavi edilmeden ilerlerse kalp krizi, hipertansiyon, kardiyak ritim düzensizlikleri ve hatta ani ölümler bile görülebiliyor! Horlamanın (uyku apnesi), sosyal sorunlara yol açması dışında gereken önem verilmeyen bir şikâyet olduğuna dikkat çeken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Adnan Kazım Usalan, “Üst solunum yollarındaki kasların gerginliğinin azalması sonucunda dilin arkaya kayarak diğer gevşek dokularla beraber titreşime yol açması, horlama sesinin çıkmasını neden olur. Yumuşak damağın ve küçük dilin normalden uzun olması, büyük bademcik ve geniz eti ya da burundaki darlıklar da horlamayı tetikleyebilir” dedi. Bugün uykunun basit bir dinlenme olayı olmadığı ve birçok önemli yaşamsal faaliyetin uyku sırasında düzenlendiğini aktaran Dr. Adnan Kazım Usalan, uyku bozukluklarının hem toplum hem de kişisel olarak ciddi sağlık problemlerine, ekonomik kayıplara yol açtığına dikkat çekti. SIKLIĞI YAŞ VE KİLO İLE ARTIYOR! Horlamanın sıklığının yaş ve kilo alımı ile artabileceğine dikkat çeken Dr. Usalan, ayrıca vücuda oksijen ileten hava yollarının tam olarak açık olmadığını gösterdiği için önemli bir belirti olduğunu söyledi. Halk arasında horlama olarak ifade edilen uyku apnesinde, apne kelimesi Yunanca'da soluksuz kalmak anlamına geliyor.Uyku apnesi, uyku sırasında tekrarlayan solunum durmaları ile karakterize, oksijen düşmeleri ve uyku bölünmelerine neden olan, ani ölüm riski oluşturan ve birçok vücut sistemini ilgilendiren ciddi bir hastalık.Uyku apnesi santral (beyin kaynaklı) ve obstrüktif (tıkayıcı) tipte olabiliyor.Santral tipte uyku apnesi çok daha nadir görülüyor ve beynin solunumu kontrol eden kaslara doğru sinyaller göndermemesi sonucunda ortaya çıkıyor.Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS) ise; uyku sırasında bazı kişilerde nedenini tam bilemediğimiz bir şekilde üst hava yollarında tıkanmalar ve daralmalar neticesinde oluşuyor. Kadınların en az yüzde 2’sinde ve erkeklerin yüzde 4’ünde uyku apnesi gelişiyor.Solunumun durması sırasında kandaki oksijen miktarı azalıyor, beyin bu azalmayı algılıyor ve uyku derinliğini azaltarak hava yolunun tekrar açılmasını sağlamaya çalışıyor.Uyku derinliğinin azalması sonucunda daha yüzeysel uyku evresine ya da uyanıklık durumuna kısa süreli ani geçişler oluşuyor ve solunum tekrar başlatılıyor.Bu durum bütün gece saatler boyunca tekrarlayabiliyor ancak kişi bunları sabah hatırlamıyor.Heyecan sistemimiz her uyanayazma döneminde aktive olarak kan basıncında ani artma-azalmaya, kan şekerinde değişikliklere neden oluyor.Bu da kişinin huzursuz ve kalitesiz bir uyku uyumasına yol açıyor.Uyku apnesi hastaları gece uzun süre uyumasına rağmen sabah yorgun ve dinlenmemiş uyanıyor.Kişi gün içinde pasif olduğu durumlarda uyuklamaya başlayabiliyor ve gündüz vakti aşırı uyuklama hali görülüyor. Uzun süre devam eden horlama, gündüz aşırı uyku hali ve kişinin yakınları tarafından fark edilen gece uykuda solunum durmasının uyku apnesinde görülen en tipik üç bulgu.Bunun dışında yorgun uyanma, sabah baş ağrıları, gece boğulma hissi ile ya da çarpıntı ile uyanma, halsizlik, gece sık tuvalete kalkma, depresyon ve sinirliliğin de karşılaşılabilen diğer bulgular. Uyku hastalıklarına bağlı gündüz artmış uyku hali hastaların işlerini yapmasını engelliyor, onları başarısızlığa sürükleyebiliyor.Uyku apneli hastalarda genellikle sosyal fonksiyonlarda azalma, ruh sağlığı ve kişinin kendi enerjisinin azaldığını hissetmesi gibi sorunlar oluşuyor ancak bunlar uyku apnesinin tedavisi sonucu düzeliyor. Üst solunum yollarında daralmaya yol açan olan faktörler Obstruktif uyku apnesi sendromu (OSAS) için risk faktörleri oluşturabiliyor.Özellikle obezite, yaş, cinsiyet, genetik özellikler, kullanılan ilaçlar gibi genel faktörlerin yanı sıra burun boğaz bölgesinin yapısı, baş-boyun pozisyonu ve boyun çapı genişliği gibi anatomik faktörler de uyku apnesinde etkili.Boyun çapının erkeklerde 43, kadınlarda ise 38’den geniş olması riski artırıyor.Hava yolu çapı ve şekli, yatış pozisyonu, üst solunum yolunun yapısı gibi faktörler de uykuda solunum bozukluklarına neden oluyor.Üst solunum yolu kaslarının gerginliğini sağlayan sinirler ve refleksleri ile beyindeki solunum merkezinin duyarlılığı gibi faktörler de Obstruktif uyku apnesi sendromunun (OSAS) ortaya çıkmasında rol oynuyor. Uyku apnesi hastalığının tanısı uyku laboratuvarında bir gece yatılarak polisomnografi adı verilen tetkikin yapılması ile konuluyor.Uyku bozukluklarının en önemli tablolarından biri olan ve uykuda ölümlere kadar varan ağır sonuçlara yol açabilen Obstruktif uyku apnesi sendromunda (OSAS) erken tanı ve uygun tedavi hayati önem taşıyor. Uyku apnesinin tedavi edilmeden bırakıldığında kısa dönemde ev, iş veya trafik kazalarında, uzun dönemde de kalp ve damar hastalıkları ile ölüm oranlarında artış olabileceğine dikkat çeken Dr. Usalan, sözlerine şöyle devam ediyor:Oksijen düşüklüğü sonucu beyne giden oksijen azalması, sabahları baş ağrısı yapabilir. Karar verme yeteneğinde azalma, hafıza zayıflaması, unutkanlık, kişilik ve davranış değişiklikleri gibi özellikler sıklıkla ağır dereceli obstruktif uyku apnesi sendromlularda görülüypr ve hastaların yüzde 30’una depresyon eşlik ediyor. Özellikle şiddetli uyku apnesi olan kişilerin tedavi edilmedikleri takdirde bazı önemli sağlık sorunları yaşayabileceğini dile getiren Dr. Usalan, bunları şöyle sıralıyor:TEDAVİ EDİLMEYEN UYKU APNESİNİN (HORLAMA) ETKİLERİKalp damar sistemi: Kalp krizi, kontrol altına alınmakta zorlanılan hipertansiyon, kardiyak ritim düzensizlikleri ve hatta ani ölümlerSinir sistemi: Beyin felçleri, baş ağrıları, depresyon, unutkanlık, karar verme yeteneğinde azalmaHormonal sistem: Büyüme hormonunda azalmaya bağlı çocuklarda gelişme geriliği, cinsel isteksizlik, insülin seviyesinde artma, şekere yatkınlıkDiğer: Trafik kazaları, evlilik sorunları, yaşam kalitesinde azalma, reflü