Suphiye Orancı ile Metin Akpınar 1987'de Antalya'da tanıştı. 1988'de Duygu ve Sevgi Nebioğlu Antalya'da devlet hastanesinde doğdu. Suphiye Orancı ikizlerini doğduktan iki ay sonra Kemer'de bir köyde bakıcı kadına bıraktı. Duygu ve Sevgi 6 yaşına kadar Çocuk Esirgeme yurdunda çok zor şartlar altında kaldı. Duygu, şiddet mağduru bir çocuk olarak büyüdü. O dönemde yaşadıkları nedeniyle duyma yetisini kaybetti. Öğretmen çift Emine-Özdener Nebioğlu tarafından evlat edinildikten sonra tedavi gördü, duymaya başladı. Konuşmayı ancak 7 yaşında öğrendi.. Duygu Nebioğlu annesini 2007 yılında buldu. Suphiye Orancı evlenip Almanya'ya yerleşmişti. Hiç yüz yüze buluşmadılar, internet üzerinden görüşmeler yaptılar. Duygu'ya babasının Metin Akpınar olduğunu söyleyen ilk kişi annesi Suphiye Orancı'nın erkek kardeşi, yani biyolojik dayısı oldu. Duygu, ardından annesinin yurt müdürüne yazdığı bir mektuba ulaştı. Bu mektupta da biyolojik babalarının Metin Akpınar olduğu belirtiliyordu. Duygu o zaman 21 yaşında İstanbul Aydın Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünde okuyan öğrenciydi. Duygu bu durumu annesine söyledi. Anne, kızının Metin Akpınar ile görüşmesini istemedi. Eğer onunla görüşürsen benimle görüşemezsin dedi. Ancak Duygu, gerçek babasına ulaşmak istediğini söyleyince annesi bütün ilişkisini kesti. Duygu, üniversitedeki bir hocasının yardımıyla Metin Akpınar'ın asistanına ulaştı. Asistanı durumu Metin Akpınar'a haber verdi. Metin Akpınar 2012'de TRT'de İnci Çayırlı ile birlikte sunduğu bir müzikeğlence programına Duygu'yu konuk olarak çağırdı. İlk kez o zaman yüz yüze geldiler ve sadece 1 dakika görüştüler. Bu buluşmadan sonra beş yıl boyunca Metin ile 62 yıldır evli ve çocukları yok. Akpınar, Duygu ile görüşmeyi reddetti. Babasına bir türlü ulaşamayan Duygu'ya Biz bunu açıklarsak Metin Akpınar'ın hayatı mahvolur, rezil oluruz. Topluma mal olmuş bir sanatçıya bunu yaşatamazsın gibi haberler gönderildi. Sonunda Duygu, Metin Akpınar'ın yıllarca sahne ortağı olan Zeki Alasya'nın kızı Zeynep Alasya'ya ulaşıp yardım istedi. Nihayet Metin Akpınar'ın asistanı tarafından arandı. Ve geçen yıl Metin Akpınar Marmaris'te tatildeyken oraya çağrıldı. Birlikte beş gün geçirdiler. Marmaris'te bir gün otomobilde giderlerken Duygu, saçından bir tel koparıldığını hissetti. Duygu'ya göre bu saç teli ile DNA testi yaptırdılar. O testten sonra Metin Akpınar'ın tavırları değişti, Duygu'ya Kızım, yavrum diye seslenmeye başladı. Ancak aradaki mesafe bir türlü kapanmadı. Gerçek babasından beklediği yakınlığı göremeyen Duygu Nebioğlu da sonunda avukatlara danışıp babalık davası açmaya karar verdi. Bir yıl önce açılan dava önceki gün sonuçlandı ve tüm Türkiye, Metin Akpınar'ın Duygu ve Sevgi adında ikiz kızları olduğunu öğrendi. Duygu Nebioğlu, yaşadıklarıyla ilgili şunları söyledi: 14 yılda sadece bir kez bana Kızım, canım diye sarıldı. Ben ona Marmaris'te Basın açıklaması yapalım dedim ama kabul etmedi. Ben vasiyetimi yazdım. Ben öldükten sonra ne yaparsanız yapın dedi. İkiz kardeşimle adımızı bile kendimiz koyduk. Metin Akpınar ikiz kızlarıyla ilgili ilk kez geçen hafta açıklama yaptı: 36 yıl önce Antalya'da bir etkinlikte tanıştığım kişiyle sadece bir gecelik beraberliğim oldu. Sonra bir daha ne görüştük ne de haberleştik. Onlara, eşim Göksel ile birlikte elimizden geldiğince maddi ve manevi destek olmaya çalıştık. 2023 yılına geldiğimizde aramızdaki bağı resmiyete kavuşturmayı tercih ettiler. İtirazım olmadı. 13 Ekim 2023 itibarıyla Duygu, benim nüfusuma geçti, hukuki işlem tamamlanınca kardeşi de geçecek. Varlıklarından haberdar olmadığım çocuklarımın çektiği acılardan dolayı çok üzgünüm. Ayrıca eşim Göksel Akpınar'dan ve halkımdan özür diliyorum.” Sosyolog, uzman psikolog, Dr. Serap Duygulu yaşanan bu süreç hakkında Hürriyet’ten Fulya Soybaş’a değerlendirmelerde bulundu. 67 yıl sonra bir gün, biri çıkıyor ve diyor ki: “Sen, benim babamsın.” Kişi, hele de ünlü ise bu gerçeği kabullenmek neden bu kadar zor? Dr. Serap Duygulu 3 maddede yanıtlıyor: “Gizli’, aniden gelişen bu gibi durumlarda çocuğun olduğu kadar babanın da hakkının yenildiği unutulmamalı. Bakalım o kişi baba olmak istedi mi? Buna hazır mıydı? Bu, o kişi için büyük şok. Bilerek, isteyerek bir çocuğu terk etmek başka, bir anda hayat akışını değiştiren bir gerçek; çocuk ile yüzleşmek başka. Dolayısıyla bir yerlerde, hiç bilmediği bir çocuğu olduğunu öğrenen kişinin kollarını açıp sanki o anı hep beklemişçesine o çocuğu bağrına basması tahmin edilenden daha zor.” “Yıllarını sanat camiası ya da iş dünyasına vermiş bu yolda kendilerine bir rol/ bir duruş/ bir kalıp belirlemiş öyle yaşamış, topluma mal olmuş ve hatta maddi bir zenginlik de kazanmış kişilerin, toplumun kendilerine biçtiği ‘pozitif’ değerin bir anda yok olacağı, kariyerlerinin ‘biteceği’, amiyane tabirle ‘piyasadan silineceklerini’ düşünmeleri de bunu zorlaştırıyor.” “Üçüncü ve bence en önemlisi çocuk- ebeveyn ilişkisi ilk 18 ay içinde ‘sağlıklı’ şekilde kurulamıyor ise bunun sonradan telafisi neredeyse imkânsız olması. Bir bebek ile tensel temas çok önemli. Zira bireyin nörolojik gelişiminin en önemli yapı taşlarından biri ona ‘dokunulması’dır. Mesela, çocuk parmağını incitir, ebeveyne gelir. Ebeveyn parmağı öper ve bir anda çocuğun ağlaması kesilir. Çünkü ‘tensel’ temas kurmak; dokunmak, öpmek, sarılmak, mutluluk hormonu salgılatır, çocuk ile bağı güçlendirir. Bunca yıl çocuk ile duygusal ve dahi tensel temas sağlanmamış ise o anne- babanın çocuğuna ‘yabancı’ olması mümkündür. Böyle bir noktada- hele de kişi tanınmış ise- ‘Bu çocuk bana hangi amaçla yaklaştı?’, ‘Beni kullanacak mı?’ diye düşünebilir.” Dr. Duygulu, şöyle de devam ediyor: “6 yaşına kadar, bakımevinde büyüyen- anne neden terk etti bilmiyoruz- 2 kardeş var. Hayat belli ki adil davranmamış. Neyse ki Nebioğlu gibi dünya güzeli bir çift, evlat edinmiş ve bugünlere gelmişler. Zaten toplum vicdanına değen ve abartılı tepkiler vermemizin nedeni de bu. Çocukların yaşamış olabileceği acılar, yoksunluklar... Yıllar sonra biyolojik babanı buluyorsun ve o kişi Metin Akpınar. Yani toplumun ‘örnek’ aldığı, ‘kucaklayıcı’ bir figür ve o figür temsil ettiği değerlerle çelişiyor, kızları için- ön görülen gibi- kucaklayıcı olamıyor. Bu gerçekten de kabulü zor bir durum.”