Doğa ve yaban hayatı fotoğrafçısı Mustafa Aslan, kızıl geyiği fotoğraflayabilmek için 70 saat kamuflaj çadırının içerisinde kaldığını belirterek, “Öncelikle geyikleri fotoğraflamak için uzun bir yolculuğa çıktım. Marmara bölgesinin güneydoğusuna inip orada kızıl geyikleri fotoğrafladım. Kızıl geyikler dünyada yaşayan geyik türlerinin en büyüklerinden birisi. Fotoğraflamakta bir hayli güç çünkü zamanla kaçak avcılıktan dolayı bu hayvanların sayısı ülkemizde maalesef azalmış. Görüntülemek oldukça zor. Geyikleri fotoğraflamak için yaklaşık bir hafta ormanlarda kamp yaptık. Bu kamp sürecinde günlük 10 saat boyunca kamuflaj çadırların içinde kaldık. Buda yaklaşık 70 saate tekabül ediyor. 70 saatin sonunca kamuflaj çadırda maalesef görüntü alamadım ve geyiklerin izini sürmeye başladım. İz sürdüğüm bir yerde kızıl geyikle karşılaştım. Ormanda yatıyordu. Bu geyik bana çok farklı gelmişti çünkü bu şekilde bir geyik daha önce görmemiştim. Boynuzları yamuktu biri sağa biri sola olmak üzere farklı yönlere bakıyorlardı. Buda bir genetik bozukluk oluyor. Bu geyik boynuzunu düşürse bile bir sonraki sefere yine bozuk boynuzları çıkıyor. Halk arasında bu geyiğe ‘şelek’ deniyor” şeklinde konuştu.
“BOYNUZLARI DEZAVANTAJ SAĞLIYOR"
Aslan, halk arasında şelek olarak bilinen kızıl geyiklerin boynuzlarındaki genetik bozuklukların onlar için büyük bir dezavantaj sağladığını belirterek, “Boynuzlarındaki bu genetik bozukluk ona büyük bir dezavantaj sağlıyor. Sebebi ise sonbahar dönemi bu hayvanların üreme dönemi. Ürerken de etrafa böğürerek seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bölgelerini bu şekilde diğer erkek geyiklere belli ediyorlar. Erkek geyikler kendi bölgesine başka geyik sokmak istemiyor çünkü dişileri paylaşmak istemiyorlar. Bu yüzdende bir kavgaya tutuşuyorlar. Boynuzlarını birbirlerine çarpıştırarak bu kavgayı gerçekleştiriyorlar. Bizim fotoğrafladığımız bahtsız geyik bu kavgayı kazanacak durumda gözükmüyor. Onun için üzülüyorum ama yapacak bir şey yok. Doğanın kanunu bu bazıları kazanıyor bazıları kaybediyor” diye konuştu.