Bazı okurlarım romanla dizi arasındaki farklardan rahatsız oluyor. 150 dakikalık bir dizide, romanı üç haftada bitiririz. İster istemez senarist arkadaşlarım televizyon dinamiğine özgü yazıyorlar. Yazdığım bir şeyi teslim etmek çok zormuş. O yüzden şimdi hiç karışmıyorum. Reyting denilen iş başka. O yüzden ne istiyorsanız onu yapacağım diyorum. Dizide oynamak istemedim. Yazarak daha mutlu olduğumu fark ettim. İçinde olursam hikayeyi bırakamam diye düşünüyordum. Kendimi çok tuttum. Yapımcımız çok destek oldu, çok alan açtı. İlk iki bölüm kızları seyredip sürekli ağlıyordum. Dizi ekibini ve kızlarımı Allah kalbime göre verdi. Ailem oldular. Pamuklara sarıp sarmalayarak seviyorlar beni. Bazen hiçbir şey hissetmediğim günlerim oluyor. O aslında bir biriktirme dönemi. Ve bir sabah bir kalkıyorum diyorum ki hikayem hazır. 5.30’da ayaktayım 6.30’da yazı masamın başındayım. Yazarken kimseyle görüşmem, telefonları açmam, televizyon izlemem, herhangi bir şey okumam. İki kere yemek arası veririm, üç kahve içerim ve dokuz buçukta yatarım. Bir memur gibi çalışırım.