Galatasaray'ın eski başkanlarından Ünal Aysal, Avrupa Süper Ligi fikrini ortaya atan ilk isimlerden biri olarak biliniyor. Ekim 2013'te düzenlenen Futbolun Liderleri Konferansı'nda 20 takımlı ve 5 takımın değişeceği bir Avrupa Ligi planından bahseden Aysal, o dönem dikkatleri üzerine çekmişti. Aysal hem zamanında dile getirdiği bu planını hem de Galatasaray'da başkanlık yaptığı dönemi Goal Türkiye'ye anlattı. Goal Türkiye'den Uğur Aktan'ın özel röportajından bazı detaylar şöyle: Prandelli'nin Avrupa'dan takım alacağımız hakkında söylediği şeyler büyük oranda doğru. Böyle bir projem vardı ama dört takım içermiyordu. Avrupa'dan 2-3 farklı takım olmasını planlamıştım ve bunları Galatasaray'ın altyapısı gibi kullanacaktık. Bu takımları ileride kurulacak Avrupa Süper Ligi'nin tohumları olarak düşünmüştüm ama Galatasaray'da bu projemi gerçekleştirecek zaman bulamadım. Benden sonra gelen arkadaşlarım aynı stratejiyi ve politikayı sürdürmek yerine daha tutucu bir yapıyla yola devam etmek istediler. Galatasaray'ın stratejisini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. 2011 stratejisine geri dönülmesi gerekiyor. Gelişmeci, atılımcı, devamlılıktan korkmayan bir strateji kurgulanırsa o gün olduğu gibi yine başarılar gelir. Galatasaray'ın gerek oyuncu seçiminde gerekse kendilerini böyle büyük takımların ayarında görme konusunda korkak davranmaması lazım. Galatasaray gibi kulüplerin diğerlerinden hiçbir eksiği olamaz. Bütün mesele düşünce farkıdır. Ya büyük düşünürsünüz ya küçük. Bizim kurgumuz öncelikle marka değerini yükseltme odaklıydı. Marka değeri artınca sponsorlar artar, sponsorlarla beraber de taraftarların sayısı. Böylece uzun vadede gelir elde edebileceğiniz bir yapıya dönüşürsünüz. Biz bunu başardık. Stratejimizde hedeflediğimiz gibi başarı parayı getirdi. Para gelince beni borçları ödememekle eleştirdiler çünkü ben aşağı yukarı dört sene sonra bıraktığımda kulübü aldığım borçla bırakmıştım ama herkesin unuttuğu bir nokta var; takımın hem marka değeri çok yükselmişti hem de kulübün 120 milyon euro değerinde bir futbol ve çok değerli bir basketbol takımı vardı. Benden sonraki yönetimler de bu oyuncuları satarak para kazandılar. Ben o oyuncuları satmayı tercih etseydim borçları büyük oranda azaltabilirdim. Benim derdim borcu ödemekten ziyade öncelikle marka değerini yükseltmek ve başarı sağlamaktı. Ondan sonraki kazanımlarla borçlar zaten çok daha kolay ödenebilecek seviyeye gelecekti.