FİRARİ BİR ÇOCUKTUM
Babanız öğretmenmiş, çok çekinirmişsiniz ondan. Neden?
Köy Enstitüleri öğretmenleri öyledir. O dönem tüm öğretmenler öyleydi. Hepsinin tatlı-sert bir otoritesi vardı. Yoksa babamdan hiç başka türlü baskı görmedim. Bir fiskesini yemedim. Bir kere dövecek oldu onda da önüne geçtiler. Çok da haklıydı. Okuldan kaçıyordum. Firari bir çocuktum, firari güvercin gibi kaçardım ben.
Şimdi de bir masada canınız sıkıldıysa, “Tuvalete gidiyorum” deyip kaçıyormuşsunuz, öyle mi?
E tabii! N’apıcam başka! Boş muhabbete, geyik muhabbetine gelemem. Sıkıldıysam, “Bi’ tuvalete” der, soluğu evde alırım.
E, aramıyorlar mı sonra? Ne diyorsunuz?
Arıyorlar, “Sizi mi dinleyeceğim” diyorum, ne diyeceğim. Kötü muhabbeti çekemem. “Müsaadenizle” der vınlarım.