‘Kallmann Sendromu’ olarak adlandırılan hastalıkla doğan 35 yaşındaki sinemacı Uygur Öztürk diyor ki: 25 yaşına kadar Allah’ın bu şekilde yarattığı tek kişi olduğumu sanıyordum. Oysa 10 bin kişiden biri mikro penisle doğuyor; utançtan bu durumu saklıyor. Şimdi her şeyi anlatacağım çünkü gizledikçe dünya 7 santime sıkışıp kaldı, ben hayatımı geri istiyorum. Işıl Cinmenisil.cinmen@posta.com.trFotoğraf: Bahadırhan ErkoçKimsiniz siz?Ben terzi Ablakari’nin oğlu Abdurrahman… Abdurrahman Uygur Öztürk. Doğu Türkistan’ın Aksu şehrinde küçük bir köyde doğdum. Muhafazakar, “El alem ne der” diye yaşanılan bir köyde... Beş kardeşin en büyüğüyüm. Sinemacıyım. Hayatımı anlattığım bu kitabı yazana kadar içine kapanık, yalnız, gizli kapaklı, üzgün biriydim. Şimdi ise hayata başka bir gözle bakıyorum. Sanki hasta olmam dezavantaj olmaktan öte avantajmış gibi hissediyorum. Doğuştan gelen bir hastalık. Nedeni tam olarak bilinmiyor. Kalıtsal değil. 10 bin çocukta bir görülen ergenliğe girilmesini ve koku almayı engelleyen tıbbi bir durum. Beyin damarlarından ikisi ölü oluyor, çalışmıyor. Bu hastalığa sahip olanlar cinsel olarak yetişkin olamıyorlar ve koku alamıyorlar. Olgunlaşmadan sorumlu seks hormonları yetersiz üretiliyor. Erkeklerin penisleri küçük kalıyor; buna mikro penis deniyor. Kızlar da regl olmuyor ve göğüsleri gelişmiyor… Tabii haliyle tedavi olmazsak çocuğumuz da olmuyor. Ailenin ilk erkek evladıyım, el üstünde tutuluyordum. Ama daha küçücükken vücudumun yaşıtlarım gibi olmadığını fark ettiler. Köydeydik tabii, “Allah’ın takdiri” diye diye uzun yıllar geçti. En fazla beş yaşındaydım, bir sabah bacaklarımın arasında bir el hissederek uyandım. Halalarımdan biri donumu indirmiş ve pipime bakarak diğer halama, “Baksana yavrucağın pipisine, küçücük!” diyordu. Kendimi bildim bileli hem evde, hem de köyde benim pipim hakkında fısıltılı konuşmalara şahit oldum zaten. Başka çocuklarınkine bakmaya çalışırdım, acaba onlarınki nasıl diye. Suskundum hep. Gittiğimiz doktorlar da böyle bir sendromdan habersizdi. ‘Kallmann sendromu’ adında bir hastalık olduğunu, dünyadaki yüzbinlerce kişinin bu problemi yaşadığını öğrenmem 25 yılımı aldı. Doğu Türkistan’dan çıkıp Hollanda’da bir doktora gitmeseydim belki hiç bilemeyecektim. Sonra da Türkiye’ye geldim. Şu anki hali bile 7 santim. Hayatım boyunca hormon ilaçları kullanacağım ama ilaçlar büyütmüyor. Bedensel değişime neden oluyor; sesi kalınlaştırıyor, sakal bıyık çıkmasını ve en önemlisi sertleşmeyi sağlıyor. Çocuk yapabilmek için de bir şansın oluyor. Ama büyüklüğü değişmiyor. Evet, ilaç aldığım sürece cinsel olarak problemim olmuyor. Ergenliğimden beri sağlıklı biri kadar cinsel arzu duyuyorum ama ilaç kullanmadan sertleşme olmuyor. Zaten boyutu dolayısıyla da pek kolay cesaret edilemiyor.Bir erkek için bunları anlatmak çok büyük, cesaret isteyen bir karar… Bu kitabı tam olarak neden yazdınız? Öncelikle kendim için… Bu hastalığı her anlamda çok ağır yaşadım. Eziklik psikolojisini ve yaşadığım zorlukları atlatmak 35 yılımı aldı. Ama nihayet özgürüm; artık ömrümün sonuna kadar olduğum gibiyim. Tüm dünya benimle dalga geçse bile hikâyemi anlatıp kendimle barışıyorum. Evet, kitaptan sonra benzer durumda olan birçok kişiden o kadar çok teşekkür mesajı aldım ki... Çoğu kişi Kallmann olduğunun farkında olmasına rağmen hastaneye gitmiyor çünkü utanıyor. Bunda utanacak bir şey yok, ben hayatımla bunu ispatladım. Hayat boyu bir proje bu. Kitabın tercümeleri başladı; İngilizce’ye, Japonca’ya ve Uygurca’ya çevrilecek. 14 Nisan’da, dünyadan uzman endokrinologların katılımıyla Türkiye’deki ilk Kallmann Sendromu farkındalığı konferansını düzenleyeceğiz. Sonra sırada film var… Avrupa ve Japonya’daki merkezlerle birlikte çalışıp filmi çekeceğiz. Nihai olarak da en önemli hedefim Türkiye Kallmann Vakfı’nı kurmak. Evet, çünkü ilaç yok, uzman yok, araştırma yok. Bu vakıf insanlara yardımcı olacak. Onları doğru doktora yönlendirecek, ilacın Türkiye’ye gelmesine öncü olacak. Çalışmalara başladık. Hastalığımın avantaj olarak gördüğüm yanı da bu...Şu dönemde yüksek sesle söylediğiniz için en mutlu olduğunuz cümle ne? Ben Kallmann’ım! Evet, ben Kallmann’ım!